Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler
HUTBE ÖlÜM VE DÜNYA
Canlı, cansız her şeyin belli bir ömrü vardır. Allahü teâlâ, her şeyi, zamânı gelince yaratmakta, ömrü bitince de, yok etmektedir. İnsanın ömrü de, çok kısadır. Sonsuz olan âhiret hayâtında ise, insanın karşılaşacağı şeyler, dünyâda yaşadığı hâle bağlıdır. Aklı başında olan, ileriyi görebilen bir kimse, kısa olan dünyâ hayâtında, hep, âhirette iyi ve râhat yaşamaya sebep olan şeyleri yapar. Hadis-i şerifte;
(Allahü teâlâdan hayâ ediniz. Başkalarına kalacak olan şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyiniz. Kavuşamayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayınız. İhtiyâcınızdan fazla binâlar yapmakla hayâtınızı harcamayınız) buyurulmuştur.
Ölümün her an geleceğini düşünmelidir. Zira Enbiyâ sûresinin 35. ve Ankebût sûresinin 57. âyet-i kerimelerinde meâlen;
(Her canlı, ölümün tadını tadacaktır!) buyurulmuştur.
Bunun için, her insan ölecektir. Ölümden kurtuluş yoktur. Hadîs-i şerîfte;
(Ömrü uzun, ibâdetleri de çok olana müjdeler olsun!) buyuruldu.
“Ölümü çok hâtırlayınız”
Sıhhatin, gençliğin ölüme mâni olmadıklarını unutmamalıdır. Çocuklardaki ve gençlerdeki ölüm sayısının, yaşlılardaki ölüm sayısından çok olduğunu istatistikler göstermektedir. Çok hastaların iyi olup yaşadıkları, çok sağlam kişilerin çabuk öldükleri her zamân görülmektedir. Hadîs-i şerîfte;
(Ölümü çok hâtırlayınız. Onu hâtırlamak, insanı günâh işlemekten korur ve âhirete zararlı olan şeylerden sakınmaya sebep olur) buyuruldu.
Eshâb-ı kirâmdan Bera’ bin Âzib hazretleri anlatır:
“Bir cenâzeyi götürdük. Resûlullah efendimiz, kabir başına oturdu. Ağlamaya başladı. Mübârek gözyaşları toprağa damladı ve;
(Ey kardeşlerim! Hepiniz buna hâzırlanınız) buyurdu.”
Ömer bin Abdül’azîz hazretleri, bir âlimi görünce, ondan nasîhat ister. O da;
-Şimdi halîfesin, istediğin gibi emredersin. Yarın öleceksin, der.
-Biraz dahâ söyle deyince;
-Âdem aleyhisselâma kadar, bütün dedelerin ölümü tattı. Şimdi sıra sana geldi, buyurur. Halîfe, uzun zamân ağlar. Hadîs-i şerîfte;
(İnsanlara vâiz olarak ölüm yetişir. Zenginlik isteyene, kazâ ve kadere îmân etmek yetişir) buyuruldu.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Dünyâ, zevk için, lezzet için yaratılmadı. Âhiret, bunun için yaratılmıştır. Dünyâ ile âhiret, birbirinin zıddı, tersidir. Birini sevindirmek, ötekinin gücenmesine sebep olur. Yani, birinde zevk aramak, ötekinde elem çekmeye sebep olur. O hâlde, dünyâda nimetleri, lezzetleri çok olanlar, bunlara lâzım olan şükrü yapmazlarsa âhirette çok korkacak, çok acı çekecektir. Bunun gibi, dünyâda tehlikelerden sakındığı, çalıştığı hâlde çok acı çeken mü’min, âhirette çok lezzete kavuşacaktır. Dünyânın ömrü, âhiretin uzunluğu yanında, deniz yanında bir damla kadar bile değildir. Dahâ doğrusu, sonu olan, sonsuz ile ölçülebilir mi?”
Ahmed Gazâlî hazretleri, sıkr sık şöyle nasîhat ederdi:
“Şunu iyi bilin ki, insanlar bu âlemde yolculuk halindedirler. Onların ilk konakları beşik, sonuncusu ise kabirdir. Hakîkî vatan, ya Cennet veya Cehennem’dir. İnsan ömrünün en kıymetli sermâyesi vakitleridir. Şehveti ve şehevî arzuları, yolunu kesen eşkıyâdır. Kazancı ve kârı; Cennet’i ve oradaki ebedî nîmetleri elde etmek, Allahü teâlânın rızâsına ve cemâline mazhar olmaktır. Zarar ise; Cehennem’de çeşitli azaplara mâruz kalmak, Allahü teâlânın rahmet ve cemâlinden uzaklaşmaktır.
Kim hesapsız Cennet’e girmek isterse, vakitlerini Allahü teâlânın beğendiği şeylerle geçirsin. Kim âhirette, hasenât kefesinin ağır gelmesini isterse, vakitlerinin çoğunu ibâdet ve tâatla geçirsin.”
Abdülkâdir Geylânî hazretleri;
“Hayatta olduğunuz müddetçe, ömrü fırsat biliniz. Bir müddet sonra hayat kapısı kapanacak, bu dünyâdan ayrılacaksınız. Gücünüz yettiği müddetçe hayırlı işler yapmayı ganîmet biliniz. Tövbe kapısı açıkken ve elinizde bu imkân varken bunu fırsat biliniz. Tövbe ediniz. Duâ etmeye imkânınız varken, duâ ediniz. Sâlih kimselerle berâber olmayı fırsat biliniz” buyurmaktadır.
Dünyâ ne demektir?..
Abdullah-ı Ensârî hazretleri de buyuruyor ki:
“Dünyâ ne demektir biliyor musunuz? Gönlüne gelen ve seni Allahü teâlâdan uzaklaştıran her şey, dünyâ demektir. Seni O’ndan başka bir şey ile meşgûl eden her şey de fitnedir. Bu kısa ömrü, Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeylere yaklaşmakla geçiren, O’ndan başka şeylerle meşgûl olan kimse, âhiretini harâb etmiş olur. Bu ise, akıl sâhiblerinin yapacağı şey değildir.”
Ebü’l Hasan-ı Harkânî hazretleri ise;
“Ömrüme bakınca, yetmiş üç yıllık ibâdetlerimin hepsini, bir saatlik kadar kısa, günahlara bakınca da, Nûh aleyhisselâmın ömrü kadar uzun gördüm” buyurmuştur.
Netice olarak, ömür ne kadar uzun olursa olsun, ölüm yüz gösterince, o uzunluğun hiçbir faydası olmaz.
28.08.2006
Eser: Cuma Sohbetleri