Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler
ÖNSÖZ
Eksiksiz tüm övgüler; âlemlerin Rabbi olan, hakkı batıldan ayırt ettiren, kitabı indiren Allah’a, salat ve selam da o indirilen Kur’an’ı bizzat yaşayarak kendi hayatında gösteren, sınır koyma yetkisi kendisine verilen O’nun Rasûlüne soy ve sopuna olsun.
Allah’ın lütfu ve yardımıyla ömrümüzün son yirmi yılını Kur’an ve hadis öğrenimi ve öğretimiyle geçirmiş olmamız sebebiyle şu kanaatımızı daima önde tuttuk ve her zaman ve her yerde tekrarladık; Günümüz insanının hiç bilmediği veya çok az bildiği Kur’an ve hadis bilgisi mutlaka öğrenilmeli ve hayata hakim kılınmalıdır. Dinimizin iki temel kaynağından biri olan, Kur’an’ı anlamaya yönelik Özlü Tefsir “Tefsirlerin Özü” isimli eserimizin yanı sıra hadisleri anlama, öğrenme, yaşama konusunda da yani Kur’an’ı evrensel planda yaşama diyebileceğimiz Peygamberimiz (s.a.v.)’in yaşama tarzı olan Sünnet=Hadis bilgisi de günümüz insanı tarafından mutlaka öğrenilip anlaşılmaya çalışılmalıdır. Çünkü Rabbimiz, yüce kitabımızda: Nisa: 4/59, 65, 80 ve Haşr: 59/7 ve Al-i İmran: 3/31 ayetleriyle; Şura: 42/52 ve Nur: 24/63 ve Ahzab: 33/21 ayetlerinde kimin ne görevle gönderildiği ve kime uyulması gerektiği ve anlaşmazlığa düşüldüğünde kime müracaat edilmesi gerektiği bildirilmektedir.
Ayrıca, “Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.”[1] ve “Dinin kaybolması, sünneti terketmekle başlar. Halat, nasıl ki lif lif parçalanırsa din de sünnetin birer birer terkedilerek (ve her birinin yerine bir bid’at geçirilip İslam’ın dışındaki hayat tarzlarından ve kültürlerinden değişik bir modelin yerleştirilmesiyle) ortadan kalkar.”[2]
Yukarıdaki ayetler ve bu iki hadis-i şerifiyle Peygamberimiz (s.a.v.) müslümanım diyenlerin hem Allah’ın kitabı olan Kur’an’a hem de sünnete sarılmak suretiyle müslüman kimliklerini koruyabileceklerini ifade etmektedir.
İslam toplumu diyebileceğimiz “Ümmet” kavramı kitap ve sünnet kültürü dediğimiz bu iki kaynakla meydana gelebilir.
Kitap ve sünnet ayrı ayrı düşünülemez.... İkisi birlikte olur veya sadece birisiyle müslüman olunmaz, müslümanca hayat da ortaya konularak Ümmet= İslam cemaati ortaya çıkamaz.
Sünnetsiz İslam anlayışı dünyanın her bölgesinde bulunagelmiştir. Memleketimizde de bu anlayışa sahip kimseler çıkabilir. Bunlar islami şuurlanmayı temelinden yaralayacak tehlikeli bir akımdır.
Biz Sünnet=Hadis’lerdeki yorumuyla birlikte Kur’an’ı ve İslamı anlayıp yaşayabileceğimize ve böylece iyi bir müslüman olacağımıza inanıyor, bu sebeble de tüm sahih hadis kitaplarından istifade edilmesini ve böylece iyi bir müslüman olunabileceğini kabul ediyoruz.
Bu gerçeği çok iyi anlayan Suriye’nin güneyinde Havran bölgesindeki Nevâ köyünde 631 yılında doğan, hiç evlenmediği için “Ebu Zekeriyya Yahya” diye künyelenen ve dini ihya ettiği için kendisine Muhyiddin lakabı verilen Hafız Fakîh Ebû Zekeriyya Yahya ibni Şeref ibni Muri en Nevevî diye bilinen kitabımızın müellifi çok küçük yaşlarda hafız olup pek çok eserleri şerh etmiştir.
Devamlı ve çok yorucu çalışmasıyla kısa zamanda büyük bir şöhrete ulaşarak pek çok eser vermeye başlamıştır. Kendisinden sonraki alimlerden Zehebî’nin hadis alimlerinin efendisi diye andığı müellifimiz; hadis ilimlerinde büyük bir otoriteydi.
Kendi zamanının en büyük ilim merkezi (üniversitesi) durumunda olan Eşrefiyye kurumunun Dârul-Hadis şeyhliğine = Hadis anabilim dalı başkanlığına getirildi, vefatına kadar on bir yıl bu göreve devam etti.
Mütevazi yaşantısı içerisinde devrinin yöneticilerine de doğru bildiğini söylemekten çekinmez, sözlü ve yazılı olarak onları uyarırdı. Haksızlık olabilecek konularda dünyalık temini için fetva vermez ve para karşılığında ilmini satmazdı, hediye dahi almamaya gayret ederdi.
Talebelerinden ve büyük fakîh ve muhaddis İbni Ferah el İşbilî müellifimizin üç ana özelliğini şöyle sayar: Devamlı iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırır, dünya ve dünya menfaatlerine değer vermez, ilim ve görev sorumluluğunu iyi bilirdi.
Hayatı, ilmi ve şahsiyeti hakkında pek çok eserler yazılmıştır. Hacimli yazılan kitapların okunma şansının azlığından dolayı eserlerini özlü ve kısa olarak yazmıştır. Riyazü's Salihîn bunlardan biridir ki; yıllarca dini eğitim ve öğretim kurumlarında vazgeçilmez ders kitabı olarak okunması yanı sıra aynı zamanda geniş kapsamlı konuları içermesi açısından da va’z ve irşad kitabı görevi de görmüştür. 7-8 asırdır İslam dünyasında Kur’an-ı Kerimden sonra en çok okunan, en çok basılan bir eser olmuştur. Bu eserinin yanı sıra Hadis, Fıkıh, Kur’an okuma kaideleri dil ve gramer konularıyla ve daha değişik konularda da pek çok eserler vermiştir.
45 yıllık ömrünün 15-20 yıllık bir diliminde birçok eseri ve tamamlayamadığı pek çok eseri kaleme alan Nevevî’nin bu durumu; Allah’ın lütfu ve ömürünü bereketli kılması şeklinde açıklanabilir. Vefatı 24 Recep 676 tarihi olup 22 Aralık 1277 yılına tesadüf eder.
Riyazü-s Salihîn Niçin Yazıldı?
Nevevî’nin yaşadığı dönem olan 7,5 asır öncesi İslam düşmanları dört bir yandan İslam coğrafyasını kuşatmış içte ve dışta pek çok olumsuzluklar meydana gelmeye başlamıştı. Yani haçlı orduları ve Tatar baskınları her tarafı kasıp kavurmaktaydı. Müslümanlardan bir kısmı bugünkü gibi servet ve şehvet peşine düşmüş, farz ve sünnetleri ihmal ederek değişik bir yaşantıya bürünmüş, bir kısmı da zühd hayatına yöneldiklerini söyleyerek dünyada hiç bir sorumlulukları yokmuş gibi dünyadan yüz çevirmişlerdi. Bir üçüncü grup ta değişik bölgelerde İslam düşmanlarına karşı cihad gayreti içindeydi. Nevevî, böyle bir durumda ne yapılması gerektiğini bilerek o günün insanına neyi nasıl sunması gerektiğini kitap ve sünnete sarılmak olarak tesbit etti ve o dönemdeki üç gruba ayrılan insanların hepsini gerçek bir ölçüde birleştirmek istedi, öğrenme ve yaşama yollarını bu kitabıyla ortaya koymuş oldu. Fert, aile ve toplum planında yapılması gerekenleri ayet ve hadislerle tam yerine oturtarak her türlü sapıklık ve bid’atlara düşenlere gerçek islamı göstermeye çalıştı. İfrat ve tefrite düşmeksizin iddiasız ve gösterişsiz bir islami yapılanmanın yol ve yöntemini ana başlıklar alt birimler ayet ve hadislerle bu kitapta ortaya koymuş oldu. Nevevî’nin kulluk ve samimiyetinin bir meyvesi olarak islam dünyasında bu eseri çok büyük kabul görerek hedefine ulaşmış oldu.
18 ana bölüm ve 372 bölümden oluşan eser her müslümanın her yıl bir sefer okuması gerektiğini anımsatmaktadır.
Riyaz-üs Salihîn hakkında; çağdaş alimlerimizden Abdulfettah Ebu Gudde ve Nâsıruddîn el Elbânî ve Şuayb el Arnavut sened yönünden zayıflığı olan bir kaç hadisin olabileceğini, kendi şahsi tetkik ve değerlendirmelerine dayanarak söylerler. Fakat sened yönünden zayıf bulunan bu hadislerin de başka sened ve yollarla takviye edildiğini dile getiren bu alimlerin yanı sıra yedi asırdır hiç bir alim tarafından tenkid edilmediğini ve daima takdir edildiğini de söylemek gerekir.
Tesbit edebildiğimiz kadarıyla bu kitapta tekrar edilen hadis sayısı 260 civarındadır. Yani aynı hadis veya başka bir ravi tarafından rivayet edilen aynı konudaki hadisler bir kaç konuda ilgili olduğu için tekrar edilmiştir ki bu da sayıyı kabartmak için yapılan bir tekrar olmayıp gerekli olduğundan dolayı tekrar edilmiştir.
Bu güne kadar bu esere Arapça şerhler yapılmıştır.
Delilül Falihîn – Muhammed ibni Allan (996-1057) (4 Cild)
Şerhu Riyaz-üs Salihîn – Abdulmecid Haşim (2 Cild)
Menhel-ül Varidîn Subhi Salih (Tek cilt)
Nüzhet-ül Müttekîn (5 Kişilik Heyet) (2 Cild)
Ayrıca özetleyerek muhtasarları da yapılan bu eserin İngilizce ve Fransızca tercemeleri de vardır.
Türkçe’de de bir kaç tercemesi yapılmıştır. Farklı cilt sayısı ve değişik yayınevleri tarafından çeşitli baskıları yapılan eserin faydalarının yanı sıra cild sayısının fazla oluşu dilinin eski oluşu, baskı ve tertip arızaları yönünden pek çok anlaşılmayı güçleştiren durumlarla karşılaşmamız dolayısıyla bu terceme ve tertibe girmiş bulunmaktayız.
Bu eserimizde de tertip ve usul olarak yaptıklarımızı söylemek gerekirse şöylece özetleyebiliriz:
1. Bölüm başlıklarında verilmek istenen ne ise o söylenmiş oldu, kelime kelime tercemesi yapılmadı.
2. Ayet mealleri Özlü Tefsir çalışmamızdan verilerek daha anlaşılır olması temin edildi.
3. Hadislerde de anlaşılması gereken ne ise –tüm eserlerimizde olduğu gibi- diğer hadisler ve şerhlerden yararlanılarak tercemesi yapılmış açıklama gereken hadislere değişik yazı karakteriyle (*) işareti konularak gerekli açıklamlar yapılmıştır.
4. Mu’cem-ul Müfehres esas alınarak geçen hadislerin bu eser dışındaki alındığı kaynaklar verilmiştir. Ayrıca hadis araştırıcılarına kolaylık olması için Kütüb-ü Sitte dediğimiz altı güvenilir hadis kaynağımızla birlikte İmam-ı Malik'in Muvatta isimli eseriyle Darimi'nin Süneni yani hadis külliyatımızdan sekiz eserin kitap isimleri, bölüm ve hadis miktarları birer cetvel halinde sunulmuş olup Türkçe'ye tercüme edilen bu eserlerin tercemelerde hangi cilde tesadüf ettiği de gösterilmiştir.
5. Hadisler bir kaç yerde geçmiş ise açıklama gereken yerde verilerek diğerlerine de atıflar yapılarak gösterilmiştir.
6. Hadisi rivayet edenlerin isimleri Arapça gramer kurallarına göre değil, Türkçe’deki söyleyişe uygun olarak yazılmıştır.
7. Kullanışlı olması bakımından tek cild olarak düzenlenmiştir.
8. Arapça metinler okuyucunun dikkatini dağıtmaması için arkaya alınmış olup ihtiyaç duyanların müracaat etmesi için aynı numarayla verilmiştir.
9. Kudsi hadislerin numaraları dişi olarak verilmiştir. 1/1618 de olduğu gibi.
Bu çalışmamızda müslümanlara faydalı olmuş isek bu fayda Allah’ın yardımı sebebiyledir. Tüm hata, kusur ve yanlışlar bize, doğrular ise Allah ve Rasûlullah (s.a.v.)’e aittir.
Çalışma, gayret ve samimiyet bizden, faydasını bol kılıp hidayet vermesi Allah’tandir.
“... Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalblerimizi bu gerçekten bir daha saptırma...” (Al-i İmran: 3/8)
Abdullah PARLIYAN
4 Mart 1999
----------------------------------------------
[1] Buhari, Nikah 1; Müslim, Nikah 5.
[2] Darimî, Mukaddime 16.
Eserin yazarı: İmam Nevevi Eser: Riyazü-s Salihîn