Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

HUTBE HARAMLARDAN KACINMAK

HARAMLARDAN KACINMAK.

Nereden ve Nasıl Aldın? 27.01,2006 cuma
Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk 'r.a.' hazretlerinin bir kölesi vardı. Ömrünün sonlarında her akşam iftâr vaktinde yemek getirirdi. Âdet-i şerîfleri öyle idi ki, nereden ve nasıl aldığını, kimden satın aldığını, onun san'atı ve mesleği ne olduğunu o köleden sormayınca o yemekden bir lokma ağzına koymazdı. Bu köle bir gece yine yemek getirdi. Ebû Bekr-i Sıddîk 'r.a.' süâl etmeden, mubârek elini uzatıp, bir lokma yemekden aldılar.
Köle dedi ki:
- Ey Efendi. Ne oldu ki, bu akşam sormadan yemeğe el uzatdınız.
Ebû Bekr-i Sıddîk 'r.a.' hazretlerinin mubârek gözleri yaş ile dolup, buyurdu:
- Yâ Gulâm. Açlık bana sıkıntı verip, sabırsızlandırdı. Böylece bu hâl başıma geldi. Şimdi bana haber ver ki, bu akşam yemeği nereden getirdin.
Köle dedi ki:
- Câhiliyye vaktinde, raks ve oyun oynardım. Bir gruba raks etdim. Onlara hoş geldi. Bana dediler ki, şimdi bir nesnemiz yokdur. Va'd etmişlerdi ki, elimize birşey geçdikde sana iyilik ederiz. Ben bugün gördüm ki, onların elleri doludur. Ben va'dlerini hâtırlatdım. Yiyeceği bana verdiler.
Ebû Bekr-i Sıddîk 'r.a.' bunu işitdi. Çok üzüldü. AğladI. Parmağını boğazına o kadar sokdu ki, kay' etdi. O lokma karnından dışarı geldi. Kendine eziyyet verdi. Mubârek yüzü göğerdi ve karardı. Mubârek yüzünün şeklinin değişikliğini görenler, bir mikdâr su içmesini ve bu üzüntüden halâs olacağını söylediler. Sıcak su getirdiler. İçdi, bir kerre dahâ kay' etdi. Rahâtsız oldu. İnceledi ki, karnında bir şey kalmadı.
Dediler ki,
- Yâ Sıddîk, bu kadar kendinize sıkıntı ve zahmet, bir lokmadan dolayı mıdır. Buyurdu ki, evet. Resûlullah 's.a.v.' hazretlerinden işitdim.
Buyurdular ki,
- Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri, yidiği harâm olan kimselere Cenneti harâm etmişdir.
Sonra başını yukarı kaldırıp,
- Yâ ilâhel âlemîn! Yidiğim lokma için elimden geleni yapdım. O lokmaları kay' etdim. O lokmadan damarlarımda birşey kaldı ise afv et. Bu za'îf kulunu, Cehennem azâbına dayanamam diye, düâ buyurdu.

Bu o Ebû Bekrdir ki, Resûlullah 's.a.v.' hazretleri, (Ebû Bekr benim gözüm ve kulağım gibidir) buyurdu.

MENAKIBI CIHARYARI GÜZIN

YEDİĞİN LOKMAYA DİKKAT ET!
Şâh-ı Nakşibend (k.s.) hazretleri, tasavvufdaki hallerinni kaybolduğunu söyleyen bir talebesine; 'yediğin lokmaların helâlden olup olmadığını araştır' buyurmuştur. Talebesi araştırdığında, yemeğini pişirirken ocakta helâl olup olmadığı şüpheli bir odun yakmış olduğunu tesbit ederek tevbe etmiştir.

'Namazda hudû ve huşû nasıl elde edilir?' diye sorulunca da cevaben buyurdu ki:

'' Huzurlu bir halde hâlal lokma yiyeceksiniz. Huzur ile abdest alacaksınız ve namaza başlarken iftitah tekbirini kimin huzuruna durduğunuzu bilerek, düşünerek söyleyeceksiniz.'

Hâce Hazretleri, kendisine karşı edepsizlik yapan bir kimseye kızmayıp, tebessümle karşıladı. Fakat edepsizlik yapan kimse büyük bir derde düşüp, helâk olacak hâle geldi. Hatasını anlayıp tevbe etti. Şâh-ı Nakşibend hazretleri bir ara o adamın evinin önünden geçerken, içeri girip hâlini sordu:

'' Allah Teâlâ şifâ vericidir., korkma iyileşirsin' dedi. O kimse bu söz üzerine kalkıp:

' ' Efendim size karşı edepsizlik ettim, hatırınızı incilttim, beni affediniz.' dedi. Şâh-ı Nakişbend hazretleri buyurdu ki:

'' Kalbimiz o zaman incindi. Fakat şu anda gönül aynası tertemiz. İyi bil ki, mürşidlerin kılıcı kınından çıkmış yalın bir kılıçtır. Ama mürşid merhamet sâhibidir. Kimseye kılıç vurmaz. İnsanlar (belâsını arayanlar) gelip kendilerini o kılıca vururlar.


Eser: Cuma Sohbetleri

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Cuma Sohbetleri

MollaCami.Com