Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

50) Allah’ın Güç Ve Azabına Karşı Devamlı Sorumluluk Bilincinde Olmak

50) Allah’ın Güç Ve Azabına Karşı Devamlı Sorumluluk Bilincinde Olmak


Bu bölümdeki yedi ayet ve onaltı hadis-i şeriften Allah’a verilen kulluk sözü tutulursa Allah ta cennete sokma sözünü tutacağını, Rabbimizin azabı ve yakalamasının pek şiddetli olduğunu ve Allah’ın izni olmadan kimsenin bile konuşamayacağını, herkesin en yakını olan kimselerden bile o gün kaçacağını, emziren kadın bile o gün emzirdiği çocuğunu bırakacağını, Rablerine karşı devamlı korkanlara iki cennet bahşedileceğini, cennetliklerin cennetlerinden konuşacaklarını, Yaradılışın ana karnında oluşumuna kadar denilen yazgının da çok öncelerden yazıldığını, cehennemi çeken yetmiş bin dizgin ve yetmiş bin melek olduğunu, cehennemde azabı en hafif olan kimsenin durumunu, cehennem ateşinin insanları nasıl kuşatacağını, mahşerdeki ter oranının kişilere göre durumunu, Rasulullah’ın bildiğini bilsek az güler çok ağlardık gerçeğini, cehennemin dibine yetmiş yılda ulaşılabileceğini, Rabbimizin kıyamette hepimizle konuşacağını, yarım hurma ile de olsa cehennemden korunmamız gerektiğini, gökyüzünde sayısız melekler olduğunu, kıyamette herkesin tüketilen ömürden elde edilen ilimden, elde edilen malın nerede kazanılıp nerede harcanıldığından, vücudun nerelerde yıpratıldığından sorguya çekileceğini, yine o kıyamet gününde yer yüzünün her türlü haberleri vermek suretiyle şahitlik yapacağını, İsrafil’in sura üfürme vaktinin çok yaklaştığını, Allah’ın azabından korkan kimsenin geceleri ibadetle yol alması gerektiği böylece de cenneti elde edeceğini, insanların kıyamet günü çırılçıplak ve sünnetsiz haşrolacaklarını ve günün dehşetinden dolayı birbirine bile bakamayacaklarını öğreneceğiz. [1]



“... Ey insanlar yalnızca bana karşı sorumluluk bilinci taşıyın.” (Bakara: 2/40)

“Şüphesiz Rabbinin yakalaması son derece çetindir.” (Büruc: 85/12)

“İşte senin Rabbin varoluş gayesine aykırı hareket eden kentlerin toplumlarını böylece kıskıvrak yakalayıverir. Şüphesiz ki onun yakalaması çok şiddetli ve çok zorludur. Gerçek şu ki, bütün bu anlatılanlarda ahiret azabından korkanlar için apaçık bir ders ve uyarı vardır. O gün ki bütün insanlık bir araya gelecektir ve o gün her şey tüm açıklığıyla ortaya konacaktır. O günü ancak bizim bildiğimiz bir vakte kadar geciktiririz. O gün gelince Allah’ın izni olmaksızın kimse konuşamayacaktır. O gün bir araya getirilenlerden kimileri felakete uğramış üzüntülü ve mutsuz, kimileri de mutlu ve sevinçli olacaklardır. O gün mutsuz olanlar dünyadayken yaptıklarından dolayı ateşte yaşayacaklar ve orada ah çekip inleyeceklerdir.” (Hud: 11/102-106)

“Allah ancak kendisine karşı dikkatli olmanızı ister.” (Al-i İmran: 3/28)

“O gün kişi kaçar kardeşinden, annesinden ve babasından, eşinden ve çocuklarından. O gün her kişinin kendine yetecek bir derdi ve meşguliyeti vardır.” (Abese: 80/34-37)

“Ey İnsanlar Rabbinize karşı sorumluluk bilinci taşıyın. Çünkü son saatin sarsıntısı gerçekten korkunç olacak. Onu gördüğünüz gün emziren analar çocuklarını bırakıp unutacaklar ve her gebe kadın da vakitsiz doğuracaktır. İnsanları sarhoş olmadıkları halde sarhoş gibi alıklaşmış göreceksin. Çünkü Allah’ın azabı şiddetlidir.” (Hacc: 22/1-2)

“Hesap vermek için Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kula iki cennet vardır.” (Rahman: 55/46)

“Cennetlikler birbirlerine dönüp sorarlar ve derler ki “Bakın dünyada iken çoluk çocuğumuzun arasında yaşarken Allah’ın bizden razı olmayacağını düşünerek sonumuzdan korku içindeydik. Allah bize bol bol lütufta bulundu da ta iliklere işleyen cehennem azabından korudu. Biz bundan önce dünyada da O’na yalvarıp ibadet ederdik. Çünkü o iyiliği bol ve rahmeti geniştir.” (Tur: 52/25-28)



397. İbni Mes’ûd radıyallahu anh dedi ki :

Bize, doğru söyleyen, doğruluğu tasdîk ve kabul edilmiş olan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem haber verdi ve şöyle buyurdu :

“Sizden birinizin yaratılışının başlangıcı, annesinin karnında kırk günde derlenir toplanır. Sonra ikinci kırk günlük süre içinde pıhtı hâline döner. Sonra da bir o kadar zaman içinde bir parça et olur. Daha sonra Allah bir melek gönderir ve melek, ona ruh üfler. Bu melek dört şeyle; anne rahmindeki canlının rızkını, ecelini, amelini, iyi biri mi, yoksa kötü biri mi olacağını yazmakla emrolunur.”

Abdullah İbni Mes’ûd der ki: Kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a yemîn ederim ki, sizden biri, cennetliklerin yaptığı işleri yapar ve kendisi ile cennet arasında sadece bir arşın mesâfe kalır da, sonra anne karnında yazılan yazının hükmü öne geçer, cehennemliklerin yaptığı işleri yapar ve cehenneme girer. Yine sizden biri cehennemliklerin yaptığı işleri yapar ve kendisi ile cehennem arasında bir arşın mesâfe kalır; sonra anne karnında yazılan yazının hükmü öne geçer ve o kişi cennetliklerin yaptığı işleri yapmaya devâm eder de, neticede cennete girer.[2]



* Herkesin yazgısı boynunda asılıdır. “Her insanın kuşunu (amelini) boynuna astık. Kıyamet günü onun için bir kitap çıkaracağız ki, ona açılmış olarak kavuşacaktır. (Kendisine) “Oku kitabını! Hesaba çekici olarak bugün nefsin sana yeter!” denilecektir (İsra: 17/13-14) Hiç kimse yaptığı iyi amellere güvenmemeli, yaptığı kötülükler sebebiyle de Allah’dan ümit kesmemelidir. Kişinin dünyadaki son haline göre muamele yapılır. Bizler ölümün bizi müslüman olarak yakalaması için hep müslümanca yaşamalı ve müslüman olarak can vermeliyiz. İyi ve hayırlı amellere ağırlık vermeli kötü ve çirkin işlerden uzak durmalıyız. [3]



398. İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Hesap gününde cehennem getirilir. Cehennemin yetmiş bin dizgini ve her bir dizgini çeken yetmiş bin de melek vardır.”[4]



* Hesap gününde cennet ve cehennem de hazır bulunacaktır. Fecr: 89/23, Kaf: 50/31. [5]



399. Nu’mân İbni Beşîr radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim demiştir:

“Şüphesiz kıyamet gününde cehennemliklerin azâbı en hafif olanı, ayaklarının altına iki kor konulup da bu sebeple beyni kaynayan kişidir. Oysa o, hiç kimsenin kendisinden daha şiddetli azâb gördüğünü zannetmez. Halbuki kendisi, cehennemliklerin azâbı en hafif olanıdır.”[6]



* Herkes kendi derdine düştüğü için başkasının ne halde olduğunu bilmez. Herkes kendi azabını en şiddetli sanır. Cehennem azabı haktır ve derece derecedir. [7]



400. Semüre İbni Cündeb radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cehennem ateşi, cehennem ehlinin bazısının topuklarına, bazısının dizlerine, bazısının kuşak yerlerine, bazısının da köprücük kemiklerine kadar çıkar.”[8]



* Cehennem azabı insanları yiyip tüketecek bir azab değildir. Yanma işi devam ederken cennetlikler cehennemlikleri, cehennemlikler de cennetlikleri görecek ve tanıyacaklardır. (Bkz. Nisa. 4/56, Araf: 7/44) [9]



401. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İnsanlar, âlemlerin Rabbi huzurunda hesap vermek üzere kabirlerinden kalkarlar. Onlardan bazıları kulaklarının yarısına kadar ter içindedirler.”[10]



* İnsanlar hesaplarının zorluğu sebebiyle hissettikleri büyük sıkıntı, güneşin ve cehennemin yakıcı sıcaklığıyla o derece terlerler ki dünyadaki yaşayışlarına göre değişik sıkıntılara girerler çünkü o günün sıkıntıları çok büyüktür. [11]



402. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bizlere benzerini hiç duymadığım bir konuşma yaptı ve şöyle buyurdu:

“Eğer sizler benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız.” Bunun üzerine Resûlullah’ın ashâbı yüzlerini kapatarak hıçkıra hıçkıra ağladılar.[12]



Müslim’in rivayeti şöyledir:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashâbının durumuyla ilgili bir haber alınca şöyle bir konuşma yaptı:

“Cennet ve cehennem gözlerimin önüne serilip bana gösterildi. Hayır ve şer açısından bugün gibisini görmedim. Eğer sizler benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız” buyurdu. Resûlullah’ın ashâbına bundan daha ağır gelen bir gün olmamıştı. Başlarını örterek hıçkıra hıçkıra ağladılar.[13]



* Tevbe: 9/82. Ayette olduğu gibi mü’minler cehennem manzaralarını çok hatırlayıp az gülmeli ve çok ağlamalıdır. Miraç gecesinde pek çok değişik ahiret manzaraları gören peygamberimiz (s.a.v.) böyle söylemiş, böylece bizleri gafletten uzak durmaya teşvik etmiştir. [14]



403. Mikdâd radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Güneş, kıyamet gününde insanlara bir mil mesâfe kalıncaya kadar yaklaştırılır.”

Hadisi Mikdâd’tan rivayet eden Süleym İbni Âmir:

Allah’a yemin ederim ki, Resûlullah mil ile yeryüzündeki mesafe ölçüsünü mü yoksa göze sürme çekmek için kullanılan mili mi kastetti bilmiyorum, demiştir. Resûl–i Ekrem:

“İnsanlar, işledikleri kötü amelleri kadar tere batarlar. Onlardan bir kısmı topuklarına, bir kısmı dizlerine, bazıları kuşak yerlerine kadar ter içinde kalır; bazılarının da ter âdeta ağızlarına gem vurur” buyurarak eliyle ağzına işaret etti.[15]



* Ahiretin ne derece dehşetli oluşuna bir tablo daha... [16]



404. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kıyamet gününde insanlar o kadar terlerler ki, onların teri yerin yetmiş arşın derinliğine ulaşır. Ter onların ağızlarına âdetâ gem vurur da tâ kulaklarına kadar çıkar.”[17]



* Değişik bir ahiret manzarası daha... [18]



405. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikteydik. O sırada düşen bir şeyin gümbürtüsünü duyduk. Bunun üzerine:

– “Bu gümbürtünün ne olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu. Biz:

– Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dedik. Resul–i Ekrem Efendimiz:

– “Bu, yetmiş sene önce cehenneme atılmış olan bir taştır. O, şimdiye kadar cehennemde yuvarlanıp yol alıyordu, nihayet onun dibine ulaştı; siz onun gümbürtüsünü işittiniz” buyurdu.[19]



* Aynen bu hadiste olduğu gibi ashap bazı fevkalade hadiselere de şahid olmuşlardı. Mesciddeki kütüğün inlemesi, peygamberimizin elindeki çakıl taşlarının tesbihlerinin duyulması gibi burada da cehennemin derinliği anlatılmış olmaktadır.[20]



406. Adî İbni Hâtim radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Rabbiniz arada bir tercüman bulunmaksızın, her birinizle konuşacaktır. Kişi sağına bakar, önceden gönderdiği iyi işleri görür; soluna bakar vaktiyle yaptığı kötü işleri görür. Önüne bakar, önünde sadece cehennemi görür. Yarım hurma ile de olsa cehennemden korununuz.”[21]



407. Ebu Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Şüphesiz ben sizin görmediklerinizi görüyor ve biliyorum. Gök yüzü gıcırdayıp inledi ve gıcırdayıp inlemekte de haklı idi. Gökyüzünde, alnını Allah’a secde için koymuş bir meleğin bulunmadığı dört parmaklık bile boş yer yoktur. Allah’a yemin ederim ki, eğer benim bildiklerimi sizler bilmiş olsaydınız az güler çok ağlardınız. Yataklarda kadınlardan da zevk almazdınız. Yüksek sesle Allah’a yalvararak yollara ve kırlara çıkardınız.”[22]



408. Ebû Berze Nadle İbni Ubeyd el–Eslemî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Hiçbir kul, kıyamet gününde, ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden kıpırdayamaz.”[23]



* Burada sayılanlar sorulacak olanların en önemlileridir, kişi her türlü nimetten sorguya çekilecektir. Dolayısıyla mal mülk helal yoldan kazanılmalı, haramlardan sakınmak suretiyle sağlık ve sıhhatimizi korumalıyız. Bu dünyada haramlardan sakınmak suretiyle sıhhatimizi, dolayısıyla ahirette de cehennemden vücudumuzu korumuş olmalıyız. [24]



409. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İşte o gün yer haberlerini söyler” (Zelzele: 99/4) âyetini okudu, sonra:

– “Yerin haberlerinin ne olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu. Sahâbe:

– Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler. Hz. Peygamber:

– “Onun haberleri, her erkek ve kadının yeryüzünde neler yaptığına şâhitlik ederek, sen şu günde şöyle yapmıştın, demesidir. İşte yerin haberleri budur” buyurdu.[25]



* Allah izin verirse dağlar, taşlar, ağaçlar her şey konuşacak ve gereken haberleri verecektir. [26]



410. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sûr sahibi boruyu ağzına koymuş, ne zaman üflemekle emrolunursa hemen üfleyeceği ânın iznini bekleyip durmakta iken ben nasıl sevinebilirim?” Bu haber, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabına ağır geldi. Bunun üzerine Resûlullah:

“Hasbünallah ve ni’me’l-vekîl: Allah bize yeter, o ne güzel vekildir, deyiniz” buyurdu.[27]



* Bu dua her türlü dehşet ve tehlikeli anlarda yapılmalıdır. [28]



411. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Korkan kimse, geceleyin yol alır. Gece yol alan kimse de varacağı yere ulaşır. İyi biliniz ki, Allah’ın metâı çok pahalıdır. İyi biliniz ki, Allah’ın metâı cennettir.”[29]



* Günahtan ve azaptan korkmak müslümanın vazifesidir. Mü’min canını ve malını Allah için feda etmeye daima hazır olmalıdır. [30]



412. Âişe radıyallahu anhâ, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim demiştir:

“İnsanlar, kıyamet gününde, yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak Allah’ın huzurunda toplanırlar.” Bunun üzerine ben:

– Yâ Resûlallah! Kadınlar ve erkekler birlikte olunca, birbirlerine bakmazlar mı, dedim? Peygamber Efendimiz:

– “Âişe! Durum, onların bunu akıllarına getiremeyecekleri kadar ciddidir” buyurdu.

Bir başka rivayette:

“İş, birbirlerine bakamayacakları derecede şiddetlidir”, buyurdu.[31]



* Abese: 80/37 ayetinde olduğu gibi ahirette insanlar, doğdukları hal üzere haşrolacaklar ve sıkıntı ve dehşetten birbirlerine bakacak halleri bile olamayacaklardır. [32]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 145.

[2] Buhârî, Bed’ü’l–halk 6, Enbiyâ 1, Kader 1; Müslim, Kader 1. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Tirmizî, Kader 4; İbni Mâce, Mukaddime 10.

[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 147.

[4] Müslim, Cennet 29. Ayrıca bk. Tirmizî, Cehennem 1.

[5] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 147.

[6] Buhârî, Enbiyâ 1, Rikak 51; Müslim, Îmân 362–364. Ayrıca bk. Tirmizî, Cehennem 12.

[7] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 147.

[8] Müslim, Cennet 33.

[9] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 147.

[10] Buhârî, Rikak 47, Tefsîru sûre 83; Müslim, Cennet 60. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyamet 2, Tefsîru sûre (83); İbni Mâce, Zühd 33.

[11] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 147.

[12] Buhârî, Tefsîru sûre (5), 12; Müslim, Fezâil 134.

448’de tekrar gelecektir.

[13] Müslim, Fezâil 134.

[14] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 148.

[15] Müslim, Cennet 62. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyamet 6.

[16] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 148.

[17] Buhârî, Rikak 47; Müslim, Cennet 61.

[18] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 148.

[19] Müslim, Cennet 31.

[20] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 148.

[21] Buhârî, Zekât 9; Müslim, Zekât 67. Ayrıca bk. Buhârî, Menâkıb 25, Tevhîd, 24, 36; Tirmizî, Kıyamet 1; İbni Mâce, Mukaddime 13, Zekât 28.

Bu hadis 139’da geçmişti. İleride 546 ve 693’de tekrar gelecek, açıklama orada verilecektir.

[22] Tirmizî, Zühd 9. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 19.

402’deki açıklamaya bakınız.

[23] Tirmizî, Kıyamet 1.

[24] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 149.

[25] Tirmizî, Kıyamet 7.

[26] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 149.

[27] Tirmizî, Kıyamet 8; Tefsîru sûre (39).

[28] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 149.

[29] Tirmizî, Kıyamat 18.

[30] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 149.

[31] Buhârî, Rikak 45; Müslim, Cennet 56, 59. Ayrıca bk. Buhârî, Enbiyâ 8, 48, Tefsîru sûre (5), 14; Tirmizî, Kıyamet 3, Tefsîru sûre (80), 2; Nesâî, Cenâiz 118–119; İbni Mâce, Zühd 33.

[32] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 150.


Eserin yazarı: İmam Nevevi Eser: Riyazü-s Salihîn

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Riyazü-s Salihîn

MollaCami.Com