Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

45) İyi Kişileri Ziyaret Edip Sohbette Bulunmak

45) İyi Kişileri Ziyaret Edip Sohbette Bulunmak


Bu bölümdeki iki ayet ve onbeş hadis-i şeriften, Musa ile Hızır kıssasını, Allah rızasını arayan garib müslümanlarla birlikte olmanın gerekliliğini, peygamber dostlarının yine peygamber dostları tarafından nasıl ziyaret edildiğini, sadece Allah rızasını kazanmak için uzak mesafelerdeki din kardeşlerin de ziyaret edilmesi gerektiğini, hasta ziyaretine gidenin cennette kendine barınak hazırladığını, iyi arkadaşla kötü arkadaşın benzerinin misk ve duman gibi olduğunu, kadının dört sebebten biri için nikahlanabileceğini, Meleklerin bile Rablerinin emri ve müsadesi olmadan yeryüzüne inemeyeceklerini, mü’minlerin dost edinilip yolunu Allah ve kitap ile bulanlara yemek yedirilmesi gerektiğini, insanın arkadaştan etkilendiğini dolayısıyla kişinin kimi arkadaş edineceğine dikkat etmesi, gerektiğini, kişinin sevdiğiyle beraber olacağını, kişinin kıyametin ne zaman kopacağını değil ora için ne hazırladığını bilmesi gerektiğini, insanların da aynen madenler gibi olduğunu islam öncesi dönemde hayırlı olanların islam döneminde de islamı kavradıklarında hayırlı olacaklarını, Hz. Ömer ile Yemen’li Üveys’in konuşmalarını, Hac ve Umre yapmak için gidenlere bizi de duadan unutma denileceğini, Rasulullah (s.a.v.)’in yaya ve binitli olarak Kuba mescidini ziyaret edip iki rekat namaz kıldığını öğreneceğiz. [1]



“Bir vakit Musa genç arkadaşına demişti ki “İki denizin birleştiği yere kadar yola devam edeceğim yahut da yıllarca bu uğurda uğraşacağım.” İki denizin kavuştuğu yere vardıkları zaman balıklarını unutmuşlardı. Balık denize atlamış dalıp bir yol tutmuş gitmişti. Orayı geçtiklerinde, Musa genç arkadaşına “Kuşluk yemeğimizi getir” dedi. Gerçekten de şu yolculuk yordu bizi. Arkadaşı gördün mü? dedi. Kayanın yanında oturduğumuz zaman balığı unutmuştum, onu bana unutturan ve sana söylememe engel olan da ancak şeytandır. Tuhaf şey nasıl da yol bulup suya ulaştı. Musa: “Buydu aradığımız işte ya!” dedi ve izleri üzerinde hemen geri döndüler ve orada kullarımızdan bir kul buldular ki biz katımızdan ona rahmet verip özel bilgiyle donatmıştık onu. Musa o’na sana öğretilen hakiki ilimden bana öğretmek üzere senin peşinden gelebilir miyim, dedi.” (Kehf: 18/60-66)

“Ve Rabbinin hoşnutluğunu umarak sabah akşam O’na yalvarıp yakaranlarla birlikte sen de sabret...” (Kehf: 18/28)



361. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefâtından sonra Ebû Bekir, Ömer’e:

– Kalk, Ümmü Eymen radıyallahu anhâ’ya gidelim, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yaptığı gibi biz de onu ziyâret edelim, dedi. (Kalkıp gittiler.)

Yanına vardıklarında Ümmü Eymen ağladı. Onlar:

– Niçin ağlıyorsun? Allah katındaki nimetin Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için çok daha hayırlı olduğunu bilmiyor musun? dediler. Ümmü Eymen:

– Ben onun için ağlamıyorum. Ben Allah katındaki nimetlerin Peygamber aleyhisselâm için elbette daha hayırlı olduğunu biliyorum. Ben, vahyin kesilmiş olmasından dolayı ağlıyorum, dedi; Ebû Bekir ve Ömer’i de duygulandırdı. Ümmü Eymen ile birlikte onlar da ağlamaya başladılar.[2]



362. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

“Adamın biri, bir başka köydeki (din) kardeşini ziyâret etmek için yola çıktı. Allah Teâlâ, adamı gözetlemek için onun yolu üzerinde bir meleği görevlendirdi. Adam meleğin yanına gelince, melek:

– Nereye gidiyorsun? dedi. Adam,

– Şu (ileriki) köyde bir din kardeşim var, onu ziyârete gidiyorum, cevabını verdi. Melek:

– O adamdan elde etmek istediğin bir menfaatin mi var? dedi. Adam:

– Yok hayır, ben onu sırf Allah rızası için severim, onun için ziyâretine gidiyorum, dedi. Bunun üzerine melek:

– Sen onu nasıl seviyorsan Allah da seni öylece seviyor. Ben, bu müjdeyi vermek için Allah Teâlâ’nın sana gönderdiği elçisiyim, dedi.”[3]



* Allah’ın rızasını kazanmak her zaman ve her yerde olduğu gibi beşeri ilişkilerde de mümkündür. Allah için sevmek ve ziyaret etmek de büyük fazilettir. En büyük ticaret ve kazanç da budur. [4]



363. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Bir insan, bir hastanın halini hatırını sormaya gider veya Allah için sevdiği bir kişiyi ziyâret ederse, ona bir melek şöyle seslenir:

Sana ne mutlu! Güzel bir yolculuk yaptın. Kendine cennette barınak hazırladın!”[5]



* Allah kullarını memnun edenleri memnun eder, hasta ziyareti de Allah’ın rızasını kazandırıcı amellerdendir. Allah rızası için yapılan işler karşılıksız kalmaz. [6]



364. Ebû Mûsâ el–Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“İyi ve kötü arkadaşın hali, güzel koku satanla körük çekenin haline benzer: Misk satan, ya sana güzel kokusundan bir miktar meccanen verir ya sen satın alırsın, ya da (hiç değilse onunla beraber olduğun sürece) güzel koku koklamış olursun. Körük çeken kimse ise, ya elbiseni yakar ya da (en azından) körüğün kötü kokusundan rahatsız olursun.”[7]



* Her arkadaşın iyi veya kötü mutlaka bir tesiri olur. Körle beraber olan şaşı olur, ata sözü arkadaşlar arası etkileşimi ne güzel anlatır. [8]



365. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kadın dört sebepten biri için alınır: Malı, soyu, güzelliği ve dindarlığı. Sen (diğerlerini geç), dindar olanı seç. (Aksi halde) sıkıntıya düşersin.”[9]



* Geçici arkadaşlıklarda bile iyi ve hayırlı kimseleri tercih etmeyi tavsiye eden hadislerden sonra bir hayat boyu beraber olacağı eşini seçerken de aynı noktayı dikkat etmesi elbette ki kişinin mutluluğu için fevkalade önem taşımaktadır. İyi ve hayırlı olabilmek dindar olmakla mümkündür. Şüphesiz eş seçimi dost seçiminden daha önemlidir. Dünya ve ahiret mutluluğu peşinde olanlar için eş seçimi iyilerle beraber olma niyetinin ilk ve en ciddi göstergesidir. Her dönemde eş seçimindeki ölçüler aynıdır. Güzellik, soy-sop, mal ve dindarlık. Peygamberimiz ilk üçünün geçici ve yok olabileceğini veya geçerliliğini kaybedeceğini bildiği için dindarlığı tercih sebebi olarak göstermiştir. Hz. Peygamber toplumdaki eğilim ve gerçekleri görür, onlar içinden müslümana en faydalı olanı tavsiye eder. Giderek zorlaşan hayat şartları içinde daha dindar insanlara ve onların meydana getireceği ailelere ihtiyaç olduğu gün gibi açık hale gelmiştir. [10]



366. Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Cebrâil aleyhisselâm’a:

– “Bizi daha sık ziyaret etmeni engelleyen nedir?” diye sordu. Bunun üzerine:

– “Biz ancak senin Rabbinin emriyle ineriz; önümüzde, arkamızda ve bunların arasında ne varsa hepsi Rabbinindir” (Meryem: 19/64) âyeti indi.[11]



* Peygamberimiz Cebrail ile birlikte olmayı daha çok arzu ettiğinden bu istekte bulunmuştu. Halbuki Melekler Allah’ın irade ve isteğiyle hareket ettikleri için böyle özür beyan etmiş oldular. [12]



367. Ebû Said el–Hudrî radıyallahu anh’den Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

“Mü’minden başkasını dost tutma, yemeğini müttakîlerden başkasına tattırma!”[13]



* Kimlerle beraber olunacağının en güzel tavsiyesi. [14]



368. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İnsan, dostunun yaşayış tarzından etkilenir. O halde her biriniz dost edineceği kişiye dikkat etsin!”[15]



* Dostlar ve dostluklar kişileri bu dünyada etkiledikleri gibi öteki dünyada da etkiler. İnsanı en çok dostları etkiler. Müslüman müslümanları dost edinir. [16]



369. Ebû Mûsâ el–Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kişi sevdiği ile beraberdir.”[17]



Bir başka rivayette Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e :

Bir kişi bir topluluğu sevdiği halde onların seviyesine erişemezse, böyle biri hakkında ne buyurursunuz? diye sorulduğu, onun da:

“Kişi, sevdiği ile beraberdir” buyurduğu nakledilmiştir.[18]



* Kişi dünyada sevdiği ve benzemeye çalıştığı kimselerle ahirette de beraber olacaktır. Kişi içinde bulunduğu ortamın tesiri altında kalır ve onlara benzer. (20 numaralı hadisi gözden geçiriniz.) [19]



370. Enes radıyallahu anh’den şöyle dediği rivayet olunmuştur:

Bir bedevi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:

– Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu. Efendimiz:

– “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu.

– Allah ve Resûlünün sevgisini, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber:

– “O halde sen, sevdiğin ile berabersin” buyurdu.[20]



Bu rivâyet Müslim’indir. Buhârî[21] ve Müslim’in[22] rivâyetlerinde, bedevînin cevabı, “Âhiret için öyle çok oruç, namaz ve sadaka hazırlayabilmiş değilim. Ancak ben Allah’ı ve peygamberini seviyorum” şeklindedir.



* Asıl lazım olan kıyametin ne zaman kopacağı değil oraya neler hazırladığımızdır. Bunun için peygamberimiz gerekli olan şeye dikkat çekmek için Oraya ne hazırladın? Buyurmuştur. Önemli olan müslümanın oraya ne hazırladığını düşünmesi gerekir ve o hazırlığı da her gün çoğaltmak gerekir. [23]



371. Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam geldi ve:

– Ey Allahın Resûlü, bir topluluğu seven fakat onların işlediği amelleri işleyemeyen bir insan hakkında ne buyurursunuz? dedi. Hz. Peygamber de:

– “Kişi, sevdiği ile beraberdir” cevabını verdi.[24]



372. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İnsanlar, altın ve gümüş madenleri gibidir. İslâm öncesi dönemde hayırlı olanlar, İslâm döneminde de İslâm’ı kavramak kaydıyla hayırlıdırlar. Ruhlar, askerî birlikler gibidir. Birbirleriyle tanışan ruhlar, birbirleriyle kaynaşırlar, tanışmayanlar da ayrılığa düşerler.”[25]



373. İbni Cabir diye bilinen Üseyr ibni Amr şöyle demiştir: Yemen’den yardımcı askerler cihad için geldikçe Hz. Ömer:

-Üveys ibni Amir aranızda var mı? diye sorardı. Nihayet Üveys gelince onun yanına gitti ve:

-Üveys ibni Amir sen misin? diye sordu. O da

- Evet dedi.

-Murad kabilesi karen kolundan mısın?

-Evet.

-Sende alaca hastalığı vardı, şimdi iyileştin, ondan bir dirhem büyüklüğünde yer kaldı öylemi?

-Evet öyledir.

-Annen var mı?

-Evet.

-Ben Rasulullah (s.a.v.)’den bizzat işittim: “Yemen’den destek birlikleri içinde Murad kabilesinin Karen kolundan Üveys ibni Âmir isimli biri gelecektir. Alaca hastalığına tutulmuşsa da iyileşmiştir. Vücudunda iz olarak sadece bir dirhem miktarı yer kalmıştır. Onun bir annesi var, ona çok iyi bakardı. Eğer o bir şey hususunda yemin etse Allah onun yeminini doğru çıkarır. Eğer becerebilirsen bağışlanman için yalvarıp dua etmesini iste ve yaptır”, buyururken işittim. Bundan dolayı benim için dua ediver, dedi.

Üveys de Hz. Ömer için bağışlanma talebinde bulunup dua etti. Daha sonra Ömer:

Nereye gitmek istiyorsun diye sordu. Üveys:

Kufe’ye, dedi. Ömer:

-Senin için Kufe valisine bir mektup yazayım mı? dedi. O da:

-Fakir halk arasında bulunmayı daha çok severim, diye cevap verdi.

Aradan bir yıl geçtikten sonra Kufe ileri gelenlerinden bir kimse hacca gelmişti. Ömer’le karşılaştı. Ömer kendisine Üves’i sordu. O da:

-Ben buraya gelirken o tamtakır denecek yıkık dökük bir evde barınmakta idi, dedi. Ömer (r.a.)’da: Ben Rasulullah (s.a.v.)’i:

“Üveys ibni Amir size Yemen destek birlikleri içinde gelecektir. Kendisi Murad kabilesi Karen kolundandır. Alaca hastalığına tutulmuşsa da iyileşmiştir. Sadece bir dirhem miktarı kadar bir yerde hastalığın izi kalmıştır. Onun bir annesi var, ona çok iyi bakardı. Eğer o bir şey hakkında yemin etse Allah onun yeminini yerine getirir, duasını kabul eder. Kendin için dua ve istiğfar ettirebilirsen bunu yap, fırsatı kaçırma”, diye buyururken işittim, dedi.

O Kufeli adam da Kufe’ye dönünce Üveys’e varıp:

-Benim için mağfiret dile! diye ricada bulundu. Üveys:

-Sen mübarek ve güzel bir yolculuktan yeni geldin. Benim için sen dua et, dedi. Adam dua isteğinde ısrar edince:

-Sen Ömer’le mi karşılaştın? dedi. Adam:

-Evet, dedi.

Bunun üzerine Üveys o kişi için af ve bağışlanma talebinde bulundu. Bu olay üzerine insanlar Üveys’in nasıl bir kimse olduğunu anladılar, o da orayı bırakıp gitti.[26]



Müslim’in yine Üseyr ibni Cabir’den rivayetine göre aralarında Üveys ile alay eden eşraftan bir kişinin de bulunduğu Kufeli bir grup Ömer’e geldiler. Ömer: Burada Karenilerden kimse var mı? diye sordu. Hemen o alaycı adam Ömer’in yanına geldi. Ömer (r.a.) şöyle dedi: Şüphesiz ki Rasulullah (s.a.v.) :

“Yemen’den size Üveys adında biri gelecek. Annesinden başka kimsesi olmayan bu adam anasına hizmet için Yemen’den ayrılmıyordu. O alaca hastalığına tutulmuştu. Allah’a dua etti de dinar ve dirhem büyüklüğünde bir yer dışında Allah onu hastalığından kurtardı. Ona hanginiz rastlarsa sizin için bağışlanma talebinde bulunsun.”[27]



Yine Müslim’in başka bir rivayetinde Hz. Ömer’in şöyle dediği nakledilmiştir. Ben Rasulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim. “Hiç şüphesiz tabiilerin en hayırlısı Üveys adındaki bir kimsedir. Onun bir anası vardır. Alaca hastalığı geçirmiştir. Onunla karşılaşırsanız sizin için istiğfar etmesini isteyiniz.”[28]



* Hayır ve fazilet sahibi kimselerden dua istemek uygundur. Üveys el Karani de tabiin neslinin en faziletli kişilerindendir. Ana babaya itaat ve ulaştığı manevi mertebeyi herkesten gizlemek güzel harekettir. İnsanları dış görünüşlerine göre değerlendirmemek ve onlarla alay etmemek gerekir. [29]



374. Ömer İbnü’l–Hattâb radıyallahu anh’den şöyle dediği rivayet olunmuştur:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den umre yapmak için izin istedim, verdi ve:

“Sevgili kardeşim, bizi de duadan unutma!” buyurdu.

Bu sözüyle Hz. Peygamber bana öyle bir şey söylemiş oldu ki, benim için dünyaya bedeldir.

Bir rivâyette[30] Hz. Peygamber, “Sevgili kardeşim, bizi de duana ortak et!” buyurmuştur.[31]



* Mübarek yer ve makamlara gidecek kimselerden dua istemenin gerektiğini ümmetine bizzat öğretmektedir. O halde her müslüman hac ve umre yolculuğuna çıkanlardan, hayır ve fazilet sahibi olduğuna inandığı kimselerden kendisi için dua etmesini istemelidir. [32]



375. Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem binekle veya yaya olarak Kubâ Mescidi’ni ziyâret eder ve orada iki rek’at namaz kılardı.[33]



* Kuba mescidine cumartesi günü gidip 2 rekat namaz kılmak sünnettir. Peygamberimizin yaptığı bu işi ashab-ı kiram da hiç tereddüt etmeden yaparlardı. [34]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 133

[2] Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 103. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 65.

453’de tekrar gelecek, açıklama orada verilecektir.

[3] Müslim, Birr 38.

380’de tekrar gelecektir.

[4] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 133

[5] Tirmizî, Birr 64. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 2.

[6] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 134

[7] Buhârî, Zebâih 31, Büyû’ 38; Müslim, Birr 146. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 16.

[8] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 134

[9] Buhârî, Nikâh 15, Müslim, Radâ 53. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 2; Nesâî, Nikâh 13; İbni Mâce, Nikâh 6.

[10] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 134-135

[11] Buhârî, Tefsîru sûre (19), 2.

[12] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 135

[13] Ebû Dâvûd, Edeb 16; Tirmizî, Zühd 56.

[14] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 135

[15] Ebû Dâvûd, Edeb 16; Tirmizî, Zühd 45.

[16] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 135

[17] Buhârî, Edeb 96; Müslim, Birr 165. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 50; Daavât 98.

[18] Bu hadis, 370 ve 371 nolu hadislerle birlikte açıklanacaktır.

[19] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 135

[20] Buhârî, Edeb 96; Müslim, Birr 161, 163.

[21] Edeb 96.

[22] Birr 164.

[23] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 135

[24] Buhârî, Edeb 96; Müslim, Birr 165. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 50, Daavât 98.

Bu geçen üç hadis önceden 19 numaralı uzunca bir hadis içerisinde geçmişti.

[25] Buhârî, Enbiyâ 2 (Sadece ruhlar ile ilgili kısım Hz. Âişe’den rivayet edilmiştir.); Müslim, Birr 159, 160. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 16.

Bu hadise benzer bir hadis 69 numarada geçmişti.

[26] Müslim, Fezailüs Sahabe 225.

[27] Müslim, Birr 223.

[28] Müslim, Birr 224.

[29] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 137.

[30] Ebû Dâvûd, Vitr 23; Tirmizî, Daavât 109.

[31] Ebû Dâvûd, Vitr 23; Tirmizî, Daavât 109. Ayrıca bk. İbni Mâce, Menãsik 5.

714’de tekrar gelecektir.

[32] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 137.

[33] Buhârî, es–Salât fî mescidi Mekke ve’l–Medîne 4; Müslim, Hac 516.

[34] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 138.


Eserin yazarı: İmam Nevevi Eser: Riyazü-s Salihîn

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Riyazü-s Salihîn

MollaCami.Com