Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

Cömertlik

Muhterem Müslümanlar!

Allahü Teâlâ, topraktan yaratmış olduğu insan oğluna, sayılmay, çak derecede çok nimetler vermiş ve ihsan ettiği servet ve nimetle: den, yaşadığımız cemiyetin içindeki din kardeşlerimize infak ve iJ san etmemizi de emretmiştir.

Yapacağımız ikram, sadece fakirlere sadaka vermek mânasına aı laşılmamalıdır. Komşularımıza, dostlarımıza, müsafirlere, yolcu ı yoksul herkese iyilikte bulunmak; cömertliğin hudutları içine girme] tedir.

Farz olan zekâtın ve vacip olan sadaka-i fıtrin ödenmesinde, g rek verenin malında gerekse verilen sadakada belirli bir miktar me' cuttur. Fakat infak ve ikram, nafile ibadet olduğu için, verilecek şe; de muayyen bir miktar yoktur.

İnfak ve ikram, az veya çok olabilir. Aile efradını muhtaç bir hi le düşürmemek şartı ile ikram artırılıp azaltılabilir. «Yarım hurm danesiyle olsa bile ateşten sakının» hadîsi bu hakikati açığa koyma] tadır. Hâl böyle olunca, fakir ve zengin herkes durumuna göre c< mertlik yapabilir.
İyi kimse, iyilik yapmadan duramaz. İnsan, yaratılışı itibariyle iy likten hoşlanır.

«Cömertlik, dalları dünyanın içine uzanan, cennet ağaçlarında biridir. Kim onun bir dalını tutarsa; o dal kendisini cennete çeke Cimrilik de dallan dünya içine uzanan cehennem ağaçlarından bit dir. Kim onun bir dalına yapışırsa o dal, kendisini cehenneme çeki götürür» (1).

Cömert insanın gözü ve gönlü tok, ihtirası yoktur. Cömert, .ve: gide bulut gibidir. İyi ve kötü, mü'min ve kâfir ayırmadan herkes ikram eder. Lokması, Nisan yağmuru gibi bereketlidir. «Cümerti yemeği, deva (ve şifâ) dır. Cimrinin yemeği hastalıktır» (2).

Cimri kimsenin, Allah'a olan inancı tam olmadığı için, eli sıkı ve gönlü merhametsizdir. Biraz verince elindekinin tamamen tükene­ceğini sanır. «Ben, budala mıyım kazancımı âleme yedireyim! Fakir de çalışsın, varlık sahibi olsun diye» düşünür.
Sahavet, maiı noksanlaştırmaz. Bağın budanması, daha fazla üzüm elde etmenin zahirî bir sebebi olduğu gibi verilen sadaka, yapı­lan infak ve ikram da malın mayalanmasına, bereketlenmesine sebep olur.

Resûlullah Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmakta­dır:

«Sadaka (vermek), malı noksanlaştırmaz. Allah, bir kulun afvet-me huyunu artmrsa mutlaka onun izzet (ve şeref) ini de artınr. Al­lah için tevazu gösteren bir ferdi, Aziz ve Celil olan Allah, mutlaka yüceltir» (3).

Efendimiz, sahavet gösterenleri, hayr-u hasenatta bulunanları, «Üstün el, düşkün elden hayırlıdır» diyerek övmektedir.

Bir mü'min din kardeşine faydalı oldukça Allah'ın lütuf hazinele­rinden bir ikrama nail olur. Resûl-i Ekrem Efendimiz buyuruyor ki:

«İki huy vardır ki Allah onlan sever. İki huy da vardır. Allah on­ları sevmez. İşte Allah'ın sevdiği o iki (huy) cömertlikle hoş görürlük-tür. Allah'ın buğz ettiği iki huya gelince, onlar da huy kötülüğü ve cimriliktir» (4).

Aziz mü'minler!

Hutbemizin başında okuduğum âyet-i kerimede buyruluyor ki:
«... (Hayır için) ne sarf ederseniz. O, bunun ardından (daha iyi­sini) lütfeder» (5).

Peygamber Efendimiz de, «Ey âöem oğlu, sen harca ki sana da infak olunur» (6), buyurmaktadır.

Allah için verilen bir şey asla karşılıksız kalmaz. İnsan dünyada ve âhirette, yaptığı iyiliğin karşılığını görecektir. Bu, bir iman işidir. Bunu kabul eden, inancında yanılmaz. Müslim'in Ebû Hüreyre (r.a.) den rivayet ettiği bir hadîs-i şeriften öğreniyoruz ki:

«Adamın biri, çölde giderken bulutun içinden: FALANCANIN BAHÇESİNİ SULA, diye bir ses duydu. Bulut, yerinden hareket ettî ve suyunu kara taşlık bir yere boşalttı. Ne görsün! Su arklarından biri, suyun tamamını toplamış (akıyor). O kimse, suyun ardını takip ede­rek araştırıyordu. Gördü ki bahçenin içinde bur adam, elindeki kü­rekle suyu döndürü (p bahçesini sulu) yor. Ona:

«Ey Allah'ın kulu, senin adın nedir?» dedi. O:
«Falandın> cevabını verdi. Buluttan işittiğine uygun bir isim söy­ledi. Bahçe sahibi:

«Ey Allah'ın kulu, ne için bana ismimden suâl açtın?» dedi. O kimse:

«Ben bu yağmuru taşıyan buluttan bir ses işittim. "Falanın bah­çesini sula!" (diyerek) senin adına uygun (bir isim) söylüyordu. Sen bu dereceye ermek için ne yaptın?» dedi. Bahçe sahibi:

«Şu hususu, sorduğun için (açıklayacağım): Ben tarladan çıkan mahsûle bakar (hesaplar) im. Üçte birini sadaka olarak dağıtırım. Üçte birini ben, aile efradımla yerim. Üçte birini de tarlaya (tohum olarak) geri çeviririm» dedi (7).

Cömerd insanın malının artmasına, bereketlenmesine şaşmayınız. Çünkü melekler onun duacısı, Allah da yardımcısıdır. Bir insan bu mazhariyete ererse dünya da onun, ukbâ da onundur. Resûlullah Efendimiz bu hakikati şöyle beyan etmektedir:

«Kulların sabahladığı hiçbir günün gecesi yoktur ki, iki melek inip biri: "Ya Allah, (hayır yolunda) harcayana halef ver" der. Diğe­ri de: "Ya Allah (mabnı hayra sarfetmeyip) tutana telef ver" der» (8).

Ey mü'min, evinin ve çocuklarının ihtiyacını düşünmelisin. Bu senin için ailevî bir vazifedir.
Fakat, ihtiyacından fazlası ile muhtaç­lara yardımcı olmalısın. Bu da içtimaî vazifendir.

Vazifelerimizden birinin yapılması kâfi değil; hepsinin eksiksiz olarak ifası mühimdir.

«Ey Âdemoğlu, (ihtiyacdan) fazlayı muhtaçlara verirsen senİB için hayırlıdır. Onu (elde) tutarsan senin için serdir. Yetecek kadar bu- nzıktan dolayı kimse ayıplanmaz. (Tasadduk etmeye), nafakası senin üzerine lâzım gelen kimseden başla. Üstün el, düşkün elden ha­yırlıdır» (9).

İslâmın yücelmesine sarf edilen; yetimin doyurulmasına, yoksu­lun giydirilmesine harcanan re misafirlerimize ikram edilen mal, ha­yırlı maldır.
Peygamber Efendimiz'in cömertliği esen yele, akan sele benzerdi. Onun ümmetliğiyle iftihar edenler,

sünnetini ve yolunu takip ede­rek cömertlik göstermelidirler.


Eserin yazarı: Mehmed Emre Eser: Yeni Hutbe Kitabi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Yeni Hutbe Kitabi

MollaCami.Com