Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler
Ehli beyti Sevmek
Muhterem Müslümanlar!
iman sahibi her insan, Allah Teâlâ'yı ve onun yüce Peygamberini sever. Bunun aksini düşünmek mümkün değildir. Bir kimse Allah'ı ve Resûlü'nü sevmeden Müslüman, olamaz. Bu muhabbet, iman sahibi olmanın şartı ve ayrılmaz bir lâzımıdır.
Peygamber Efendimiz'i seven her mü'min, onun ehl-i beytini, aile efradını ve şecere-i Muhammediye'nin meyveleri bulunan Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin'i de sever. Onları sevmek, Resûlullah'a muhabbetten ileri gelir. Bu sebeple Hazret-i Ebû Bekir (r.a.), «Muham-med (s.a.v.) e, ehl-i beyti için ihtiram ediniz» buyurmuştur (1).
Allahü Teâlâ, Resûlü'nü insanlar arasından seçip süzmüş ve onu tHabibullah» unvanı ile taltif etmiştir. O, nasıl bütün insanların hayırlısı ise onun zevceleri, hanımların hayırlısı; çocuklan da evlâdın hayurhsıdır. O, bir gevher-i yekta; ondan ayrılan parçalar da eşsiz birer incidir.
Her ağacın kökünden fışkıran filiz, o ağacın asaletini ve mahiyetini taşır. Peygamber Efendimiz'in evlâdı ve torulan da onun yüce seciyyesini ve asaletini muhafaza etmektedir.
Hutbemizin başında okuduğum âyet-i kerimede yüce Allah'ımız buyuruyor ki:
«Ey ehl-i beyt, Allah sizden ancak kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister» (2).
Bu âyet-i kerime, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) in Ümmü Seleme (r.a.) nm evinde bulunduğu sırada inmiştir.
Peygamber Efendimiz, kızı Hazret-i Fatıma'ya, torunları Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüsevn'e haber gönderip çağırdı. Resûlullah'm üzerinde siyah, laldan yapılmış halı gibi nakışlı ve Yemen malı bir örtü vardı. Peygamber Efendimiz, huzuruna gelen kızını, torunları Hasan ve Hüsevn'i, babalan Hazret-i Ali'yi avnı örtünün altında topladı ve «Yâ Allah, bunlar da benim ehl-i beytimdir. Onlardan (günah) kirini gideriver» diye düâ buyurdu (3).
Muhterem Müslümanlar!
Bu âyet-i kerimenin bas tarafı bir evvelki âyet incelendiği zaman kelâm-ı ilâhinin Peygamber Efendimiz'in zevcelerine hitap etmekte bulunduğu açıkça görülmektedir
Ehl-i beyt tabirinden ilk akla gelen, Resûlullah'm evinde bulunan hanımlarıdır. Fakat yalnız onların kasd edilmediği, Hazret-i Ali, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin'in ve Hazret-i Fatıma'nın da ehl-i beyte dahil olduğu anlatılmak istenmiştir.
Peygamber Efendimiz'in zevceleri, kızı Hazret-i Fâtıma ve diğer kerimeleri ile bunların çocukları ehl-i beytten sayılmaktadır.
Hazret-i Ali, Peygamber Efendimiz'in evinde yetişmiş ve Hazret-i Fâtıma ile muaşereti sebebiyle hususî bir nisbetle ehl-i beyte dahil bulunmuştur. Fakat ehl-i beyt payesini yalnız Hazret-i Ali ve Fâtıma Hasan ve Hüseyin (r.a.) ile dondurmak, ümî kaziyyeleri hiçe saymak ve insafı elden bırakmak olur.
Bir baba; evlâdından veya ev halkından birini diğerlerinden daha fazla severse bu, diğerlerini sevmemek mânasına gelmez ve ehl-i beyt olmaktan uzaklaştırmaz.
İran'dan gelmiş olmasına rağmen «Selmân bizden ve ehl-i beyt-dendir» (4), hadîs-i şerifi gereğince hususî bir intisap ve imtiyazla, Hazret-i Selmân bile ehl-i beyt'den sayılmıştır.
Zeyd b. Erkam'dan rivayet edilen hadîs-i şerif de bunu te'yid ^etmekte ve ehl-i beytin cenberini daha geniş tutmaktadır. Bu sahâbi, huzurunda bulunan Yezid b. Hayyân, Husayn b. Sebre ve Amr b. Müslim'e Peygamberimizin kendilerine olan bir hitabesini şöyle naklet-mişti: Resûlullah Mekke ile Medine arasında HUMMA adı verilen suyun yanında bize vâ'z-ü nasihatte bulundu.
Daha sonra:
«Bundan sonra, ey insanlar! Ben ancak bir beşerim. Rabbimüı elçisi (ölüm meleğinin) gelmesi ve benim de icabet edeceğim zaman uzun sürmez. Ben sizin aranızda iki büyük şey bırakıyorum: Birincisi Kitabullah'dır. Hidâyet ve nur ancak ondadır. Allah'ın kitabını tutunuz ve ona sımsıkı sanlınız» buyurdu ve kitâb-ı ilâhiye teşvik ve ter-ğib etti. Daha sonra, «Ve (diğeri ise) ehl-i beytim'dir. Ehl-i beytim hakkında size Allah'ı (n emrini) hatırlatırım.» buyurdu.
Husayn Zeyd'e sordu:
«Ey Zeyd, Peygamberin ehl-i beyti kimdir, kadınları ehl-i beytinden değil midir?» dedi. Zeyd:
«Kadınları ehl-i beytindendir. Fakat onun ehl-i beyti kendisinden sonra sadaka haram kılınan kimselerdin) dedi. Husayn:
«Onlar kimlerdir?» dedi. Zeyd:
«Onlar; Ali'nin, Akîl'in, Cafer'in ve Abbâs'ın aile efradıdır» dedi. Husayn:
«Bunların hepsine sadaka haram dıdır?» dedi. Zeyd: «Evet» cevabını verdi (5).
Din kardeşlerim!
Ehl-i sünnet mezhebinin mensubu bulunan bizler, ehl-i beyti bu geniş mâna içinde kabul edip mezhep ve meşreb ihtilâflarına girmeyeceğiz. Resûlullah Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde, «Ehl-i beytimin misali, Nuh aleyhisselâmın gemisinin benzeridir. Kim o gemiye binerse kurtulur. Kini ondan geri kalırsa boğulun) (6), buyurarak, onların üzerine yersiz münakaşalara dalıp, nefsânı dalgalar arasında boğulmaktan kaçınmalıdır.
İslâmın önderliğini, sünnet ehli akidesini ve şer'î şerifin tebliğci-liğini yapan ehl-i beyt, onlara tâbi olanlar için emn-ü emândır. «Yıldızlar, sema ehli için bir emniyet (ışığı) dır. Ehl-i beytim de ümmetim için emân ve emniyettir» (7).
Ehl-i beyte sevgi beslemek, dinî bir fariza ve insanî bir vecibedir. Allah Resûlü'nün sevdikleri ve hayat arkadaşları bulunan zevcelerini sevmek, en aziz vazifemizdir. Bunun için Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle emir buyurmaktadırlar:
«Size nimetlerinden yedirip içildiği için Allah'ı seviniz. Beni de Allah'ın mahabbeti (sebebi) yle seviniz. Ehl-i beytimi de benim (onlara olan) sevgim için sevinizn (8).
Ehl-i beyte karşı kâmil bir sevginin sahibi olabilmek için bazı hadîs-i şeriflerin, mealini nakletmek isterim:
«Fâtıma benden bir cüzdür. Kim onu kızdırırsa beni öfkelendirmiş olur» (9).
«Ben, hikmetin eviyim; Ali de kapısıdır» (10). «Hasan ve Hüseyin, chl-i cennet gençlerinin iki efendisidir» (11).
«(Bu ümmetin) kadınlarının hayırlısı, Huveylid kızı Hadice'dir» (12).
«Âişe'nin şâir kadınlara üstünlüğü, tiridin diğer yemeklere üstünlüğü gibidir» (13).
Eserin yazarı: Mehmed Emre Eser: Yeni Hutbe Kitabi