Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

22. Konu : Şükreden Zengin Mi Sabreden Fakir Mi Daha Faziletlidir?

Şükreden zenginlerle, sabreden fakirlerden hangisinin daha üstün olduğu hakkında ihtilaf vardır. Alimlerden bir kısmı, sabreden fakirlerin üstün olduğunu iddia etmiş, diğer bir kısmı ise şükreden zenginlerin üstün olduğunu iddia et­miştir. Bu iki kısım alimden her biri diğerinin aleyhine reddedilemeyecek şekilde Kitaptan, sünnetten, eserlerden, kı-yasdan deliller getirmişlerdir. Bundan dolayı, düşünen bir kimse, sabreden fakirler ile şükreden zenginlerin fa/ilcnta birbirine eşit olduklarını anlar. Bu iki kısım alimlerin getir­dikleri deliller hakdır. Hak, hakka muarız ve zıd olamaz. Delil nerede bulunursa ona tabi olmak vacip olur.

Sabreden fakirler ile şükreden zenginlerden hangisinin üs­tün olduğu konusunda, her iki kısım alimler tarafından kitap Iar yazılmıştır. Bu konuda fakihler, fakirler, zerrinler, su-filcr, hadis ve tefsirciler konuşmuşlardır. Bu konuda t'mam Ahmed'dcn iki rivayet nakledilmiştir. Ebu'l Hüseyin, Kitab' ut-Tamcm isimli eserinde bu iki rivayeti zikrederek, «Bu iki rivayetten sahih olan birinci rivayete göre, sabreden fakir, şükreden zenginden üstündür, ikinci rivayete göre şükreden zengin, sabreden fakirden üstündür» demiştir.

İbn-i Kuteybe'nin içinde bulunduğu alimlerden bir cema­at, İmâm Ahmed'in ikinci rivayetini Ebu İshak ile el-Validü' s.Said ise, birinci rivayetini tercih etmiştir. «İşte bu kimseler sabırlarına karşılık cennetin yüksek dereceleriyle mükafaila-tıacaklardtr» (Furkan 75), ayetini Muhammed b. Ali b. el-Hüseyin şöyle tefsir etmiştir : «İşte bu kimseler dünyada fa­kirliğe sabretmelerinden dolayı cennetle mükafatlandırılacak-lardır.»

Enes (r.a.)'in Resulullah (s.a.v.)'dan rivayet ettiğine göre, Resulullah «Allah'ım beni fakir olarak yaşat, beni fakir ola­rak öldür, kıyamet gününde beni fakirler zümresiyle hasret» buyurmuştur. Bunun üzerine Aişe (r.a.), «Niçin böyle dua ediyorsun?» diye sormuş, Resulullah (s.a.v.)'da, «Çünkü fa­kirler zenginlerden kırk sene önce cennete gireceklerdir. Ey Aişe! Hurmanın yansı olsa bile, fakiri boş çevirme. Ey Aişe! Fakirleri sev, onlara yakın ol, zira Cenab-ı Hak kıyamet gü­nünde sana yakın olur» buyurmuştur.

Ben derim ki, bu ayet ile hadis-i şerifden hiçbiri sabreden fakirin, şükreden zenginden üstün olduğuna delalet etmez. Ayete gelince, ayetteki sabır, şükredem'n taat ve ibadeti eda etmeye sabretmesine, günahlardan uzaklaşmaya sabretmesine, ve fakirin fakirliğe ve diğer belalara sabretmesine şamil olur. Şayet bu ayet-i kerime İle yalnız fakirliğe sabretmek murad edilirse, sabrın şükürden üstün olduğuna delalet etmez. Çün­kü Kuran-ı Kerim sabredenlerin mükafatına delalet ettiği gibi, şükredenlerin mükafatlarına da delalet etmektedir. Nitekim Allah Teala, «Şükredenlere ise muhakkak mükafat vereceğiz» diğer bir ayette de «Allah şükredenler'ı mükafatlandıracaktınt (AI-i İmran, 144-145) buyurmuştur. Cenab-ı Hak, rızasının şü­kürde bulunduğunu ve rızasının, cennet ile ve cennette bulu­nanlar ile mükafatlandırmasından daha büyük olduğunu ha­ber vermiştir.

Hak Teala hazretlerinin sabredenleri sabırlarından dolayı cennetle mükafatlandırması, şükredenleri şükürlerinden dola­yı cennetle mükafatlandırmayacağına delalet etmez.

Hadis-i şerife gelince, hadis-İ şerif de fakirlerin üstün ol­duğuna iki cihetten delalet etmez. Birincisi, bu hadis-i şerif,isnadından dolayı hüccet olmaz. Çünkü bu hadis-i şerifin ra-vileri arasında, el-Haris b. Numan vardır. Sah!h hadisleri toplayanlar, Haris'in hadisini hüccet olarak kabul etmemiş­lerdir. Buhari «Haris'in hadisi münkerdir» dem işi ir. Bundan dolayı Tİrmizi, Haris'in bu hadisini sahih ve hasen görmediği gibi sükut da etmeyip hatta garipdir diye hükmetmiştir. İkin­cisi, bu hadisin sahih olduğu kabul edilse bile, bu hadisi şerif fakirlerin üstün olduğuna delalet etmez. Çünkü Allah'ın ku-iunda sevdiği fakirlik, mal fakirliği olmayıp, bilakis kalp fakirliğidir ki, kalbin Allah için kırılmış, zelil ve mütevazı olmasıdır. Bu kalb fakirliği, zenginliğe zıd olmadığı gibi, kal­bin fakir olması İçin mal cihetinden fakir olmak şart değildir. Çünkü kalbin Allah için ve Allah'ın azameti, celali, büyük­lüğü, isimleri ve sıfatları için kırık, dökük olmasından daha üstün ve daha yücedir,. Nitekim zengin bîr kimsenin Allah' dan korkarak ve Allah'ı severek günahlardan uzaklaşmaya sabretmesi, fakir ve acizin sabretmesinden daha üstündür Allah Teala, peygamberlerinden ve Resullerin'den birçokla­rına zenginlik ve mülk vermiştir. Fakat bu zenginlik ve mülk onlan Allah İçin mütevazi olmaktan çıkarmamıştır.

îmanı Ahmed, Yezid b. Harun'dan o da, el-Ceriri'den, o da, Ebu's-Selil'den nakletmiştir. Ebu's-Selil demiştir ki, «Da-vud aleyhisselam mescide girer, bakar İsrailoğullannm en ha­kir ve zelil olan halkasına oturur, sonra, «Miskin miskinlerin arasında bulunur» derdi. Halbuki Allah Teala ona peygam­berlikle birlikte mülk, zenginlik ve kudret vermişti.

Ebu'l-Hüseyin demiştir ki, «Ebu Bereze el-Eslemi'nin ri­vayet ettiğine göre, Rcsulullah (s.a.v.); «Müslüman olan fa­kirler, zenginlerden kırk sene önce cennete gireceklerdir. Hat­ta kıyamet gününde müslüman olan zenginler keski dünyada biz de fakir olsaydık diye temenni edeceklerdir» buyurmuş­tur. Ben derim ki, bu hadis-i şerif, Ebu Hürcyre (r.a.), Ab­dullah b. Ömer, Cabir b. Abdullah, Ebu Said, ve Enes b. Ma­lik gibi birçok sahabenin Resulullah'dan rivayetiyle sabit ol­muştur. Bu hadis-i şerif, fakirlerin zenginlerden önce cennete girmeleriyle derecelerinin yüksek olmasına delalet etmez. An­cak fakirlerin hesaba çekilecek mallan bulunmadığı için zen-

ginlerden önce cennete gireceklerine delalet eder. Şüphe yok ki, müslüman ve adaleti hükümdar ile şükreden zengin hesa­ba çekilecekleri İçin cennete geç gireceklerdir. Bunların r«n-nete geç girmeleriyle derecelerinin, fakirin derecesinden .t ği-olması lazım gelmez. «Kıyamet gününde müslüman olan zen­ginler keşki dünyada biz de fakir olsaydık diye temenni ede­cekler» ifadesi doğru ise, bu İfade zenginlerin derecesinin dü­şük olmasını ifade etmez. Nitekim adaletli bir kadı, kıyamet gününde bazı yerlerde durumun şiddetli olduğunu görünce bir hurma hakkında bile iki kişi arasında hüküm vermesey­dim diye temenni edecektir.

Ebu'l Hasan demiştir ki, «Ibn-i Ömer'den rivayet edildi­ğine göre, Resulullah (s.a.v.) ahşabı arasında dikilip, «İnsan­ların hangisi daha hayırlıdır diye sordu. Ashabdan bazıları, nefsinin ve malının hakkını veren zengindir, dediler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.), «O adam ne güzeldir ama o değil­dir. İnsanların en hayırlısı sahib olduğu en az şeyden (sada­ka) veren fakir mümindir», buyurdu.

Ben derim ki, bu hadis-i şerifin senedi zikredi İm emiştir ki, sahih olup olmadığına bakılsın. Hali bilinmeyen bir ha­disle hüccet getirilemez. Bu hadisin sahih olduğu kabul edil-se bile, bu hadis, sabreden fakirlerin üstün olduğuna delalet etmez. Çünkü bu hadis-İ şerif, sahib olduğu az şeyden sadaka veren fakirin üstün olduğunu ifade etmektedir ki, bu üç kıs­mın efdalidîr. Çünkü bu fakirin tasadduk ettiği bir dirhemi, zenginin tasadduk ettiği yüz bin dirhemden daha efdaldır. Nitekim Resulullah (s.a.v.), «Yerine göre bir. dirhemin (ecri) yüz bin dirhemin (ecrini) geçer» buyurdu. Ashabı Kiram, «Nasıl olur, Ya Resulullah!» dediler. Resulullah (s.a.v.), «İki dirhemi olup da birini tasadduk eden bir adamı düşünün. Bİr de bol serveti olup da bundan yüz bin dirhemi tasadduk eden birini düşünün» buyurdu. Nesei...

Beyhaki'nin Sevri'den, o da Ebu İshak'dan, o da Haris den, o da Ali (r.a.)'den naklen rivayet ettiğine göre, Hz. Ali demiştir ki, «Üç kimse Resulullah (s.a.v.)'a gelerek, biri, «Be­nim yüz okka^gümüşüm vardı, on okkasını sadaka verdim» dedi. İkincisi, «Benim yüz altınım vardı, ondan on altın şadaka verdim» dedi. Üçüncüsü, «Benim on altınım vardı ondan bîr altın sadaka verdim» dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) «Hepiniz ecirde eşitsiniz, hepiniz malının onda birini sadaka vermiştir» buyurmuştur.

Ebu Saİd b. el-Arabİ, İbn-İ Ebi'l Avvam'dan o da Yezİd b. Harun'dan o da, Ebu'I Eşheb'den, o da Hasan'dan naklen rivayet etti, .Hasan dedi ki «Bir adam Osman b. Affan'a, «Ey varlık sahipleri, bütün hayırları alıp gittiniz! Sadaka veriyor­sunuz, köle azad ediyorsunuz, hac yapıyorsunuz, Allah yolun­da infak ediyorsunuz» dedi. Osman (r.a.) «Siz bize imreniyor­sunuz, biz de size İmreniyoruz. Vallahi bir kimsenin sahip ol­duğa en az malından Allah yolunda harcadığı bir dirhemi, servet sahibinin harcadığı on bin dirhemden daha hayırlıdır» dedi.

Ebu Davud'un, Leys'den, o da Ebu Zübeyr'den, o da Yahya b. Cade'den, o da, Ebu Hüreyre'den rivayet ettiğine göre, Ebu Hürcyre, «Ya Resulullah hangi sadaka daha efdal-dir?» diye sormuş. Resululah da, «Fakirin, durumuna göre veraiği sakadadır. Sen (sadakaya) nafakasını vermekte oldu­ğun kimselerden başla» buyurdu.

MüsnecVde, îbn-i Hibban'm Sahih'indt Ebu Zer'den ri­vayet edildiğine göre, Ebu Zer demiştir ki, «Ben ya Resulul­lah hangi sadaka daha efdaldir? diye sordum. Resulullah (s.a.v.) de, «Zorlukla kazandığından sadaka veren fakirdir» buyurmuştur.

Nese'i'nin, Evzai'den, o da Ubeyd b. Umeyr'den, o da Ab­dullah b. Hubşi'den rivayet ettiğine göre, Resuîullah (s.a.v.)'a «Amellerin hangisi daha efdaldir?» diye soruldu. Resulullah, «Şüphe olmayan iman, ganimetinde hıyanetlik yapılmıyan ti-had, icablarına uyularak yapılan hac» buyurdu. Hangi nama­zın daha efdal olduğu soruldu, Resulullah, «Kıyamı uzun olan namazdır» buyurdu. Hangi sadakanın daha efdal olduğu so­ruldu, Resulullah, «Fakirin durumuna göre verdiği sadaka­dır» diye buyurdu. Hangi hicretin daha efdal olduğu soruldu. Resulullah (s.a.v.), '«Allah'ın haram kıldığı şeyleri terkedenin hicretidir» buyurdu. Hangi cihadın efdal olduğu soruldu, Resulullah (s.a.v.), «Kanı akıtılan ve atı öldürülenin cihadıdıı» buyurdu.

Bu hadislerin hepsi fakirin zorlukla kazandığı az malın­dan sadaka vermesinin, servet sahibinin maddi hayatına tesir etmeyecek şekilde vermiş olduğu sadakadan üstün olduğunu bildirmektedirler. Çünkü amellerin Allah katında birbirinden üstün olması, onların azlığına veya çokluğuna bağlı olmayıp, kalplerdeki niyetlere, o ameli yapma isteğinin kuvvetli olma­sına, o ameli yapanın sadakat ve ihlasına ve Allah'ı kendi nefsine tercih etmesine bağlıdır. Allah'ı kendi nefsine tercih ederek günlük yiyeceği olan bir ekmeği sadaka olarak veren kimsenin sadakası nerede, varlıklı kimsenin akan oluktan ver­miş olduğu yüzbin dirhem sadaka nerede! Mizanda fakirin verdiği bir ekmek veya bir dirhem sadaka, zenginin verdiği yüz bin dirhem sadakadan daha ağır gelecektir. Yardımına sı­ğınılacak ancak Allah'dır.

Sabreden fakirlerin üstün olduğunu iddia eden alimler, tbn-İ Adiyy'in Süleyman b. Abdurrahman'dan, o da Halİd b. Yezİd'den, o da babasından, o da Ata'dan o da Ebu Saİd-i Hudri'den rivayet edilen hadis-i şerifle delil getirmişlerdir. Ebu Saîd-i Hudri demiştir ki, 'Resulullah (s.a.v.) «Allah'ım ca­nımı fakir olarak al, zengin olarak alma.» diye dua ederdi. Bu hadis-i şerif sahih değildir. Çünkü bu hadis-i şerifin ravi-lerî arasında bulunan Halİd b. Yezid b. Abdurrahman, b. Ma-lik-i Dimişki'nİn zayıf olduğuna ve hadisiyle hüccet getirile­meyeceğine muhaddısler ittifak etmişlerdir, imam Ahmed, «Bu adam bir şey değildir» demiştir. îbn-i Muin, «Bu adam zayıf-dır» demiştir. Yahya, bu adamın «yalancı» olduğunu söyle­miştir.

Ibn-i Teymiyye'ye, sabreden fakir ile şükreden zenginden hangisinin üstün olduğu sorulduğunda, şöyle demiştir. «Sab­reden fakir ile şükreden zenginden hangisinin üstün olduğun­da .müteahhirin alimlerden birçokları ihtilaf etmişlerdir. Bir kısım alimler sabreden fakirin üstün olduğunu iddia etmiş, diğer bir kısım alimler ise şükreden zenginin üstün olduğunu iddia etmişlerdir. Bu konuda İmam Ahmed'den (yukarıda geçtiği üzere) iki rivayet nakledilmiştir. Sahabe ile tabüne gelinçe bunların hiçbirinden, sabreden fakir ile şükreden zen­ginden, birinin diğerinden üstün olduğuna dair herhangi bir kavil nakledilmemiştir. Müteahhirin alimlerden üçüncü bir kısım, «Sabreden fakir ile şükreden zenginden birinin diğerin­den üstün olmadığını, üstünlüğün ancak takvalıkla olduğunu, bunlardan hangisinin iman ile takvası daha kuvvetli ise onun daha üstün olduğunu, eğer imari ile takvahkda eşit olurlarsa faziletde de eşit olduğunu» söylemiştir.

Bu Üçüncü kısım alimlerin kavli bu konudaki kavillerin en sahihidir. Çünkü kitap ile sünnetin naslan müslümanların birbirinden ancak iman ve takvalıkla üstün olacaklarını açık­lamıştır.

Nitekim Allah Teala, «Gerek zengin, gerekse fakir bulun­sun. Çünkü Allah ikisine de sizden daha yakındır.» (Nisa, 135) buyurmuştur.

Önce geçen peygamberler arasında zengin olan peygam­berlerden birçokları fakir olan peygamberlerin birçoklarından üstün olduğu gibi, fakir, olan peygamberlerden birçokları da, zengin olan peygamberlerin birçoklarından üstün olarak bu­lunmuştur. Aynı şekilde insanlar arasında da zengin olanlar­dan birçokları, fakir olanların birçoklarından üstün olarak bu­lunduğu gibi, fakir olanlardan bir çoklan da zengin olanlann bîrçoklanndan üstün olarak bulunmuştur.

Olgun kimseler hem şükür makamının hem de sabır ma­kamının hakkını tamamıyla öderler. Nitekim Resuîollah (s.a.v.)'ın haliyle Ebu Bekir (r.a.) ve Ömer (r.a.)'m hali böy­ledir.

Fakirlik insanlardan bazıları için daha faydalıdır, bazıları İçin de zenginlik daha faydalıdır. Sıhhat bazı İnsanlar için da­ha faydalıdır, bazı insanlar için de hastalık faydalıdır. Nitekim îmam Bağavi ve diğerlerinin Resulullah (s.a.v.)'dan rivayet ettikleri bir hadis-i kadsîd Cenab ı Hak şöyle buyurmuştur, «Kullarımdan bazılarının haline zenginlik uygundur, eğer on­ları fakir kılsam fakirlik onlan bozar. Kullanırsın bazılarının haline de fakirlik uygundur, eğer onları zengin yapsam bozu­lurlar. Kullarımın bazılarının haline hastalık uygundur, eğer onlan sıhhatli kılsam, sıhhat onları bozar. Ben kullarımı tedkir ve İdare ederim, çünkü ben onlardan haberdarını ve onlan hakkıyla görürüm.»

Resulullah (s.a.v.)'dan sahih olarak rivayet edilen bir hadisi şerifde, Resulullah (s.a.v,), «Fakir müslümanlar cennete zenginlerden önce gireceklerdir» buyurmuştur. Müslim ile Bu-Aar/'de rivayet edilen bir hadis-i şerife göre, fakirler Resulul-lah'a «Ya Resulullah! Servet sahipleri sevaplan ahp gittiler. Bizim kıldığımız gibi namaz kılıyorlar bizim gibi oruç tutu­yorlar. Onlar mallarının fazlalarını tasadduk ediyorlar» demiş­ler. Resuîullah (s.a.v.), «Ben size birşey öğreteyim mi? Onun­la sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz. Ancak s'zin yaptığı­nız gibi yaparsa olur» buyurmuş. Fakirler, «Derhal Ya Re­sulullah!» demişler. Resulullah, «Her namazdan sonra otuz üçer kere teşbih, tahmid ve tekbir edersiniz» buyurmuş. Da­ha sonra zenginler fakirlerden bu zikri duymuşlar, onlar da fakirlerin söylediklerini söylemişler. Bunun üzerine fakirler, Resulullah (s.a.v.)'a dönerek, bunu anlatmışlar. Resulullah, «Bu, Allah'ın fazl-u keremidir, onu dileğine verir» buyur­muştur.

Fakirlerin hesaplan hafif olduğu için cennete önce gire­cekler, zenginler İse hesap vereceklerinden dolayı cennete geç gireceklerdir. Zenginlerden biri hesaba çekilmesinden dolayı her ne kadar cennete geç girse de iyilikleri fakirin iyilik­lerinden daha çok olursa, cennetteki derecesi fakirin derece­sinden daha yüksek olacaktır. Nitekim yetmiş bin kişi cennete hesapsız gireceklerdir. Ukkaşe b. Mihsan onlardandır. Hesapla cennete gireceklerden bazılannın dereceleri, hesapsız cennete girenlerin bazılarının derecelerinden daha yüksek olacaktır. Fakat, hesapsız cennete girenler hesap zahmeti çekmeyecek­lerdir.

Kİtap ile sünnete zikredilen fakir ile, zekat alması caiz olan fakir veya kendisine zekat farz olmayan fakir murad edilmiştir.

Alimlerden birçoklarının ıstılahında fakirlik ile, zühd. ibadet, ve güzel ahlak, murad edilmiştir. Bu sıfatlar kendisin­de bulunan kimseye, her ne kadar servet sahibi olsa da fakir ismi verilir. Bu sıfatlar kendisinde bulunmayan kimseye her ne kadar malı bulunmasa da fakir İsmi verilmez. Bu ıstılah mutasavvıfların ıstılahıdır.

Alimler fakirin manası ile sofinin manası arasında fark gördüler. Bazı alimler fakirin manasını üstün kıldılar. Bu ko­nuda, gerçek şudur ki, sonradan çıkarılmış olan manalara ba­kılmaz, ancak kitap ile sünnette .gelmiş olan İsim ve- mana­lara bakılır. Çünkü Allah Teala iman ile takvaliği dostları­nın vasfı ve alameti kılmıştır. Buna göre, kimin nasibi bun­lardan bol olursa o daha üstün ve daha faziletli olur. Her şeyi hakkıyla bilen Allah Teala'dır. [10]


Eserin yazarı: İbn Kayyım El-Cevziyye Eser: Sabredenler ve şükredenler

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Sabredenler ve şükredenler

MollaCami.Com