Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

Yetim mali yemek

Muhterem Müslümanlar!

Yetimleri ve mallarını korumak, tahsil ve terbiyesi ile meşgul olmak, büyüyüp gelişmesine çalışmak, cemiyetin vazifesidir. Bu vazi­feyi yapanlar, dünya ve âhirette Allah'ın lûtfuna erecektir.

Yetim, babası ölmüş küçük yavrucuğun adıdır. Anası ölene lâ-tim (öksüz) denilir.
Yetim, babası toprağa düşmüş ve bizim himayemize bırakılmış bir yavru demektir.
Yetim; ağladığı, zaman arşı yüklenen melekleri titreten, güldüğü vakit cennette güller açmasına vesile olan öksüz yavru!
Yetim, barınacak ocaktan, sığınacak şefkatli bir kucaktan mah­rum zavallı küçük!

Allah; ana ve babasını aldığı çocuğu, beşerin himayesinden çıka­rıp kendi himayesine almış bulunur. Görünüşte kimsesiz gibidir. Ha­kikatte Hâfız-ı hakikî olan Allah'ın muhafazasında bulunmaktadır. Kim ona dokunursa Allah'ın intikam okuna hedef olur. «Yetimlerin mallarım haksız (ve haram) olarak yiyenler, karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. Onlar, çılgın bir ateşe (cehenneme) girecekler­dir» (1). Hazret-i Ömer'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerifte şöyle buy-rulmaktadır:

«Bir yetim dövüldüğü vakit, onun ağlamasına Arsü'r - Rahman titrer. Allah Teâlâ. daha iyi bildiği halde, meleklere der ki: EY ME­LEKLERİM! BABASI TOPRAK İÇİNDE KAYBOLMUŞ O YETİMİ KİM AĞLATTI? Melekler de: Rab'oimiz, bizim hiçbir ilmimiz yoktur, derler. Allah Teâiâ buyurur ki:

BEN SÎZİ ŞAHİD TUTUYORUM. KİM ONU RAZI (VE HOŞNUD) KILARSA KIYAMET GÜNÜ BEN DE ONU KENDİ KATIMDA (yapacağım ikramda) N RAZI KILACAĞIM.»
Bu hadîs-i şeriften aldığı ilhamla Hazret-i Ömer, nerede bir yetim görse mutlaka başını okşardı.
Allahü Teâlâ okumuş olduğum âyet-i kerimede buyuruyor ki:
«Sana yetimleri sorarlar. De ki: Onlan yararlı ve iyi bir hâle ge­tirmek hayırlıdır. Şayet bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşleriniz-dir» (2).

Bir baba evlâdını nasıl severse, nasıl acır ve korursa yetimi de • aynı his ve duygularla korumalı ve sevmelidir. Bir çocuk sadece hava­ya, suya.ve gıdaya değil, aynı zamanda sevgi ve şefkate de muhtaç
tır. Sevilen çocuk neş'eli; sevgiden mahrum olan yavru ise boynu bü­kük bir mahzundur. Bunun içindir ki hadîs-i şerifte, «Kini Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu saçlar sayısın­ca ona sevaplar (yazılmış) olur. İlim bir kız veya erkek yetime iyilik yaparsa ben onunla cennette işte böyle olurum» buyurdu ve şehadet parmağı ile orta parmağını biraz akladı» (3).
Aziz mü'minler!

Yetimlere karşı vazifelerimizin başında, onların mal ve servetle­rini korumak gelir. Bir âyet-i kerimede Allahü Teâlâ buyuruyor ki:

«Yetimlere, (rüşdüne gelince) mallarını verin. Temizi murdara değişmeyin. Onların inallarını kendi mallarınıza (katarak) yemeyin. Çünkü bu, muhakkak büyük bir günâhtır» (4).
Mallarını yetimlere teslimden önce bize düşen vazifeleri diğer bir âyet-i celâle şöyle açığa koymaktadır:

«Yetimleri nikâh (çağın) a erdikleri zamana kadar (gözetip) de­neyin. O vakit kendilerinde bir akıl ve salâh gördünüz mü mallarını onlara teslim edin. Büyüyecekler (de ellerine alacaklar) diye bunları israf ile tez elden yemeyin. (Velilerden) kim zengin ise (yetimin ma­lını yemeye tenezzül etmesin) kaçınsın. Kim de fakir ise o halde örfe göre (bir şey) yesin. Artık onlara mallarını teslim ettiğiniz vakit kar­şılarında şahid bulundurum. Tam bir hesap sorucu olmak bakımın­dan ise Allah yeter» (5).
Onların iyi bir insan olarak yetişmesi, cemiyete faydalı bir hâle gelebilmesi için çalışmalıdır. Onlara hiçbir suretle zarar yapma, «Ye­time (sakın) kahretme!» (6)
.
Yetime yiyecek ve giyecek yardımı yapmak, şüphesiz, iyi bir şey­dir. Fakat onu evimizde ve himayemiz altında yetiştirmek, ona karşı yapılacak-hizmetin en üstün şeklidir.
Bir kimsenin himayesine alacağı yetim, ister kendi yakınlarından birine isterse bir din kardeşine ait olsun; hükmünde bir fark yoktur.. Ecir aynıdır.
Bir insan, bu hamiyetperverliğini artırıp birkaç yetimi büyütüp okutur ve san'at sahibi yaparsa büyük bir saadete hak kazanır.

Pey­gamber Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde:
«Yetimlerden üç tanesini himayesine ala (rak büyüte) n; gecesi­ni (ibadet için) ayakta geçirmiş, gündüzünü oruç tutmuş ve Allah yo­lunda kılıç çeken kimsenin gidiş ve gelişi gibi (hareket etmiş) olur. Ben ve o kimse cennette şu iki (parmak) gibi kardeş oluruz.» buyur­du ve şehadet parmağını orta parmağiyle birleştirdi (7).

Üç yetimi barındırıp büyütecek kadar merhameti yüksek ve bu şefkati ile Allah Resulüne komşu olan kimseye ne mutlu!

«Ana ve babasının her ikisinden yetim kalan bir çocuğu, yiyecek ve içeceğinde (sofrasına) alana cennet (e girmek) vacip olur» (8) ,

hadîsha--i şerifi yetimi koruyan kimsenin son nefesinde iman ile can vere-. ceğine delâlet etmektedir. İmansız cennete girilemeyeceğine göre, bu hareket onun son nefesini iman ile teslim edeceğine işaret etmekte­dir.
Adamın biri yolda giderken bir yetimin ağladığını görmüş. Yetim, meramını ifade edemeyecek kadar küçük olduğundan, gözünden akıt­tığı yaşlarla derdini ifadeye çalışmakta idi. Bu kimse, bir ara çocu­ğun ayağındaki dikeni gördü. Onu çıkarıp gözünün yaşını silip yolu­na devam etti.

Bu şahıs, kısa bir zaman sonra vefat etti. Bir zat, bu kimseyi rü­yada, gül bahçeleri arasında dolaşırken görmüş ve:

«Ey bahtlı kişi, sen bu saadete nasıl erdin?» diye sormuş. O:

«Bu saadete yetimin göz yaşını dindirmekle erdim. Bu gülleri onun ayağından çıkardığım diken açtı!» demiş.
Allah'ın rızası, behâ ile değil behane ile kazanılır.
Cenab-ı Hak, dünya ve âhiret saadetlerini hep birer sebep ve hay­ra bağlamıştır. Yapılan hayrın küçüklüğü veya büyüklüğünden zayi-de Allah'ın rızasının büyüklüğü düşünülmelidir.

Peygamber Efendi­miz:
«Kalbinin yumuşamasını, arzularına erişmeyi sever misin? Yeti­mi esirge, başını sıvazla ve kendi yemeğinden ona da yedir. Kalbin yumuşar ve arzuna nail olursun» (9) buyurmuşlardır.
Yeryüzündekilere acıyınız ki, gckdekiler size acısınlar. Sev ki se-vüesin. Yetimi koru ki mele-i âlâda övülesin


Eserin yazarı: Mehmed Emre Eser: Yeni Hutbe Kitabi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Yeni Hutbe Kitabi

MollaCami.Com