Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

Dünya Salih Kimseler İçin İyi, Kötü Kimseler İçin İse Fena Bir Yurttur.

Cenab-ı Hak, dünyanın nereye varacağım ve hakikatini haber verip, dünyayı yağmura benzetmiştir ki, onun bitirdiği ot kafirlerin hoşuna gider. Benim kanaatıma göre, Hadid su­resinin 20. ayetindeki, el-küffar ile, «Allah'ı inkar eden ka­firler» murad edilmiştir. Çünkü, Kuran'ın her yerinde bu sı­fatla zikredilen el-küffar ile «Allah'ı inkar eden kafirler» mu­rad edilmiştir. Şayet, ayetteki, el-küffar ile ez-zürra (ekiciler) ; murad edilseydi, Fetih süresinde «ekiciler» manasına gelen, ez-zürra zİkredildiği gibi burada da ez-zürra zikredilirdi. Cenab-ı Hak Hadid suresinde geçen ayet-i kerimede, «ekiciler»i değil, Allah'ı inkar eden kafirleri murad etmiştir. Çünkü dünyayı en çok beğenen ve sadece dünya için çalışan onlardır. Sonra Cenab-ı Hak yağmurun bitirdiği otun akibetinin sararmak ve kurumak olduğu gibi dünyanın akibetinin de böyle olduğunu zikretmiştir. Ahiret olunca, dünya ya Allah'dan şiddetli azaba veya mağfiret, sevap ve mükafata dönüşür. Nitekim AH b. Ebu Talip (r.a.) demiştir ki, «Dünya ,doğru olan kimseler için doğruluk yurdu, onu anlayan için afiyet yurdu, sulhu bilen için basan yeridir Peygamberlerin mescîdleri, vahyin indiği yer, meleklerin namazgahı, velilerin ticarethanesi, dünyadır. Allahın rahmeti, mağfireti, nzası, cenneti, dünyada kazanılır. Buna göre dünyayı kim yerebilir? Dünya, çocuklarına kendi­sinin ve ehlinin ölüm haberini bildirerek bütün bela ve musi-betiyle görünerek Allah'ın azabından korkutup gazabından sa­kındırarak ahirete ve cennete teşvik ve tergib etmiştir. Bir çok kimseler dünyayı kötülediler. Diğer birçok kimseler ise dünyayı övüp onun vaaz ve nasihatim kabul ettiler.

Ey dünyayı yeren ve onun aldatmasıyla aldanan kimse, dünya ne zaman kötüLnmesini İstedi ,ve dünya sana ne kö­tülük yaptı? Dünya senin babalarının ve analarının bağrında barındırdığı kabirleriyle mi seni aldattı?

Nİce servetini miras bırakıp giden kimseleri gördün, nice kötürüm kimseleri ellerinle tedavi etmeye çalıştın, nice has­talara şifa bulsunlar diye hizmet ettin ve onlara tabibler ge­tirdin, fakat senin bu tedavin hizmetin, ve tabib getirmen hiçbir fayda vermedi. Dünya sana, senden önce ölenlerin ka­birlerinin yerinin yarın senin de yerin olacağını açıkladı. Bun­ları gördükten sonra sen dünyaya nasıl aldanırsın? Dünya bun­lardan ibret alanlar için kurtuluş yurdudur.»

Sonra Ali (r.a.) kabirlere dönerek, «Ey garipler! Ey top­rak ehli! Evlerinizde oturuluyor. Mallarınız taksim edildi. Ka­nlarınız evlendi. İşte bunlar, bizim yanımızdaki haberlerdir. Haydi siz de sizin yanınızda bulunan haberleri anlatın» deJi. Sonra Ali (r.a.) bize dönerek, «Eğer kabir ehline izin verilsey­di, elbette size en hayırlı azığın takvalık olduğunu haber verir­lerdi» dedi. Gerçekten dünya verilemez, ı çünkü yerilme dünya­daki insanların yaptıkları işlere yönelir. Zira dünya cennete veya cehenneme giden bir köprüdür. Fakat dünyaya kötü istek ve arzular, gaflet, AUah'dan ve ahiretten yüz çevirme üstün olunca, dünya ehline ve dünyada olanlara bunlar galip gel­miştir, îşte ,dünyanın yerilmesi bu kötülüklerin, insanlara galip gelmesinden dolayıdır. Yoksa dünya ahiretin ekin tarîasıdır. Cennetin azığı dünyadan alınır. İnsanlar imanı, Allah'a bilme­yi, O'nun muhabbetini, O'nun rızasını dünyada kazanırlar. Cen­net ehlinin, cennette elde edecekleri, en hayırlı maişetleri, dünyada ektikleri mahsulleridir. Gözlerin nuru, kalplerin su­rum, nefislerin güzelliği, ruhların lezzeti olan Allah dost­larının dünyada bulunması dünyanın methedilmesine ve üs­tün olmasına kafidir. Dünyada Allah'ı tanımaya, O'nu zikret­meye, O'nu sevmeye, O'na ibadet etmeye, O'na tevekkül edip O'na yönelmeye, Onunla ünsiyet etmeye, O'nun yakınlığıyla sevinmeye, O'nun için boyun bükmeye, O'nun münacatının lezzetine, O'na dönmeye, her şeyi bırakıp Allah İle meşgul olmaya benzeyen hiçbir nimet yoktur. Allah'ın kelamı vahyi,hidayeti dünyadadır. Bunları kullarından dilediğine bildirir. Bundan dolayı İbn-i Akil ve diğer bazı alimler, «Bu zikredilen dünyadaki nimetler, cennetteki nimetlerden daha üstündür. Çünkü bu dünyadaki nimetler Allah'ın kullan üzerndeki hak­kıdır. Ahircttcki nimetler ise, kulların kendilerinin hakkıdır. Allah'ın hakkı ise kulların hakkından daha üstündür. îmanla taat, mükafatlarından daha afdaldir» demişlerdir. Netice ola­rak iki ayrı alemdeki nimetlerin birini diğerinden üstün kıl­mak doğru değildir. Şayet iki alemin bir yerde toplanma­sı mümkün olsaydı, birini diğerinden üstün kılmak da müm­kün olurdu. Bu dünyadaki iman ile taat nimeti dünyadaki di­ğer nimetlerden daha üstündür. Cennete girmek, cennetten ccmalullaha bakmak, Allah'ın kelamını işetmek ve Allah'ın rızasını kazanmak ahiretteki nimetlerin en üstünlerindendir.. öyleyse dünya nimetleri sebebler olması itibanyla üstündür, ahiret nimetleri ise gaye ve maksad olmaları itibanyla üstün­dür, denilemez. Tevfik Allah'dandır. [7]


Eserin yazarı: İbn Kayyım El-Cevziyye Eser: Sabredenler ve şükredenler

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Sabredenler ve şükredenler

MollaCami.Com