Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

Agac dikmenin faydalari

Muhterem Müslümanlar!

Aİlahü'-Teâlâ'nın biz kullanna ihsan ettiği nimetler, sayılmayacak kadar çoktur. Bunlardan biri de ağaçtır.

Ağaç, gölgesiyle sefa, meyvesiyle gıda, odunuyla hararet, ürünüy¬le ticaret vasıtasıdır. O, her şeyi ile büyük bir nimettir.

Evimizin çatısından kapısına kadar ağaca ihtiyaç vardır. Hayata göz açan çocuğun beşiği ve -hayâta veda eden ölünün tabutu hep ağaç istemektedir. Ağacın faydaları çok cepheli ve pek yaygındır.

Ağaç; yağmurların zamanında ve düzenli olarak yağmasına vesi¬ledir. Ağacı olmayan yerler, ya hiç yağmur almayarak bozkır haline gelir; yahut düzensiz yağış sebebiyle felâketlere sahne olur.

Ağaç, Kerim olan, Rahmanımızın kullan için açtığı bir rızık sof-rasıdır. Allah Teâlâ ağaçlarda biz kullarına çeşitli nimetler ihsan et¬mektedir, insanlar bu nimetlerden faydalanarak hayatlarını idame ettirmeye çalışmaktadırlar.

Yeşil dallı ağaçlara ibretle baktığımız zaman, bir çekirdekten ko¬ca bir ağacın nasıl meydana geldiğim düşünür, Aîlahü Teâlâ'mn kud¬retini müşahede ile bize olan ihsanının büyüklüğünü anlarız.

Ağaçsız dağların topraklan, yağmurların akıntısına kapılarak de¬relere iner; tepeler çıplak kalır. Sel suları, araziyi bataklık ve sazlık haline getirir. Sivrisinek ve benzeri zararlı hayvanların türemesine ve üremesine sebep olur. Sıtma ve benzeri hastalıklar çoğalır, halkın' sağlığı tehlikeye düşer.
Ağaç; esen rüzgârın hızını keser, yolların tozunu süzer ve terte¬miz bir havayı bize gönderir. Ayrıca toprağın değerli kısımlarının fır¬tınalarla tozuyup azalmasını önler.

Ağaç, sadece bir odun ve kereste olarak düşünülmemelidir. O sıh¬hat kaynağı, ticaret ve kazanç maddesidir.


Aziz mü'minler!

Cenab-ı Hak okumuş olduğum âyet-i kerimede buyuruyor ki:

«Ki onda (türlü) meyve (ler),. tomurcuktu hurma ağaç (lar) samanlı tane (ler), hoş kokulu nebat (lar) vardır» (1).

Ağaç, kökleriyle bir tulumba gibi suları çekerek bataklığı kuru¬tur, araziyi işlenebilecek hâle getirir ve toprağın verimini artırır. Ağaçsız ülkenin sıcağı- fazla, soğuğu çok sert olur. Ağaçlık yerlere bol yağmur düşer. Yağmur, cayırı geliştirir. Çayır ve çimen bol olunca hayvancılık ve buna bağlı ziraat kollan gelişir.

Ashâbtan Ebü'd-Derdâ (r.a.) Şam'da bulunuyordu. T3ir gün, ağaç diktiği sırada yanına bir kişi geldi ve:

«Sen Resûlullah'ın ashabından olduğun halde (böyle) işlerle mi uğraşıyorsun?» dedi. O:
«Acele etme, (işimi bitirip seninle konuşacağım). Ben Resûlullahı şöyle söylerken işittim»:

«Kim bir fidan dikerse on (un meyvesin) den gerek insan gferek-se Allah'ın yarattığı herhangi bir mahlûk yedikçe onu diken kimse için bir sadaka (ecri yazılmış) olur» (2).
Hazret-i Peygamberin bu hadîs-i şerifi, Allah'ın emirlerine sada¬katin ve taşanlara,- hayvanlara faydalı olmanın bir çeşit sadaka ol¬duğunu açıkça göstermektedir.
«Kim bir ağaç dikerse Allah Teâlâ o ağaçtan çıkacak meyve mik-darmca o kimseye ecir (vei sevap) yazar». (3), hadîs-i şerifi bu hu¬susu daha açık olarak ifade etmektedir
Ağaç dikmekte vâd olunan ecir ve uhrevî mükâfat ne kadar bü¬yük ise, ağaç kesmekteki tehdid-i Nebevi o nisbette korkunç ve deh-şet vericidir. Şu hadis-i şerife dikkat buyurunuz:

«(Halkın faydalandığı) bir ağacı keseni, Allah başı aşağı cehen¬
neme atar» (4).


Ağaç dikmenin ehemmiyeti çok ilerdedir. İnsan, ne kadar meşgul olsa ve yaşı geçmiş bulunsa bu vazifeyi ihmal etmemelidir. Resûlul-iah Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
«Eğer birinizin elinde (dikeceği) bir hurma fidanı bulunurken kı¬yamet alâmetleri ayağa kalkarsa onu dikecek kadar ayakta durma¬ğa ancak gücü yetse bile o fidanı diksin» (5).
Yaşlı bir adam, ağaç dikmekle meşgul bulunduğu sırada oradan padişah geçiyordu. Bu, iki büklüm olmuş ihtiyarın ağaç dikmesinden memnun kaldığı için kendisiyle konuşmak ihtiyacını duydu ve dedi ki:
«Ey ihtiyar, ağaç dikiyorsun amma meyvesini göreceğini zannet¬miyorum». ihtiyar cevap verdi:

«Biz, dikilmiş bulduk ve yedik; bizden sonrakiler de bizim dikti¬ğimizden yesinler». Bu söz padişahın hoşuna gitti ve bir kese altın verilmesini söylemiş, ihtiyar adam:
«Başkalarının ağaçlan, bir mevsimde bir defa meyve verir, benim ağaç iki defa meyve verdi» demiş. Padişah vezirine bir kese daha al¬tın verilmesini emretmiş, vezir altını ihtiyara verirken padişaha:

"«Bu, gün görmüş ihtiyarın sözlerine hazineler yetişmez» diyerek hükümdarı oradan uzaklaştırmış.

Bir kimse, dikmiş olduğu ağacı sabır ve dikkatle büyütmeli ve meyve verecek hale gelinceye kadar üzerine düşeni yapmalıdır.
Cenab-ı Hak, şu âyet-i kerimelerde ağacın yağmuruna olan: ihtiya¬cını ve yağmurun nebatın yetişmesine nasıl vesile olduğunu bakınız ne beliğ bir üslûp ile açıklamaktadır:

«Hakikat biz o suyu (yağmuru) bol bol döktük. Sonra tonrağî iyi¬den iyi yardık. Bu suretle ondan daneler bitirdik. Üzünı (ler) , yonca (lar), zeytin (ler), hurmalık (lar), ssk ve bol ağaçlı (diğer) bahçeler, meyve (ler) nıer'alar bitirdik. (Bütün bunlan biz) hem sizi hem de davarlarınızı fâidelendirmek için (yaptık)» (6).

(4) Beyhâkl.
(5) Buhârl.
(6) Sûre-i Abese. 25-32.

Yüce mevlâmızın cennetten bahseden âyetleri de hep ağaçlar, -ınyveler ve yeşillikleri tasvir etmektedir. Şu halde ağaç iki ciha-•.ı zineti ve saadetidir!..


Eserin yazarı: Mehmed Emre Eser: Yeni Hutbe Kitabi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (3)