Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

Niyetin ibadet teki yeri

Muhterem Müslümanlar!

Bir işin vücuda gelmesinde kalbimizde taşıdığımız niyyetin büyük bir tesiri vardır. Onsuz yapılan iş, iradeye dayanmayan, uyuyan kim­senin hareketine benzer.
Niyyet, bir işe başlamaya kalben karar vermek ve, bir şeyi muha­faza etmek mânalarında kullanılmaktadır (1).
Niyyet, vücut ikliminin sultanı olan kalbin hareket programı ve sevku'1-ceyş plânıdır.
Uyanık halde ve irademizle yaptığımız iyi veya kötü her hareket, bir kasıt ve niyyet taşır. İnsan, kalbinde taşıdığı niyyete göre karşılık görür.
Yaptığımız ibadetlerin hepsinde şart ve rükün olarak niyyet yer almaktadır. Birçok işlerimizde de sünnet olarak niyyet mevcut bulun­maktadır. Bu demektir ki; niyyetsiz bir iş yoktur. Şayet bir iş niyyet­siz yapılmışsa onun hayrı ve değeri yoktur.
Niyyet edilmeden tutulan oruç, perhiz adını alır. Niyyetsiz kılma» namaz, sadece yatıp kalkmaktır, namaz değildir.

Niyyetsiz yapılan ibadetler âdet derecesine düşerken, Allah rızası için yapılan âdetler bile ibadet vasfı kazanır. Meselâ, yaşamamızla.il­gili şeyleri, Cenab-ı Hakk'a ibadet etmeye kuvvet bulmak için yer ve içersek, yediğimiz ekmek, içtiğimiz su bile ibadet vasfı kazanır.

Uyumak için yatağa girdiğimiz vakit, «Ya Rabbi, nefsim için de­ğil, sana ibadete kudret bulmak için uyuyorum» dersek uykumuz da ibadet hâline gelir.
Bir caminin içinde bulunan iki kişiden biri, havanın sıcaklığından dolayı, serinlemek niyeti; diğeri ezandan önce camide bulunmanın faziletini elde etmek ve Allah'ı zikretmek düşüncesi ile otursa, bunla­rın elde edeceği netice ne olabilir? Gölgelenmek maksadiyle oturan hava alır. Vaktinden evvel gelip Halikı zikreden, derdine deva alır.
Her ikisinin işi oturmak olduğu halde biri boşa diğeri hoşa gidi­yor. Bunun sebebi, kalblerinde taşıdıkları niyyetledir.
Kalb, hangi yola ve hangi yöne müteveccih bulunursa emrindeki uzuvlar da onu takip ederler. Şu hâle göre niyyet, vücut gemisinin seyrine yön veren pusula gibidir.

Hutbemizin başında okuduğumuz âyet-i kerimede şöyle buyurul-maktadır:
«De ki: Göğüslerinizin içinde olanı gizleseniz de onu açıklasanız da Allah bilir onu» (2).

Resûl-i Ekrem Efendimiz hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmakta­dırlar: .
«Ameller (in değeri) ancak niyyetlere göredir. Herkese ancak ni­yet ettiği (nin karşılığı) vardır. Artık kimin hicreti, Allah ve Resulüne (müteveccih) ise, hicreti de Allah ve Resûlünedir. Kimin hicreti de kavuşacağı dünya (malı) veya nikahlayacağı kadın için (yapılmış) ise hicreti (ancak) göz ettiği şey içindir» (3).

Allahü Teâlâ insanın kalıbına değil, kalbindeki niyyetlerine ve iş­lerine değer verir.
Sür çıkar ağyân dilden tâ tecelli ede Hak, Padişah konmaz saraya hâne mâmur olmadan.
Harbe iştirak eden kimse, şan ve nişan için değil, «Allah'ın sözü (İslâm dini) daha yüce olsun diye düvüşürse, ancak o, Allah yolun­dadır» (4).
Yaşayan bir insan, doğru kalb ve temiz bir niyyet ile Allah'tan şe­hit olmayı istese, yatağında ölse dahi, Allah onu şehitlerin makamına ulaştırır.

Aziz mü'minler!
iyi niyete sahip olmanın insana getireceği kazancın değeri çok üstündür.
Hak istikametini gösteren kalp pusulasının yanına dünya mıkna­tısını yaklaştıracak olursak, ibrenin ucu derhal istikamet değiştirir. Bu değişiklik, gemiyi selâmet sahili olan cennete ulaşmaktan alıkor.
Adamın biri, gece namaz kılmak için camide ibadetle meşgul olurken, caminin kapısı aralanmış... Kapının gıcırtısını duyan bu kim­se, ibadetine daha fazla dikkat göstermiş; gelenin, kendisini beğenme­si kasdını kalbe yerleştirmiş! Ortalık ağardığı zaman ne görsün? içe­riye giren bir köpekmiş! Adam kendi nefsine şöyle haykırmış: «Ey zâ­lim nefsim! Sabaha kadar köpeğe kul oldun desene!».
insan; masaya, kasaya, keseye, nişana ve rütbeye kul olmamalı­dır. Allahü Azimüşşân'a abdiyyeti, en yüce şeref ve en ulvî rütbe bil­melidir.

Din kardeşlerim!
işlerimizin yapılmasında niyetin büyük tesiri olduğu gibi, yaptık­
larımızın Allah tarafından kabul olunmasında da ihlâs ve samimiyet
şarttır. îslâm, bir işin sadece Allah için yapılması, katkı ve gösterişten uzak bulunması demektir. Bunun için Resûlullah (s.a.v.):
«Dini (işler) ni katkısız yap. (O zaman) az bir iş de sana kâfi gelir» (5), buyurmuştur.
Niyet hayr olunca işin sonucu da hayr olur.

Bir hadîs-i şerifte:
«Mü'minin niyyeti, işinden hayırlıdır» buyurulmuştur. Evet öyle­dir. Zira insan, bir hayrı niyete alır da yapmazsa onun sevabı gene kendisine verilir.
Halbuki bir işi Allah rızası için yapmaya niyet etmez­se işinin değeri yoktur.
Niyyet, işten hayırlıdır. Çünkü insan, hayatta kaldıkça iyilik yap­mak ister, fakat hayırlı işi devamlı yapmak kolay değildir.

Niyyet, ibadetlerin mayası ve ruhudur. Kim bir iyilik yapmaya niyyet eder fakat yapamazsa Allahü Teâlâ ona bir sevap verir. Şayet niyyet ettiği işi, yapmaya muvaffak olursa en az on ecirden yedi yüze, daha fazlasına kadar yükselen kat kat sevap ihsan eder. Bunun aksi­ne bir kötülük yapmayı diler fakat,

Allah korkusundan dolayı, ondan vazgeçerse Aziz ve Celil olan Rabbimiz bu yüzden kendisine gene se­vap verir.


Eserin yazarı: Mehmed Emre Eser: Yeni Hutbe Kitabi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Yeni Hutbe Kitabi

MollaCami.Com