Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler
Zekat
Muhterem Müslümanlar!
istediğini istediğine verip istediği zaman almak kudretinin sahibi bulunan Allahü Teâlâ, insanları değişik kabiliyetlerde yaratmıştır. Takdir-i îlâhî'nin sır sahası içinde gizlenmiş hikmetlerinden biri de insanların rızk bakımından birbirinden farklı oluşlarıdır.
Bu âlem bir imtihan sahasıdır. Cenab-ı Hak, yoklukla bazı kullarını; yoksulları ile zenginleri imtihana tâbi tutmaktadır. Malının zekâtını verenler, imtihanı kazanmış ve ilâhî mükâfatı almış olurlar. Zekât, Islâmî bir vazife olduğu gibi Allah'ın kulları için koyduğu bir imtihan tarzıdır.
Mâlî ibadetlerden bulunan zekâtın içtimaî hayatımızdaki yapıcı tesirini ve faydalarını sayıp farz olduğunu anlatmak kâfi gelmemektedir. Mühim olan, vazifeyi benimsemek ve yerine getirmektir. Bu vazife hakkiyle yapılmadığı içindir ki, cemiyetimizi kuşatan sefalet çemberi, gün geçtikçe genişleme istidadı göstermektedir.
islâmiyet, yoksulluğun ve onunla birlikte gelecek ahlâkî çöküntünün önüne geçmek için, zenginlerden alınıp fakirlere verilmesi gereken zekâtı farz kılmıştır.
Yüce Allah bir âyet-i kerimede buyuruyor ki:
«Onların mallarından sadaka al ki, bununla kendilerini (günahlarından) temizlemiş, bununla onları (n hasenatını) bereketlendirmiş, (kendilerini muhlisler mertebesine yükseltmiş) olasın. Onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için (onların yürekleri için medâr-ı) sükûnettir. Allah (onların i'tiraflarını) hakkıyle işiten, (peşimanlık-larını) çok iyi bilendir» (3).
Zekât; malı temizlediği, fakirlerin hakkından arıttığı için bu ismi almış bulunmaktadır.
Bağların budanması, daha fazla üzüm elde edilmesine sebep olur. Meyvecilik ve bağcılıkla uğraşanlar bunu pek çok defalar görmüşlerdir. Bu sırra vâkıf olmayan kimse, zekât vermenin malı azaltacağını sanır. Bir insan, beslediği kuzuyu nasıl itina ile büyütürse Âllahü Teâlâ da zekâtı verilen malı öyle üretip çoğaltır.
Bu hususu açıklayan bir âyet-i kerimede buyruluyor ki:
«Allah, ribânın bereketini tamamen giderir, sadaka (sı verilen mal) lan ise artırır...» (4).
Buhârî ve Müslim'de rivayet edilen bir hadîs-i şeriften öğreniyoruz ki, her gün iki melek inerek biri, cömert insana, malının artması için dua ederek «Yâ Allah, infak edene bedelini ihsan ediver» der. Diğeri de cimri kimse için «Yâ Allah, (elini sıkı) tutan (in ma-im) a telef ver» diye dua eder.
Ebedî hayatın saadetine,
İslâm yolundan gidilebilir. Bu sebeple, beş vakit namazda «Bizi doğru yola ilet» niyazında bulunuyoruz. Peygamber Efendimize bir adam gelmiş ve:
«Yaptığım zaman cennete girebileceğim bir işe (yönelmem için) bana önderlik yapınız» dedi.
Resûl-i Ekrem:
«Allah'a kulluk yapar ve ona hiçbir şeyi eş tutmazsın, namazı dosdoğru kılar, fara olan zekâtı verir, Ramazan orucunu tutarsın»
buyurdular. O şahıs:
«Nefsim (kudret) elinde bulunan zat'a andolsun ki, bunun üzerine (herhangi bir) artırma yapmayacağım» dedi. O kimse.geri dönüp giderken Resûlullah:
«Cennet ehlinden bir adama bakmak, kimi sevindirirse şuna baksın» buyurdular (5).
Aziz mü'minler!
Allahü Teâlâ'nın kuluna ihsan ettiği mal, zekât verecek miktara yükselir; koyun kırka, sığır otuza, deve beşe ulaşır; gümüş ikiyüz dirhemi, altın yirıai miskali bulursa veya bunun kadar ticaret malı mevcut olursa zekât vermek farz olur. Sûre-i Zâriyât'ın 19.
âyet-i kerimesinde Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
«Onların mallarında sâilin ve (kemâl-i iffetinden dolayı dilencilik etmeyen) yoksulun da bir hakkı vardır».
Bir mü'min zekât verdiği zaman, üzerindeki İslâmî vecibeyi ödemiş ve fakirin gönlünü sevindirmiş olduğu için Allah'a hamd etmelidir. Zira hem mala, hem de onun zekâtını ödemek için imana ve islâm şuuruna sahip bulunmaktadır.
Malının zekâtını vermek, kâmil bir mü'min olmanın alâmetidir (6).
Malının zekâtını veren, üzerindeki îslâmî vazifeyi yapmış olur.
Malının zekâtını vermek, gelmesi ihtimali bulunan zarardan, serveti korur. Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
«Malınızı zekât kal'ası ile koruyun; hastalığınızı, sadaka ile tedavi edin; belâ dalgalarına dua ve tazarrû ile karşı koyun» (7).
Hazret-i Ömer'den naklolunan bir hadîs-i şerif
«Karada ve denizde telef olan mal, ancak zekâtının verilmemesi sebebiyle (felâkete uğramış) olur» (8).
Din kardeşlerim!
İslâm'ın şartlarından bulunan namazı kılıp, zekâtı vermemek, Kur'ân-ı Kerim'in bir kısmına inanıp bir kısmına inanmamak gibidir. Allahü Teâlâ Kitab-ı îlâhî'sinde buyuruyor ki:
«...Altını ve gümüşü yığıp ve biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanlar, (yok mu?) işte bunlara pek acıklı bir azabı nıuştu-la!» (9).
Kıyamet günü, zekâtını vermeyen zenginlerden, fakirler davacı olacaklar ve «Rabbimiz! Zenginler, üzerine farz kıldığın (zekât) hakkımızı (vermeyerek) bize zulmettiler» diyecekler ve o büyük mahkemede haklarını arayacaklardır.
Ashaptan Abdullah bin Mes'ûd (r.a.) demiştir ki: «Biz, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı vermekle emrolunduk. Kim zekâtı vermezse namazı (nm hayrı) yoktur» (10).
Hazret-i Ebû Bekir (r.a.), halife seçildiğinde Arablardan bazı kabileler, puta tapmak suretiyle, bazısı da peygamberlik taslayan yalancı Müseylime'ye uyarak İslâm'dan uzaklaşmaya başlamışlardır. Bir kısmı da «Namaz kılarız fakat zekât vermeyiz» diyordu.
Hazret-i Ebu Bekir bunlara karşı harp açtı. Hazret-i Ömer İslâmî bir gayretle:
«Resûlullah (s.a.v.), ben insanlarla LA İLAHE İLLALLAH di-yesiye kadar döğüşmekle emrolundum. Kim bunu söylerse benden malını ve canını korumuş olur. Ancak hakkı olan müstesna. Onun hesabı Allah'a aittir, buyurduğu halde siz nasıl oluyor da (zekâtını vermeyen) halka harp ilân ediyorsunuz?» demişti. Hazret-i Ebû Bekir şu cevabı verdi:
«Allah'a and olsun ki, namazla zekâtın arasını ayıran kimse ile harp ederim. Zira zekât, malın (içinde Allah'ın) hakkıdır.
Allah'a yemin ederim ki, şayet bunlar Resûlullah'a verdikleri bir keçiyi bana vermezlerse elbette onlara harp açarım.» (11).
Zekât, bir ernr-i İlâhî olması itibariyle Allah'ın hakkı;
fakirlere verilmesi cihetiyle, Müslüman yoksulun hakkıdır. Bu vazifeyi yerine getirmemek, hem Cenab-ı Hakk'ın buyruğuna muhalefet, hem de fakirin vebalini yüklenmek olur. Buharı ve Müslim'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerifte buyrulmaktadır ki:
«Allah'ın mal verdiği kimse onun zekâtını ödemezse kıyamet günü (malı, gözünün üstünde) iki siyah beneği bulunan, (zehrinin şiddetinden) başının tüyleri dökülmüş bir yılan şeklinde kendisine temsil olunacaktır. O gün boğazına dolanacak sonra (alt ve üst) iki çene-kemiği dişleriyle kavrayan bu yılan: "Ben, senin malınım; ben, senin hazinemin"» diyecek.
Resûlullah (s.a.v.) bunu açıkladıktan sonra şu âyet-i kerimeyi okudu:
«Allah'ın fazl (-u kereminden) kendilerine verdiğLu (sarf-u in-fakta) cimrilik edenler zinhar bunun, kendileri için bir hayır olduğunu sanmasın (lar). Bil'akis bu, onlar için bir serdir. Onların cimrilik ettikleri şey, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır...» (12).
Yoksulluk yüzünden suç işleyen fakir, azap görürken, taş kalbli ve malının zekâtını vermeyen zenginin de ateşi boylayacağını, Resûlullah Efendimiz haber vermektedir (13).
Ödenmeyen bir zekât, ana-mala (sermayeye) karışacak olursa onu ifsad eder (14).
Taberânî'nin Evsafında rivayet ettiği bir hadîs-i şerifte:
«Bir topluluk zekâtını vermeyecek olursa Allah onları senelerce (devam eden) belâya uğratır» (15).
Zekâtım vermeyen merhametsiz bir topluluğa,
Allah da rahmetini ihsan etmez. İbn-i Mes'ûd (r.a.) diyor ki: «Helâl kazancı, zekât vermemek kirletir. Haram malı, zekât vermek temizlemez»
Eserin yazarı: Mehmed Emre Eser: Yeni Hutbe Kitabi
Yeni Hutbe Kitabi
- Borc
- Agac dikmenin faydalari
- Adaletin ehemmiyeti
- Akrabalarimiza karsi vazifelerimiz
- Allah'a iman
- Allah Korkusu
- Allah'i zikr etmek
- Berat kandili
- Ana baba Hakki
- Arkadaslik münasebetleri
- Bidatlardan Kacinmak
- Borc alip verme
- Camilerin Imari
- Cennet ve Cehennem
- Cimrilik ve zararlari
- Cömertlik
- Dilimizi koruyalim
- Dünya icin calismak kötümüdür.
- Ehli beyti Sevmek
- Emanet hiyanet etmemek
- Eshabi kiramin fazileti
- Evlat Terbiesii
- Evlenmek
- Evliyaullah ve keramet
- Ezan ve müezzinlik
- Fitne zamaninda ne yapmali
- Giybet etmek
- Giyinip kusanma
- Güzel Ahlak
- Haccin farziyyeti
- Haram ve yasak olan seyler
- Hasedin fenaligi
- Hastaliklardan korunmak
- Hayra delalet etmek
- Ibadet
- Ibadet yapmak
- İcki
- İhtikarin zararlari
- İlmin degeri
- Imanin degeri
- İnsan haklarina saygili olmak
- Insanin dine olan ihtiyaci
- İsrafin zararlari
- İstanbul'un fethi
- Iyi zan Beslemek
- İyiligi tavsiye
- Kabir ziyareti
- Kadir Gecesi
- Kanaatin Degeri
- Kibir
- Kitablara iman
- Kiyametin kopmasi
- Kumarin zararlari
- Kurani kerimin Fazileti
- Kurban bayrami
- Kurban kesmek kimlere vaciptir.
- Meleklere Iman
- Mevlit kandili
- Mirac kandili
- Mümin Nasil olmalidir
- Müslüman türk dostlugu
- Nafile namazlarin ehemmiyeti
- Nefis murakebesi
- Nifak Hastaligi
- Nimete sükür etmek
- Niyetin ibadet teki yeri
- Orucu nasil tutmaliyiz
- Ölüm ve ötesi
- Peygamberlere iman
- Ramazan Bayrami
- Regaib gecesi
- Rizkini helal yollardan kazanmak
- Rüsvetin zararlari
- Sabir
- Sadakanin dinimizdeki yeri
- Salaveti serifenin faydalari
- Sanat
- Selamlasmak
- Sögüp saymanin fenaligi
- Tefrikanin zararlari
- Temizlik
- Tesettür
- Tevbe
- Vatan müdafasi
- Yalanci sahitligi
- Yalancilik ve yalanci sahitligi
- Yeme icme adabi
- Yetim mali yemek
- Zekat
- Zina
- Züht ve Zahitler
- Zulmün Fenaligi