Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

İ'CAZ HAKKINDAKİ GÖRÜŞLER

Kur'an'ın muciz olduğu, belâgat ve fesahatın en yüksek mertebesinde bulunduğu hiç şüphesizdir.
Kur'an-ı Kerim'in Hazreti Peygamberin en büyük ve ebedi mucizesi olduğunu herkes kabul eder. Ancak ulema i'cazın veçhi ve hangi hususlarda olduğu, yâni i'cazın tefsirinde ihtilafa düşmüşlerdir. Bu husustaki görüşleri şöyle bir gözden geçirelim:

1- Mu'tezilenin bir kısmına göre Kur'an'ın nazmı mucizdir. Yâni Arapların üslûbundan bambaşka bir tarzı bedi' üzere nâzil olmuştur. Ne nazım, ne nesir kaidelerine göre değildir. Gerçi kâhinlerin nesri de vardı. Fakat Sec'i Kâhin dediğimiz bu nevi tekellüf ve tasannu' ile doludur, zorlama vardır.
Kur'an ise böyle değildir. Nazım ve nesir arasında bir bedi' üslûptadır. Bülegâ ve fusehâ onu taklitten âcizdirler.

2- Mutezileden İbrahim Nazzam'e (H. 185-221/M. 801-835) göre: Cenab-ı Hak bülegânın dillerini tutarak onları Kur'an'a mukabeleden âciz bıraktı. Buna "Mezhebi Sarfe" denir. Etrafında bir çok münakaşalar yapılmıştır, Buna göre; Araplar Kur'an'ın tehaddisine mukabele yapamadılar. Çünkü Allah onların mukabele yapabilecek kuvvetlerini aldı. Muaraza ellerinden gelirdi, fakat Allah meydan vermedi. Kuvvetlerini sarfetti, onları mukabeleden çevirdi, âciz bıraktı. Söyliyecek söz bulamadılar. Rezil ve rüsvay oldular. Onun için buna "Sarfe Mezhebi" denir.
İşte aklın rehberliği ile yürümek isteyen mu'tezileden Nazzamın fikri budur. Mütekellimin arasında yer alan Nazzam'ın fikirleri ve reyleri etrafında gürültüler kopmuştur. Kendisi müşahede ve tecrübeye büyük ehemmiyet verir, aklı esas tutardı. Fakat i'caz hakkında olduğu gibi işte böyle gayrı makul şeyler de ortaya atardı. Mu'tezilenin en büyük meziyeti akla ehemmiyet vermek olduğu gibi, en büyük kusurları da aklı her şey sanmalarıdır. Düşünemediler ki dünya mantık ve fendir, insan akıl ve şuurdur, hayat fikir ve âtıfettir. Bunlarsız hayatın mânası yoktur. İşte bu hususta da Nazzam yanılıyor. Kudema bunları reddetmişlerdir. Celâleddin Süyutî (H. 911 /M. 1505) bunu reddinde der ki:
"Bu sözün fesadı meydanda, çünkü Allahü Teala: "İnsü cin toplansa..." buyuruyor. Yâni âyet kudretlerinin bekası halinde dahi acizlerine delâlet eder. Çünkü şayet kuvvetleri selbolunmuş olsaydı, mukabele için içtimalarında mâna kalmazdı. Zira ölülerin içtimaı mesabesinde bir şey olur. Bundan ne mana çıkar. İcmaı ümmet vardır ki Kur'an'a i'caz izafe olunur. Eğer Kur'an'da hakikatta i'caz sanatı olmasaydı, nasıl muciz olabilirdi? O zaman hakikatta muciz Allah olurdu, Kur'an değil. Çünkü mislini getirerek mukabele kudretini Allah selbediyor. Allah kudreti almasaydı mukabele edebileceklerdi demek! Keza sarfe sözü şunu da icabeder: Tehaddi zamanının geçmesiyle i'cazın da geçmesi gerekir. Kur'an i'cazdan hâli kalır. İcmaı ümmet de bozulur. Halbuki Peygamberin mucizesi bakidir. Onun ebedi mucizesi ancak Kur'an'dır."

Kadı Ebubekir Bakıllâni de (H. 403/M. 1012) Sarfe mezhebini reddetmekte ve: "Bu zorla muciz göstermek kabilinden bir şey oluyor." demektedir. Nazzam, Kur'an'ın i'cazını gayıptan ihbarda da bulmaktadır. Buna bir diyeceği yok. "Etmilel ven-Nihal" sahibi İbni Hazim de (H. 384-456/M. 994-1063) Nazzam'ın fikrindedir. "Bu tehaddiyi kimse kabul edip meydana çıkmamıştır. Mukabeleye kalkışanlar rezil ve rüsvay olmuşlardır" diyor. O da, i'cazı, Kur'an'ın nazmında ve gayıptan ihbarında görür. Bazılarının dediği gibi: "Yalnız gayıptan ihbarında değildir." der.
Burada Mezhebi Sarfeye cevap veren kudemanın bir sözü de, kayda şayandır: "Eğer mesele öyle ise, Arabın Kur'an'a teaccübü kendi aczinden oluyor, belâgatından değil!"
Şia'dan Mürteza da Sarfeye kaildir. Bu mezhebi müdafaa edenler: Mukabele etmek isteyenlerden kuvveti selbederden maksat: Yorgunluk, bezginlik verir, üşenirler, ademi kudret değil de, kader âciz bırakır, derler.

3- Mütekellimîne göre i'caz, gaybı izhar ve ihbar etmesindedir. Gaybı ihbar, insan kudreti haricinde olduğundan bu itibarla Kur'an mucizdir. Kur'an'ın haberleri, istikbale ait ihbarları ayniyle tahakkuk etmiştir.

4- Kadı Ebubekir Bakıllâni (H. 403/M. 1012), i'cazı şu noktalarda toplamaktadır:
1) Gayıptan haber vermesi,
2) Ümemi salife haberlerini nakil,
3) Nazmı ve acib üslûbu, Kur'an'ın üslûbu mutad üslûptan bambaşkadır.
5-Kadı İyaz "Şifa'' sında i'cazı Kur'an'ı şöyle tesbit eder:
1) Hüsni-te'lif, fesahat, belâgat,
2) Nazmı acib ve üslûbu garib,
3) Gayıptan haberler,
4) Geçmiş asırları beyan.
6) Ahkâm ve talimatının, mevzuu ve irşadlarının ulviyeti de Kur'an-ı Kerim'in i'cazındandır. Ulûm ve fünûnu hâvi olmasını da ulema i'cazdan sayarlar. Asırlar geçtikçe nice hakayik meydana çıkıyor.(64)
7- Fahreddin-i Razi (H. 606/M. 1209) i'cazı: Fesahat, garib üslûp ve kusurdan selâmette bulmaktadır. Belâgatı bozan şeyler yoktur.
8- Bu sayılanların hepsini camidir. Hattâ Kur'an'ın belâgat ve i'cazı sayılamaz. Bunlar ulemanın bulabildikleridir. Daha nice nice i'caz vardır. Hattabî der ki:
"Ben i'cazı Kur'an'da bir vecih dedim ki ekser nâs ondan zahil ve gafildir. Kalblere işlemesi, nüfusa tesiri Kur'an'da gayet çoktur. Zira gerek mensur ve gerek manzum, Kur'an'dan başka bir kelâm yoktur ki, onu dinleyince Kur'an dinlemekten hasıl olduğu gibi kalbde bir halâvet ve lezzet hasıl olsun, kalbe mehabbet versin."
Kur'an ise ruhani bir kuvvet verir. Kalblerdeki esrarı açar, tesiri en derindir, belâgatı en yüksektir. Üslûbu ilmî ve mantıkîdir. Atıfet doludur. Hissiyatı okşar. İnsan ruhunun ihtiyaçlarını tatmin eder, Kur'an sun'u beşer fevkinde olarak nâzil olmuş bir mucizedir. Onun için tanzir olunamaz. Onun mislini getirmekten beşeriyet âcizdir. O ebedî mucizedir. "Onun mislini getirin" hitabı cevap bekliyor. Şairler, zekâlar, fenler, servetler buna cevap veremedi.
_____

(64) İleride Kur'an ve Ulûm bahsine bak.


Eserin yazarı: Osman Keskinoğlu Eser: Kuranı Kerim Bilgileri

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Kuranı Kerim Bilgileri

MollaCami.Com