Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler
Dünya icin calismak kötümüdür.
Muhterem Müslümanlar!
Gözümüzü çevirip baktığımız zaman, her yerde bir hareket ve faaliyet görürüz. Ay, güneş ve yıldızlariyle semavî ecrâm; dünya ve içindeki canlılarla birlikte bütün cisimler harekettedir.
Esen yeller, akan seller, dalgalanan deniz ve topraktaki her bir iz, bu faaliyetin mantıkî birer şahididir.
Bir baksana, gökler uyanık yer uyanıktır, Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır.
Âlemin efendisi bulunan âdem, faaliyetten uzak kalamaz; çalışmak mecburiyetindedir. Vücudun tabiî ihtiyaçları, insanı bu istikamete zorlamaktadır. Bunun aksini düşünmek, ak'a kara demek kadar yanlıştır.
İnsan, faaliyetinde muvazeneyi temin etmedikçe, ileri gidip ifrata, geri kalıp tefrite düşmekten kurtulamaz. Muvazenesiz bir çalışma içinde müstakim bir yol takip etmenin imkânı yoktur.
îslâm dini, dünya ve âhiret muvazenesini tam olarak kurmuştur. Dünya, vasıta; âhiret, gaye hayattır. Bu vasıtadan faydalanan, daha emin ve daha seri olarak gayeye ulaşır. Vasıtanın terki, yolumuzu uzatır ve işimizi güçleştirir.
Bazı kimseler; âhiret hayatının gaye olduğunu unutuyor, çalışmalarında dünyayı gaye haline getiriyorlar. Sadece dünya için çalışan, mânasını kaybeden bir hayatın maddesine bağlanan insan, dünyası uğrunda âhiretihi heba etmiş, namaz, oruç ve sair ibadetleri bırakıp gayeyi vasıtaya feda etmiştir. Böyle bir hareket tarzı, ifratta yanılmadır.
Birtakım kimseler de tamamen dünyayı terk edip, zâhidâne bir hayat sandıkları tembellik yolunu takip ederek, dünyayı yüz üstü bırakmışlar; sanki İslâmiyet meskenet ve tembellik dini, bir lokma ve bir hırka ile yetinmeyi emreden bir dinmiş gibi göstermeye sebep olmuşlardır. Bu şekil hareket de tefritte hataya düşmektir.
îslâm; aşırılık ve eksikliğin taraftarı olmamış, gayeyi tesbit edip «Bu gayeye şu vasıtadan faydalanarak git» demiştir.
İslâm dini, paraya sahip olmayı değil, paraya kul olmayı ve ona taparcasına bağlanmayı yasak kılmıştır.
însan, gemi gibidir; servet, suya benzer. Âhiret limanına ulaşması gereken bu gemiyi çalışmaktan uzak bırakamayız. Suyun zararı, gemide delik ve çatlak bulunması halindedir. İnsan, dünyayı kalbine sızdırmaz, elinde tutarsa, ondan vasıta olarak faydalanırsa, malı arttıkça şükrünü artırıp ibadetine devam ederse dünya kötü olamaz.
İslâm erkânından bulunan hac ve zekât ibadetlerini de yapalım dersek, nisap miktarı bir mala sahip ve zengin olmak şarttır. Fakirlere yardımcı olalım dersek, çalışıp helâlinden mal kazanmak icap eder.
îslâm dini, zekâtını vermeyip yere geçen KARUN gibi zengin olmayı yermiş ve fakat servetiyle İslama hizmet eden Abbasî halifesi Harun gibi zengin olmayı da övmüştür.
Deylemî'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerifte şöyle buyrulmakta-dır:
«Hayırlınız; âhirctini dünyası için, dünyasını âhireti için terk etmeyen ve halkın sırtına yük olmayandır».
Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerimede buyurmaktadır ki:
«Allah'ın sana verdiği (maldan harcayıp) âhiret yurdunu ara. Dünyadan nasibi de unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi sen de (insanlara sadaka vererek) ihsanda bulun. Yeryüzünde fesad arama. Çünkü Allah fesadçıları sevmez» (1).
Görülüyor ki, Allah Teâlâ ihsan ettiği şeylerde âhiret yurdunu aramamızı emredip nazar-ı dikkatimizi ulvî hayata çevirmemize işaret ediyor. «Dünyadan nasibini de unutma» emri ile de bu âlemle olan alâkamızı tayin ediyor. Demek ki, dünyada bizim için bir nasibin bulunduğunu unutmayacak ve âhireti de asla ihmal etmeyeceğiz.
Resûlullah Efendirniz'in övdüğü «Veren el» e sahip olabilmek için çalışacağız. «İki gününü bir yapan aklanmıştır» buyuran Peygamber Efendimiz, maddî ve manevî çalışmalarımızda daima ileri gitmeye teşvik etmiş bulunmaktadır.
Buharı ve Müslim'in ittifakla rivayet ettikleri bir hadîs-i şerifte buyrulmaktadır ki:
«Birinizin, ipini alıp sonra dağa giderek odun toplayıp satması
(ve onun kazancından hem) yiyip (hem de) sadaka vermesi, halktan dilenmesinden hayırlıdır» (2).
Dilenmek, vücutça sakatlığı olup çalışamayan ve bir günlük yiyeceği de kalmayan bir yoksulun, ölmemek için başvuracağı en son çaredir. Yoksa sağlam bir kimsenin geçim yolu değildir.
(Dikkat: Buradan aşağısı haftaya okunacak)
Aziz mü'minler!
Bıçak; çalınan bir koyunu kesmekte kullanılırsa kabahat âleti olurken, kurbanımızı kesmekte ibadet âleti olmaktadır. Yapılan iş ve âlet, aynı olduğu halde birinde ibadet, diğerinde kabahat oluşu, taşıdığımız niyyete ve âleti kullandığımız işin iyi veya kötü olmasına bağlıdır.
Servet de tir âlet ve vasıtadır. Hangi işe sarfedilirse ona göre hüküm kazanır. Evlenmeye gücü yetmeyen kimseye paraca yardım edersek servet, ibadet âleti; zina yapmak isteyen ve para bulamayan kimseye yardımda bulunursak suç vasıtası olur.
Âyet-i kerime ve hadîs-i şeriflerde dünyanın küçümsenmesi bazı sebeple olmaktadır. Şöyle ki:
Dünyanın âhiret hayatı ile mukayesesinde, aradaki büyük farka işaret için, dünya küçümsenmiştir.
Tevbe sûresinin 38. âyetinde şöyle ifade edilmektedir:
.
«Bu dünya hayatının fâidesi, âhiretin yanında pek azdır».
Dikkat edilirse, dünyanın âhiret yanındaki değerinin azlığı ifade edilmiş; yoksa dünya, «Hiç değersiz bir şeydir» denilmemiştir. Müslim'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerifte:
«Âhiret (hayatın) in yanında dünya, ancak birinizin parmağım, denize koymasının benzeridir. Ne (kadar bir yaşlık) ile döneceğine baksın» buyrulmaktadır.
Âhiretin ebedî hayatı, sermedi nimetleri ve hudutsuz saadetleri yanında dünyanın değerinin, parmakta kalan yaşlık gibi, azlığına işaret edilmiştir. Fakat parmakta hiçbir şey kalmaz denilmemiştir.
Müslim, Tirmizî ve İbni Mâce'nin naklettikleri bir hadîs-i şerifte:
«Dünya; mü'minin zindanı, kâfirin cennetidir» buyurulnrastur.
Bu hadîs-i şerifin içinde gizlenen ince mâna, «Allah Teâlâ'nm âhi-rette kuluna ihsan edeceği saltanat ve .nimetler yanında, bütün debdebesi ile dünya, ancak bir hapishane gibi kalır» demektir.
Süleyman Dârânî Hazretleri, ata binmiş giderken hamam külhanında çalışan bir Hıristiyan, önüne çıkmış ve:
«Hani dünya mü'minin zindanı, kâfirin cenneti idi? Bir ateşin karşısında döktüğüm tere, battığım kire bak; bir de kendi saltanatına gözlerini çevir» demiş. Süleyman Dârânî
«Eğer ben, iman üe âhirete gidersem Cenab-ı Hakkın bana ihsan edeceği nimetler yanında senin saltanat dediğin şu hayat, saray yanında hapishane gibi kalır. Şayet sen de küfründe devam eder, Hıristiyan olarak ölecek olursan öyle acıklı bir azaba uğrarsın ki, şu külhan, gözünde cennete döner» cevabım vermiş.
îki kişi tasavvur ediniz. Biri, milyarder; diğeri yoksul ve derbeder. Milyarderin nazarında, on lira kıymetsiz bir paradır. Fakat fakirin yanında bir değer taşır.
Dünya hayatında yaşayan bizler, ihtiyaçtan uzak kalamayız. Yiyecek ve giyecek şeylere, barınacak bir eve, çoluk ve çocuğumuzun geleceğine medar olacak bir sermayeye ihtiyacımız bulunur. Elimizdekini israf etmeyip tasarruf etmemiz gerekir. Halbuki Cenab-ı Hak, âlemlerin Rabbi olup bütün mahlûkat ona muhtaçtır. Yüce Mevlâmı-zın zât-ı pâki, hiçbir şeye muhtaç değildir. Onun ilâhî hazineleri, azalmaz ki, tükenmek mevzuubahs olsun. Peygamber Efendimiz bir ha-dîs-i şeriflerinde buyuruyorlar ki:
«Şayet dünya, Allah katında, bir sinek kanadına denk ol (abile-cek değer taşımaz ol) saydı hiçbir kâfire bir yudum su (bile) içirmez-di».
Dünyanın Allah Teâlâ yanında değersiz oluşu, «hiçbir değeri yoktur» mânasına gelmez. Cenab-ı Hakkın yanında değersiz olması ayrı bir şey, hiç değeri olmaması ayrı bir husustur.
Bir de dünyanın, rengârenk güzellikleri, servet ve yaşayışının insanı Allah 'yolundan alıkoymaması ve gaye hayat olan âhiretin unutulmaması için bir ikaz mânası taşır. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde:
«Dünya, tatlı ve hoş manzaralıdır. Allah sizi dünyada halife kılıp nasıl hareket edeceğinize bakıp duruyor. Dünyadan sakının, kadından sakının» (3), buyurmaktadır.
Bu hadîs-i nebevideki «sakının» emri, «terk edin, kaçın» mânasına gelmez. «Dikkatli olun, dünyaya dalıp daı,âhireti unutmayın. Onun tuzağına düşmeyin» demek olur.
Bir babanın evlâdına «Ateşten sakırr» demesi nasıl «sobayı yakma, ateşten faydalanma» demeye gelmez ise ve bir elektrik ustasının çırağına «çıplak elektrik tellerini tutma» demesi, «cereyan tehlikesine karşı uyanık bulun» mânasına gelip cereyandan faydalanmaması mânasına gelmezse hadîs-i şerifteki «sakının» emri, «kaçınız» mânasını ifade etmez.
İbni Asâkir'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerifle hutbemize son verelim
Günahlar içinde öylesi vardır ki ona ne namaz ve oruç, ne de hac ve umre keffâret (afvine sebep) olamaz. Geçimini temin etmekte çekilen sıkıntı ona keffâret olabilir» (4).
Eserin yazarı: Mehmed Emre Eser: Yeni Hutbe Kitabi
Yeni Hutbe Kitabi
- Borc
- Agac dikmenin faydalari
- Adaletin ehemmiyeti
- Akrabalarimiza karsi vazifelerimiz
- Allah'a iman
- Allah Korkusu
- Allah'i zikr etmek
- Berat kandili
- Ana baba Hakki
- Arkadaslik münasebetleri
- Bidatlardan Kacinmak
- Borc alip verme
- Camilerin Imari
- Cennet ve Cehennem
- Cimrilik ve zararlari
- Cömertlik
- Dilimizi koruyalim
- Dünya icin calismak kötümüdür.
- Ehli beyti Sevmek
- Emanet hiyanet etmemek
- Eshabi kiramin fazileti
- Evlat Terbiesii
- Evlenmek
- Evliyaullah ve keramet
- Ezan ve müezzinlik
- Fitne zamaninda ne yapmali
- Giybet etmek
- Giyinip kusanma
- Güzel Ahlak
- Haccin farziyyeti
- Haram ve yasak olan seyler
- Hasedin fenaligi
- Hastaliklardan korunmak
- Hayra delalet etmek
- Ibadet
- Ibadet yapmak
- İcki
- İhtikarin zararlari
- İlmin degeri
- Imanin degeri
- İnsan haklarina saygili olmak
- Insanin dine olan ihtiyaci
- İsrafin zararlari
- İstanbul'un fethi
- Iyi zan Beslemek
- İyiligi tavsiye
- Kabir ziyareti
- Kadir Gecesi
- Kanaatin Degeri
- Kibir
- Kitablara iman
- Kiyametin kopmasi
- Kumarin zararlari
- Kurani kerimin Fazileti
- Kurban bayrami
- Kurban kesmek kimlere vaciptir.
- Meleklere Iman
- Mevlit kandili
- Mirac kandili
- Mümin Nasil olmalidir
- Müslüman türk dostlugu
- Nafile namazlarin ehemmiyeti
- Nefis murakebesi
- Nifak Hastaligi
- Nimete sükür etmek
- Niyetin ibadet teki yeri
- Orucu nasil tutmaliyiz
- Ölüm ve ötesi
- Peygamberlere iman
- Ramazan Bayrami
- Regaib gecesi
- Rizkini helal yollardan kazanmak
- Rüsvetin zararlari
- Sabir
- Sadakanin dinimizdeki yeri
- Salaveti serifenin faydalari
- Sanat
- Selamlasmak
- Sögüp saymanin fenaligi
- Tefrikanin zararlari
- Temizlik
- Tesettür
- Tevbe
- Vatan müdafasi
- Yalanci sahitligi
- Yalancilik ve yalanci sahitligi
- Yeme icme adabi
- Yetim mali yemek
- Zekat
- Zina
- Züht ve Zahitler
- Zulmün Fenaligi