Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

MEZHEPLERİN KUR'AN'I TERCÜME HUSUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİ

Kur'an-ı Kerim'i anlamak, mânayı münifine nüfuz etmek, meali şerifini kavramak için tercüme edilmesi vuygun görülmüştür. Hanefiye uleması her nevi tercümeyi tecviz ederler. Şafiî, Mâliki ve Hanbelî uleması tercüme hususunda Hanefiye'den ayrılırlar. Fakat anlamak maksadiyle yapılan tercümeye cevaz verirler. Hanbelî ulemasından Makdisî şöyle demektedir: "Üstadımız demiştir ki, tercüme suretiyle anlamaya muhtaç olan kimseye tercüme edilmesi lâzımdır." Başkaları da aynı şeyi söylemişlerdir. (Kitab-ı Tashih El-furu' C. 1, s. 308) "İhtiyaçtan dolayı tercüme yoluyla anlamaya, muhtaç olan kimseye tercüme edilmesi iyi olur. "Kitab El-İkna" Şafiilerin ve Malikîlerin görüşünü de şu ibareden anlıyoruz: "Metlû veyahut gayri metlû vahyin cümlesi Arap lisanıyla nâzil olmuştur. Buna Hazreti Peygamberin Arap, Acem vesair milletlerin cümlesine gönderilmiş olmasıyla itiraz varid olamaz. Çünkü vahiy kendisine nâzil olan lisan Arapçadır. Onu Arap taifelerine bununla tebliğ eder. Onlar da onu Araplardan başkalarına kendi lisanlarıyla tercüme ederler." Bunu İbni Hacer Askalânî, Buhari şerhi'nde Balikî İbni Battal'dan naklen zikreder ve kendisi de o kanaattadır.
İşte böylece tercümenin cevazı, Arapça bilmeyenin tercümeyi okuması birinci asırda ortaya çıkmış olduğunu görüyoruz. Hicretin ikinci yüz yılında İslâm fukahası bu meseleyi münakaşa etmişler, her bakımdan ele almışlardır. Bilhassa Hanefiye uleması muhitleri icabı, bu mesele ile daha fazla meşgul olmak durumunda idiler. Onun için Hanefiye fıkıh kitaplarında bu mesele hakkında daha geniş malûmata rastlıyoruz. Diğer mezheplerin fıkıh kitapları buna daha az temas ederler. Bununla beraber yukarıda yaptığımız nakillerde görüldüğü üzere Şafiî, Mâliki ve Hanbelî fukahası, anlamak için tercümeyi, Hanefiye uleması gibi kabul etmişlerdir. Bu kabil tercümeye itiraz eden yoktur. Şifahî tercüme yapıldığı gibi, yapılan tercümenin yazılmasına hiç bir mâni yoktur. Tercüme edilmez demek, Kur'an anlaşılmadan kalsın demek olur. Kur'an-ı Kerim'in mânayı münifini anlamak için tercüme yapılmasına ittifak vardır. İslâm ulemasının meşhurlarından biri olan Şatıbî, El-Muvafıkat adlı mühim eserinde tercümenin bilûmum Müslümanların icmaı ile caiz olduğunu söyler ki, herkesin doğruluğunu tasdik edeceği bir sözdür. İbrahim sûresinin 4'üncü âyeti olan şu "Biz gönderdiğimiz her Peygamberi ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara iyi beyan etsin." ayetinin tefsirinde

"Keşşaf sahibi Carullah Zemahşeri der ki: "Şayet Peygamber yalnız Araplara değil, bütün insanlara, hattâ insü cinne gönderilmiştir, onların ise dilleri muhteliftir. Kur'an-ı Kerim kendi lisanlarıyla olduğundan Araplar onu anlar, fakat başka milletlere tebliğ ne ile olur? dersen; cevaben deriz ki: Bütün dillerle nüzulüne hacet yok. Çünkü tercüme bunun yerini tutar. Her dille inzâl edip uzatmağa lüzum kalmaz." Bütün müfessirler, Risaleti tebliğ etmek lisana mütevakkıftır. Anlamadıkları bir lisan ile tebliğ olmaz, beyan için tercümeye ihtiyaç vardır, derler. İslâm uleması bu ince noktayı meskût geçmiş değildirler. İşte böylece fukahanın ve müfessirlerin tercüme hakkındaki görüşlerine kısaca temas etmiş bulunuyoruz.


Eserin yazarı: Osman Keskinoğlu Eser: Kuranı Kerim Bilgileri

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Kuranı Kerim Bilgileri

MollaCami.Com