Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler
10. Konu : Övülen Ve Yerilen Sabrın Kısımları
Sabır iki kısımdır. Bir kısmı yerilen sabırdır, diğer kısmı övülen sabırdır. Allah'dan, O'nun iradesinde, O'nun muhabbetinden ve kalbin O'ndan uzaklaşmasına sabretmek yerilen sabırdır. Bu sabır, kulun tamamıyle olgunluktan durdurulmasını ve yaratılmış olduğu gayeden uzaklaşmasını içine alır. Bu sabır, sabırların en çirkinidir. Çünkü onsuz yaşayamayacağı' sevgilisinden uzaklaşmaya sabreden kimsenin sabrından daha aşırı ve daha çirkin bir sabır yoktur. Allah Teala dostları için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşerin kalbine gelmediği nimetler hazırlamıştır. Bu nimetlere nail olmak için dünyayı terkedip, kendisini ibadet ve taata veren zahidden daha büyük bir zahid yoktur.
Nitekim bir kimse, zahidlerden birinin zühdüne, (dünyadan uzaklaşmasına) hayret ederek, «Senden daha zahid (dünyadan uzaklaşanı) görmedim» dedi. Zahid de, «Sen, benden daha zahidsin, ben baki olmayan ve vefasız olan dünyadan uzaklaştım, sen ise, ahiretten uzaklaştm, hangimiz daha zahid-dîr?» dedi.
Yahya b. Muaz er-Râzi dedi ki, «Sevenlerin sabrı, zahid-ler'n sabnndan daha çok hayret edilecek şeydir, nasıl sabrederler şaşılacak şey?» Bu hususta denildi ki, sabır her yerde övülür. Ancak sevgiliden uzaklaşma konusunda sabır övülmez.
Bir gün bir kimse, Şibîi'nin yanında durup «Hangi sabır, sabredenlere en ağırdır?» diye sordu. Şibli de şöyle dedi, «Allah iç^n sevmede ve Allah için buğuz etmekte sabır.» O kimse «hayır» dedi, Şibli, «her şeye Allah için sabır» dedi. O kimse, «hayır» dedi. Şibli, «Allah'la beraber sabır» dedi. O kimse «hayır» dedi. Bu sefer Şİbli, «hangi sabırdır?» diye sordu. O kimse de, «Allah'dan uzaklaşmaya sabırdır.» deyince, Şîbli öyle bir çığlık attı ki, neredeyse ruhu çıkacaktı.
Denildi ki, Allah'la beraber sabır, vefadır. Allah'dan uzaklaşmaya sabır ise, cefadır. İnsanlar ittifak etmişlerdir ki, sevgiliden uzaklaşmaya sabretmek övülmez. Kulun olgunlaşması ve kurtuldu Allah'ı sevmekte olunca, O'ridan uzaklaşmaya nasıl sabreder. Sevilenler, sevenlerin kendilerinden uzaklaşmalanna sabretmelerini ayıplarlar. Nitekim denilmiştir ki, her şeyde sabır övülür, ancak sevilenden uzaklaşmaya sabır yerilir. Başka biri de sevgiliden uzaklaşmada sabır hakkında «erkekler her şeyle oynarsa, sevginin de onlarla oynadığını görürsün » demişti. Onun sevgisi bana öyle işledi ki sol tarafla sağ taraf gibi oldu. Ondan uzaklaşmaya nasıl sabredilir?.
Bİr kimse, sevgilisine onun sevgisinden çektiği. acıyı şikayet edince sevgilisi «Eğer sen sevginde samimi olsaydın, benden uzaklaşmaya sabredemezdin» demiştir. Büyüklerden biri de şöyle demiştir, «Sevgiye şikâyet ettim. O da 'Yalan söylüyorsun. Aşikın maşukundan uzaklaşmaya sabredemedlğîni görmüyor musun?' dedi.»
tkİ sabırdan hangisinin daha mükemmel olduğunda görüşe ler değişmektedir. Övülen sabır iki nevidir, biri Allah için sabırdır. Diğeri Allah ;le sabırdır. Nitekim Allah Teala, «Sabret, Senin sabrın ancak Allah'ın yardımtytadır.» (Nahl/127) Diğer bir ayette, «Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen, bizim neza-retimizdesin.» (Tur/48) buyurmuştur.
Alimler bu iki sabırdan hangisinin daha mükemmel olduğunda İhtilaf etmişlerdir. Bir kısım alimler, «Allah için olan sabır daha mükemmeldir. Çünkü Allah için olan şey, Allah ile olan şeyden daha mükemmeldir. Zira Allah için olan şey gayedir. Allah İle olan şey ise, vesiledir. Gayeler vesilelerden şereflidir. Bundan dolayı Allah'a yaklaşmak için yapılan nezirlerin yerine getirilmesi vaciptir. Bu nezir, Allah için .yapılmıştır. Nezir yemin yerinde bulunursa, onun yerine getirilmesi Vacip değildir. Çünkü bu nezir Allah'a yemindir. Allah için olan şey uluhiyyetiyle ilgilidir. Allah ile olan şey ise, rububiy-yetiyle ilgilidir. Uluhiyyetiyle ilgili olan şey, rububiyyetiyle ilgili olan şeyden daha şereflidir. Bundan dolayı uluhiyyetinin birliğini kabul eden kimse, Allah'a ortak koşmaktan kurtulmuş olur. Fak.at rububiyyetinin birliğini kabul eden kimse, Allah'a ortak koşmaktan kurtulmuş olmaz. Çünkü putlara tapanlar her şeyi yalnız Allah'ın yarattığını, her şeyin rabbi olduğunu ve her şeyin maliki olduğunu ikrar ediyorlardı. Fakat Allah'ın birliğini kabul etmiyorlardı. Onun birliğini kabul etmek, yalnız O'na ibadet etmek ve O'nun ortağı bulunmadığını ikrar etmektir. Bunu yapmadıkları için rububiyyetinin birliğini kabul etmeleri kendilerine fayda vermedi.» demişlerdir.
Diğer bir kısım alimler de şöyle demişlerdir; «Allah ile olan sabır daha mükemmeldir, hatta Allah için olan sabır, ancak Allah İle olan sabırla mümkündür. Nitekim Allah Teala, «Sabret» buyurmuştur. Yani Resulullah'a (s.a.v.) sabretmesini emretmiştir. Burada emredilmiş olan sabır Allah için olan sabırdır. Sonra Allah Teala, «Senin sabrın ancak Allah'ın yardımıy-tadır.» buyurmuştur. Bu son ayet-İ kerime, haber cümlesidir. Önce geçen ayet-i kerime ise, inşa cümlesidir. Cenab-ı Hak haber cümlesinde sabrm ancak Allah ile mümkün olduğunu bildirmektedir. Bu haber cümlesi İki manayı içine almaktadır. AUah'dan yardım istemektir. Musahabe için olan «ba» harfinin delalet ettiği hususî beraberliktir. Nitekim bir hadis-i şerifde, «Benimle işitir, benimle görür, benimle alıp tutar, benimle yürür.» Duyurulmuştur. Ayetteki, «ba» harfiyle istiane (yardım istemek) murad edilmemiştir. Çünkü yardım istemek itaat edenle isyan eden arasında ortaktır. Allah ile olmayan hiçbir şey, olamaz. Zira her şeyi yaratan Allah'dır. Ayetteki «ba» harfi, aşağıdaki ayette açıklandığı üzere musahabe ve maiyyet (hususi beraberlik) içindir. Nitekim ayette, «Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.» (Bakara/153) buyurulmuş-tur. Bu beraberlik, kulun nafile ibadetlerle Allah'a yakın olmasıyla meydana gelmiştir. Hatta o kul, Allah'ın dostu olup, O'nunla işitir, O'nunla görür, O'nunla sabreder, hareket ederken, otururken ve düşünüp anlarken Allah onunla beraberdir. Kim böyle olursa, ona Allah iç!n sabır kolay olur ve Allah için bütün ağır yüklere katlanır. Bir hadis-i kudside, «Her şeye katlananlar benîm için katlanırlar.» buyurulmuş t ur. «Senin sabrın ancak Allah'ın yardımtyladır.» Bu ayet-İ kerime, Allah Teala bir kimse ile beraber olmazsa, onun sabretmesinin mümkün olmayacağına delalet etmekted'r. O halde Allah'ın yardımı bir kimse ile beraber bulunmadıkça, o kimse, emredilenleri yapmaya ve tebliğ etmeye sa"bredemiyeceği gibi, mukadderata da sabredemez.
Sabrı Allah ile olmayan kimse, sabnn sonundaki güzel dereceyi umut edemez. Nitekim işitmesi, görmesi, alıp tutmasa yürümesi Allah İle olmayan kimse de sevilen ve Allah'a yaklaştıran dereceyi umut edemez. «Ben (kulumun) işiten kulağı, gören gözü, alıp tuttuğu eli, yürüyen ayağı olurum.>> Bu hadis-i şerif üo Allah Teala'nın kulu ile beraber olması murad edilmiştir. Yoksa, kimilerinin dediği gibi Allah Teala'mn kulunun bizzat azaları ve kuvvetleri olması murad edilmiş demdir. Onlar, «Kulun zatı ile Allah'ın zatının bir olduğunu* idd,,. etmektedirler1 .Allah Teala, hınstiyanlann kardeşleri olan bu kimselerin iddialarından münezzehtir. Şayet onların zannettikleri gibi olsaydı, Allah'a yakın olan kul İle yakın olmayan kul arasında fark bulunmadığı gibi, nafile ibadetlerle Allah'a yakm olan ile isyanla Allah'ın buğuz ettiği kimselerin halleri arasında da bir fark bulunmazdı. Hatta, yaklaşan ile kendisine yaklaşılan, kul ile mabud, seven ile sevilen olmaması lazım gelirdi. Yukarıda geçen hadis-i şerif iyice düşünülürse, bunların batıl davalarının birçok yönden yalanlandığı görülür. «Ben kulumun kulağı, gözü, -eli, ve ayağı olurum» hadis-İ şerifi; «Benimle İşitir, benimle görür, benimle dokunur ve benimle yürür hadis-i şerifi ile tefsir edilmiştir. Hadis-İ şerifte Allah Tealaya, O'nun sevdiği şeylerle yakın olmak, beraber olmakla ifade edilmiştir. Hatta Allah kuluna o kadar yakın olur ki onun kulağı, gözü, eli ve ayağı yerinde olur. Nitekim bir hadis-' şerifde de, «Hacer-i esved yeryüzünde Allah'ın sağıdır, kim onunla mu-safaha edip öperse, sanki Allah İle musafaha edip O'nun sağını Öpmüş olur» buyuru İm ustur. Bu hadis-i şerifde de yukanda-kİ hadis-i şerifde olduğu gibi Allah Teala'nın Hacer-ül esvede yakın olduğu ifade edilmiştir. Bir kimsenin kendisini yakm ar- . kadaşmın yerine koyarak böyle ifade kullanması mümkündür. Hatta bir kimse, sevdiği bir zata «sen benim canımsın, kulağımsın, gözümsün.» diyebilir. .Bu sözün iki manası vardır. Biri, «sen benîm canım, kalbim, kulağım ve gözüm yerindesİn» manasınadır. Diğeri de «senin sevgin ve muhabbetin benim kalbimi ve ruhumu kaplayınca, sen benimle bir olup, benim arkadaşım oldun» manasınadır. Nitekim bir hadis-i kudside Allah Teala buyuruyor ki, «Ben zikredenin arkadaşıyım.» Diğer bir hadİs-i kudside de şöyle buyuruluyor, «Kulum beni zikredip, dudaklan benimle hareket ettikçe ben onunla beraberim.»
Yine bir hadis-i kud.sidc, «Kulumu bir sevdim mi artık onun kulağı,,gözü , eli ve destekleyeni olurum.» buyuruluyor. Kulun kalbini ve ruhunu Allah sevgisi kaplayınca Allah ona o kadar yakın olur ki, bu yakınlık ancak bu ifadelerle anlatılabilir.
Bu açıklamalar, Allah ile olan sabrı anlatmak içindir. Zira kulun sabrı, Allah'ın kendisiyle beraber olmasını göredir. Allah kendisiyle beraber olunca başkalarının sabredemeyeccği şeylere sabreder. Ebu Ali Sina, «Sabredenler, dünya ve ahiret saadetini elde edip Allah ile beraber olma şerefine nail olmuşlardır.» demişti. Nitekim Cenab-ı Hak, «Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.» (Bakara/153) 'buyurmuştur. Allah'a ulaştıran sıfatlarından birine sarılma:
Burada çok ince bir sır vardır. O da, her kim Allah'ın sıfatlarından bir sıfatına sanlırsa, o sıfatın onu Allah'a ulaştıracağıdır. Allah Teala'nm sıfatlarından biri de, «sabûr: çok sabırlıdır.» Hatta kullarından işitmiş olduğu ezaya O'nun kadar sabreden yoktur.
Denilmiştir ki, Allah Teala Davud aleyhisselam'a, «Benim ahlakımla ahlaklan, çünkü çok sabırlı olmak benim ahlakım-dandır.» diye vahyetmişti. Allah Teaia, isimlerini ve sıfatlarını sevdiği gibi bunların eserlerinin kullarında da görünmesini sever. Çünkü Allah güzeldir, güzel olmayı sever. Allah affedicidir, affedenleri sever. Allah cömerddir, cömert olanları sever. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, ilim ehlini sever. Allah tektir, tekleri sever. Allah çok kuvvetlidir ve Allah katında kuvvetli mü'min, zayıf mü'minden daha sevimlidir. Allah çok sabırlıdır, sabredenleri sever. Allah Şekûr'âür, şükredenleri sever.
Cenab-ı Hak kendi sıfatlarının eserleriyle muttasıf olanları sevince, kullarının bu sıfatlardan muttasıf oldukları kadarıyla Allah onlarla beraberdir. Allah Teala, işte bu hususi beraberliği, «Ben, kulumun kulağı, gözü, eli ve onu destekleyeni olurum» buyurarak açıklamıştır.
Allah'la Beraber Sabır Bazı alimler, sabrın kısımlarına üçüncü bir kısım daha ilâve ettiler. O da Allah'la beraber olan sabırdır. Bu sabrı, sabırların en yükseği kılıp buna «vefa» ismini verdiler. Şayet Allah' la beraber olan sabrın hakikati sorulacak olursa bunun, yukarıda geçen üç nevi sabırdan, yani mukadderata sabır, emredilenlere sabır ve yasaklara sabırdan başkasıyla açıklanması mümkün değildir.
Bu alimler, «Allah'la beraber olan sabnn manası, kulun Allah'ın hükümleri üzerinde sebat edip hiç bir zaman onlardan ayrılmayarak, kendi nefsiyle değil, daima Allah'la beraber (yani O'nu sevmek ve O'ndan gelen herşeye razı) olmaktır» dediler. Bu mana doğrudur ve yukarıda geçen sabnn üç nevine aittir. Aynı alimlerin, «Allah'la beraber sabır, sabrın bütün nevilerini toplayıcıdır,» iddiaları da doğrudur. Fakat bu sabn, sabrın kısımlarından biri yapmak doğru değildir.
Allah'la beraber sabrın hakikati, kalbin doğrulukta Allah' la beraber sebat edip, tilkinin oraya buraya şaşırtmak için koştuğu gibi koşmayarak, Allah'a bağlanmasıdır.
Bazı alimler, sabra başka bir kısım daha ilâve edip buna da, «Allah'da sabır» ismini vermişlerdir. Fakat bu sabır yukarıda geçen sabır'dan başkası değildir. Yani Allah'da sabrın manası, Allah için olan sabrın manasından başka değildir. Nitekim, Allah Teala «Bizim uğrumuzda mücadele edenlere gelince, elbette biz onlara yollarımızı gösteririz.» (Ankebut/69) buyurmuştur. Diğer bir ayette de «Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin.» (Hac/78) buyurmuştur. Cabir (r.a)'in hadisi şerifinde, «Şüphe yok kî Allah Teala, Cabir'in babasını diriltince, ona «Ne dilersen dile» buyurdu. O da «Ya Rabbi, beni dünyaya tekrar döndürmeni senin uğrunda İkinci defa ölmemi diliyorum.» dediği buyurulmuştur.' Rcsulullah (s.a.v.) «Andolsun, Allah uğrunda bana yapılan eza hiçbir kimseye yapamamıştır» buyurdu. «Allah'da sabır»m iki manası vardır. Birincisi Allah' in azasında, taatmda ve yolunda sabır manasınadır ki, bu insanın İhtiyarı ile yapmış olduğu işlerdeki sabrıdır. Nitekim bir hadis-i şerifde, «senin yolunda ilim öğrendim» buyurulmuştur. îkîncisi, Allah'dan gelen musibetlere sabır manasınadır ki, kulun ihtiyarı olmaksızın başına gelenlere sabırdır. Çok defa «Allah'da sabır» İle bu ikinci mana murad edilir. Nitekim Resulullah (s.a.v.)'ın «Andclsun Allah uğrunda bana yapılan eza h'.ç bir kimseye yapılmamıştır» sözü ve Abdullah b. Haza m'm «Senin uğrunda öldürüleyim» sözü ve Cenab-ı Hakk'ın, «Bizim uğrumuzda mücahede edenlere gelince» kavli kerimi ile «Allah'da sabır»ın ikinci manası murad edilmiştir. Yani bunların başlarına gelen eza: ve musibetler Allah tarafmdandır. Türkçede «da» ve «de» manasına gelen Arapçadaki «//» harfi, «A!iah'»da (Allah uğrunda) sabır» ifadesinde zarf manasında olmadığı gibi sırf sebeblilik manasında da değildir.
«Mü'mİn'in nefsinde (diyet) yüz devedir» hadisi şerifin-deki «//» harfiyle «Bir kadın kendi yüzünden cehenneme girdi» hadİs-i şerifindekî «//» harfinde sebebiyet manasından ziyade bîr mana bulunmaktadır. «//» harfi, bütün manalarında zarfiyet için değildir.
«Bu işi senin rızan uğrunda yaptım.» ifadesinin manası, «bu işi senin rızan için yaptım.» ifadesinin manasından daha geniştir. «Allah uğrunda bana eza edildi» ifadesinin yerini, «Bana Allah için eza yapıldı.» ifadesi ve «Allah yüzünden eza yapıldı.» ifadesi tutmaz.
Netice olarak, «Allah'da sabır» ifadesiyle Allah tarafından gelen musibetlere sabır manası murad edilirse bu, doğrudur. Fakat mukadderata sabır, emredilenlere sabır ve yasaklara sabırdan başka bir sabır murad edilirse bu doğru değildir. Allah uğrunda sabreden, Allah uğrunda cihad eden gibidir. Tevfik Allah'tandır.
kazılan dediler ki: Allah için sabır gına'dır. Allah ile sabır bokadır. Allah'da sabır beladır. Allah'la beraber sabır vefadır. Allah'dan uzaklaşmaya sabır cefadır. Bu alimlerin sözleri kabul edilmez. Çünkü bunlar, hatırlarına geleni ve düşündüklerini söylemişlerdir. Bu ifadeler ancak masum olan peygamber Efendimizden nakledilmiş olursa kabul edilir. Y'ne de bunların manalarını açıklamaya çalışalım: «Allah için sabır gınadır» ifadesinin manası: Nefsin arzu ve İsteklerini yapmayıp, Allah Teala'nın İstediklerini yapmaktır. Bu, nefse en ağır ve en zor gelen şeydir. Zira Allah ile nefis arasındaki mesafeyi katetmeV nefse en çetin gelen şeydir. Cüneyd'in dediği gibi: «Dünyadan ahirete gitmek mümin için kolaydır. Hakkın yaninda olup, balkı bırakmak zordur. Nefsi bırakıp, Allah'a gitmek çok zordur. Allah'la beraber sabır ise, pek çetindir.»
«Allah ile sabır bakadır» ifadesinin manası: Kul, Allah ile olunca, ona herşey kolay gelir, ağır yükleri yüklenir, onların ağırlığını duymaz. Çünkü bu kul, halk ile ve kendi nefsi ile olmayıp, Allah ile olunca, kalbi için ve ruhu için başka bir vü-cud meydana gelmiş olur ki, halk ile ve kendi nefsi ile olsaydı bu hal kendisinde bulunmazdı. Bu kul, bu hal ile sabnn güçlüğünü ve acılığını duymaz. Teklifin (şeriatta emredilenlerin ve yasak edilenlerin) meşakkatlan nimete ve gözbebeğine dönüşür. Nitekim zahidlerden biri şöyle dedi: «Bir sene gece namaza kalkmak için zahmet çektim, sonra yirmi sene seve seve kalktım. Bir kimsenin gözünün aydınlığı namazda olursa, namazın ağırlığını duymaz.»
«Allah'da sabır beladır.» ifadesinin manası: Bela, güçlük ve meşakkatin üstündedir. Belaya sabır, güçlük ve meşakkata sabrın üstündedir. Belaya sabır, Allah uğrunda cihad yerindedir. Belaya sabır, Allah için olan cihaddan daha ağırdır, Allah uğrunda her cihad eden, Allah için cihad etmektedir. Allah uğrunda her sabreden, Allah için sabretmektedir. Aksi ise böyle değildir. Buna göre bir kimse bazan cihad ediyor, bazen sabrediyor, bu kimseye «Allah için cihad ediyor.», «Allah için sabrediyor,» denir. Fakat, «Allah uğrunda cihad ediyor», «Allah uğrunda sabrediyor» denmez. Ancak cihada ve sabra dalıp cennete girene «Allah uğrunda cihad ediyor» ve «Allah uğ runda sabrediyor» denir.
«Allah'la beraber sabır vefadır» ifadesinin manası: Allah' m hükümleri üzerinde kulun sebat etmesi, kalbinin OTna yönelmekten ve azalarının O'nun taatından sapmamasidır. Böyle olan kimse," Allah'la beraber olmanın hakkını tam ifa etmiş olur. Nitekim Allah Teala: «ibrahim, Allah'ın emirleri üzerinde Allah'ta beraber sabretmekle emredilmiş olduğu şeyleri tastamam ifa etmiştir.» (Nesm/37) buyurmuştu.
«Allah'dan uzaklaşmaya sabır cefadır.» ifadesinin manası: Bir kimsenin Mabud'u, tlah'ı, Mevla'sı olan (ki, O'ndan başka Mevla'sı yoktur) hayatı, dünya ve ahiret saadeti ancak O'nu sevmeye, O'na yakın olmaya ve onun rızasını herşeys tercih etmeye bağlı olan Zat-i Aladan uzaklaşmaya sabretmekten daJıa büyük bir cefa var mıdır?. Bîr şair dedi ki.
«Senden sonra sabrı ve ağlamayı çağırdım. Ağlama cevap verdi. Fakat sabır cevap vermedi»
Dediler ki; Yakup aleyhisselam'ın, «Benim yapacağım iş, güzel sabırdır.» dedikten scnra vecd onu Yusuf'un özlemine sevk ederek, «Vay Yusuf üzerine basıma gelenler.» demesi de ağlamanın kendine cevap verip, sabrın cevap vermediğine delalet eder. Fakat Yakup aleyhisselam'ın Yusuf'a sa bre dememesi, «Benim yapacağım İş, güzel bir sabırdır.» demesine zıd değildir. Zira güzel bir sabır kendisinde şikayet bulunmayan sabırdır. Allah'a yapılan şikayet ise, güzel bir sabra zıd değildir. Çünkü Yakup aleyhisselam,: «Ben gam ve kederimi ancak Allah'a şikayet ederim.» demişti.
Allah Teala, Resul-ü Ekrem'e (s.a.v.) güzel sabrı emretmiş, o da «İlahî, kuvvetimin zayıflığını ve çaresiz kaldığımı ancak sana şikayet ederim.» demişti.
Bazı alimler, «İnsanlar arasında musibet sahibinin kim olduğu bilinmezse bu kimsenin sabrı güzel bîr sabırdır. Bu vasfı kaybeden kimse, güzel sabrı kaybetmiş olur.» demişlerdir. Fakat musibetin eserinin insan üzerinde görünmesini defetmek mümkün değildir. Tevfik AUah'dandir.
Bazıları, sabrın kısımlarına bîr kısım daha ilâve edip buna, «sabıra sabır» ismini vermişlerdir. Bu, sabrın sabra batması ve sabrın sabırdan aciz olmasıdır. Sabrın bu kısmı, diğer kısımlarının dışında değildir. Ancak bu sabır, sabra bağlanmaktan ve sabır üzerinde sebat etmekten ibarettir. Her şeyi AJlah daha iyi bilir. [11]
Eserin yazarı: İbn Kayyım El-Cevziyye Eser: Sabredenler ve şükredenler
Sabredenler ve şükredenler
- GİRİŞ
- Sabrın Fazileti
- 1. BÖLÜM: SABIR VE SABREDENLER
- 01. Konu : Sabrın Lügat Manası, Kelimenin Türetilişi Ve Çekimi
- 02. Konu : Sabrın Hakikati Ve Bilginlerin Bu Konudaki Sözleri
- 03. Konu : Sabrın İlişkilerine Göre İsimlerinin Açıklanması
- 04. Konu : Sabretmek Sabrettirmek, Sabrı Kazanmak Ve Karşılıklı Sabrı Tavsiye Etmek.
- 05. Konu : Yerlerine Göre Sabrın Kısımları
- 06. Konu : Hevâ Ordusuna Karşı Koyması, Ondan Aciz Olması - Kuvvetli Ve Zayıf Olmasına Göre Sabrın K
- 07. Konu : İlişkili Olduğu Konulara Göre Sabrın Kısımları
- 08- Konu : Beş Hükme Göre Sabrın Bölümlere Ayrılması
- 09- Konu : Sabrın Derecelenilin Farklılıkları
- 10. Konu : Övülen Ve Yerilen Sabrın Kısımları
- 11. Konu : Şerefli Kimselerle Kötülerin Sabırları Arasındaki Fark
- 12. Konu : Sabra Yardım Eden Sebepler.
- 13. Konu : İnsanın Hiçbir Durumda Sabırdan Uzak Bulunamayacağı Hakkında
- 14. Konu : Safarin Nefislere Çok Ağır Gelmesi
- 15. Konu Sabır Hakkındaki Ayet-İ Kerîmeler
- 16. Konu : Scbur Hakkındaki Hadîs-İ Şerifler
- 17. Konu : Sabrın Fazileti Hakkında Sahabenin Ve Tabiinin Sözleri
- 18. Konu: Musibetler Karşısında Ağlamak -Feryad-U Figan Etmek Elbiseleri Yırtmak Cahiliye Devri Sö
- 19. Konu : Sabır; İmanın Yarısıdır; İman İki Sınıfdir, Bir Sınıfı Sabır, Diğer Sınıfı Şükürdür
- 20. Konu : Sabır İle Şükürden Hangisinin Daha Faziletli Ve Üstün Olduğunun Tartışılması
- Şükrün Faziletli Ve Üstün Olduğunu İddia Edenlerin Delilleri
- Kulun Amelleri Allah'ın Nimetlerinden Birine Bile Karşılık Olamaz
- Şükrün Sabır Üzerine Üstünlüğü
- Şükür Allah'ın Kulu Üzerinde Bir Hakkıdır
- Nimeti Görmek
- 2. BÖLÜM: ŞÜKÜR VE ŞÜKREDENLER