Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

Sögüp saymanin fenaligi

Muhterem Müslümanlar!

Edeb dini olan İslâm, edebe aykın hareket ve sözden uzaklaşmayı her mü'mine emretmiştir.
Sövmek, tslam edeblerine aykın bulunan hareketlerin başında ge­lir.
Sövmenin en ağın, sin ve kef harflerini birleştirerek sarfedilen, ırz ve namusa tecavüzü ifade eden galiz lâflardır. Bunlardan başka, bir kimsenin anası, kızı, kızkardeşi, karısı ve kendisinin ırzına ve na­musuna leke teşkil edecek, şeref ve haysiyetini kıracak sözlerde bulun­mak da sövme fiiline dahildir.
Cemiyet içinde öyle kimseler görülür ki, kızdığı kimsenin annesi, zevcesi, kızı ve kızkardeşi gibi yakınlarına ağır ifade ve galiz sözlerle tecavüzde bulunurlar.

Böyle bir hareket, en hafifinden, dargınlığa sebep olur. Bazan ci­nayetle neticelenen kavgalara yol açar.
Bazı şahıslar, su içmeyen hayvana, uçan kuşa, öten horoza, has­talığa, yürümeyen bineğe, esen yele ve akan sele sövmek gibi basit davranışta bulunurlar.
Akıldan mahrum bulunan hayvanların hareketleri, eğitimle geli­şir. Onların kendilerine mahsus hallerine kızıp sövmek, îslâmiyetten habersiz ve medeniyyetten uzak kimselere yaraşır.

İnsanlarda olduğu gibi hayvanlar da iyi hareketten hoşlanır. Se­vilmek ve öğretilmekle terbiye kabul ederler. Sövmek onu ne te'dib eder ne de ona bir tesir icra eder. Sadece sahibinin ağzını kirletir.
Kimi insan da dehre, feleğe ve âleme söver. Hadisât-ı kevniyye-nin zuhura geldiği şeylere sövmenin çirkinliğini izaha hacet var mı?

Aziz mü'minler!

Sövmek denilince mutlaka ve hiçbir kayda tâbi tutulmaksızın yasaktır. Sövme lafızlarının arasındaki fark, günahın şiddet dere­cesindedir. Bazı sövmeler, insanı dinden, imandan uzaklaştırır. Bu se­beple o gibi sövmelere «Küfür lâfzı» denilmiştir. Meselâ bir kimse­nin mukaddes tanınan şeylerden birine; Peygambere, Kur'ân'a, iba­detlere ve dinî hükümlere sövmesi onu dinden çıkarır ve imandan mahrum eder.

Rabbirriizin «öt» bile dememize müsaade buyurmadığı anne ve babamıza sövmek büyük günahlardandır. Hatta buna sebep olmak da böyledir. Resûlullah Efendimiz bir gün

«Bir adamın, ana ve babasına sövmesi, büyük günahlardandır» buyurmuştu. Ashap:

«Ey Allah'ın Resulü! Bir adam anne ve babasına sövebilir mi?» de­diler. Efendimiz:
«Evet, o bir adamın babasına söver de o da onun babasına sö­ver. Anasına söver de o da onun anasına söver» buyurmuşlardır (1
Yâ feleke ve dehre şovenlere ne demeli! Gece ve gündüzün ol­masını, zamanların dolmasını hazırlayan felekiyat,

Allah'ın takdirinin dışında cereyan eden şeyler değildir. Bizim onlara kızmamızın mâna­sı yoktur. Bir hadîs-i kudsîde Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:
«Âdem oğlu dehre sövüyor. Ben dehr (in Hâlikiy) im. Gece ve gündüz (ün olması) ancak benim (kudret) elimdedir» (2).

Cenâb-ı Hakk'ın tasarrufu i]e vukubulan hâdisata, bilerek veya bilmeyerek, sövmek ne kadar çirkin bir iştir. Dil, bunu izahtan âciz kalmaktadır.

Bir Müslümanm din kardeşine sövmesi, İslâm terbiyesiyle bağ­daşmayacağı gibi insanlık bakımından da çirkin bir harekettir. En şe­refli ve temiz bir uzuv olan ağzımızı en bayağı islere âlet etmek, cid­den esef vericidir. Resûlullah Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar:

«Müslümana sövmek, (Allah'a) itaatin dışına çıkmak; onu öldür­mek ise küfür (derecesine yakın bir cürüm) dür» (3).
Hele iki taraflı sövüşmeler, karşılıklı atışmalara ve dargınlıklara sebep olur. Bazan bu kırgınlık kabre kadar intikal eder. Resûl-i Ek­rem (s.a.v.) Efendimiz şöyle-buyurmaktadır:
«Haksızlığa uğrayan haddi aşmadıkça, birbirine söven iki kişinin söyledikleri (nin günahı) sövmeye ilk başlayanın üzerinedir» (4)
.
insan, ayağını ısıran köpeğin bacağına sanlıp aynı işi yapamaz. Ayağının ısırılması, onu böyle bir davranışta mazur kılmaz. Bu, in­san için bir tenezzül olur. Sövene karşı mukabele etmek de bu kabil­den bir alçalmadır.

«Dilini tutan kurtuldu» hadîs-i şerifi, şaşmaz düs-|ûrumuz olmalıdır.
Mü'min, kimsenin soy ve sopuna dil uzatmamalı, ölmüş veva ha­yattaki yakınlarına sövmemelidir. Bilhassa ölmüş bir kimseye sövmek, hem onun ruhunu hem de yakınlarım incitir. Ölüyle halâllaşmak im­kânı da yoktur.

Peygamber Efendimiz, «ölülere sövmeyiniz. Zira on­lar, (kendilerinden) evvel gönderdiklerine kavuşmuşlardır» (5), bu­yurmaktadır. Bir ölüye dil uzatmak, mertlik siân ile bağdaşamaz. Vicdanların mürebbisi bulunan Efendimiz söyle buyurmaktadır
Arkadaşınız öldüğü vakit onu (hâline) bırakınız, ona sövmeyi­niz» (6).

Din kardeşlerimize lanette bulunmayalım. Şayet o kimse, buna lâ­yık değilse lanet, söyleyenin kendi başına döner. Resûlullah Efendimiz «Lânetçiler kıyamet günü ne şehid ne de şefaatçi olmazlar» (7), bu­yurmuştur.

Kevnî hâdiselere sövmek de böyledir. Akan sele, esen yele dil uzat­mak; bunların kimin takdiri ve emriyle meydana geldiğini anlama­maktan doğar. Adamın biri, elbisesini havalandıran rüzgâra öfkelenip lanet etmişti.

Resûlullah (s.a.v.) şöyle ikaz buyurdular:
«Ona lanet etme! Zira o, (Allah tarafından) memur kılınmıştır» (8).

Horoza gece öttü diye sövmek, gülünç olduğu kadar bayağı bir iştir. Akl-ı selim sahibi bir mü'minin bundan memnun olması gerekir. Zira o, duaların ve tevbelerin makbul olduğu bir vakitten haberdar etmektedir:

Resûlullah Efendimiz buyurmaktadır ki:
«Horoza sövmeyiniz. Zira o, namaza uyandın» (9).

Din kardeşlerim!

Hastalıklar, kulun afvi veya derecesinin yükselmesi için Allah ta­rafından gönderilir. Onun verdiği ağn ve acıya sabretmeli, ateşine ta­hammül göstermelidir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) sıtmaya tutulmuş bir sahâbiyi ziyaret edip hatırını sormuştu. Kendisine:
«Ne oldu böyle titriyorsun?» demiş o kimse:
«Allah ona bereket vermesin sıtma (ya tutulmuşum)» demişti,

Peygamber Efendimiz:
«Sıtmaya sövme! Zira o, körüğün (yaktığı ateşin), demirin kü­fünü giderdiği gibi, Âdem oğlunun hatalarını giderir» buyurdu (10).


Kemâl sahibi insan, galiz laflara ağzında yer vermemeli, -kimseyi bir aybı ile yermemeli, sevmeli fakat sövmemelidir. «Müslüman, elin­den de dilinden Müslümanların selâmette olduğu kimsedir


Eserin yazarı: Mehmed Emre Eser: Yeni Hutbe Kitabi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Yeni Hutbe Kitabi

MollaCami.Com