Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

KUR'AN AHDİ RİSALETTE YAZILMIŞTIR

Kur'an-ı Kerim, gökten inen kitaplar içinde aslî safvetini muhafaza eden, bütün mevsukiyetiyle bugüne kadar gelen yegâne Allah kitabıdır. O zerre kadar tahrife uğramamıştır. Peygambere nâzil olduğu gibi daima duracaktır.
Usulcüler, Kur'an'ın tarifinde derler ki:
"Peygamberimize nâzil olup ondan tevatüren nakledilen nazımdır." Tevatüren nakil, Kur'an'da şarttır. Kur'an lâfız ve mânanın ismi olduğundan lâfızları, kelimeleri aynen muhafaza ve naklolunmuştur. İlk nâzil olduğu şekilde nesilden nesile geçmiş, bir kelime katılmadan ve bir kelime atılmadan bize kadar gelmiştir.
Bu mazhariyet başka bir semavî kitaba nasib olmamıştır. Bunun sebebi nedir? Çünkü Resulü Ekreme vahiy nâzil oldukça vahiy kâtipleri tarafından yazılırdı. Peygamberimiz vahyolunan âyetleri yazdırır ve bunlar hıfzolunurdu. Şu âyeti, filân sûrenin, filân âyetinin yanına yazın diyerek nereye yazılacaklarını da bildirirdi. Âyetler ait olduğu sûrede yerine yazılırdı. Bu da Kur'an'ın vahyolduğuna bir delildir. Çünkü telif suretiyle böyle bir kitap meydana getirmek imkânsızdır. Böylece bütün Kur'an-ı Kerim Ahdi Risalette yazılmıştır.
Ancak nüzul devam ederken bir yere toplamak olamazdı. Onun için cem ve tedvin sonra yapılmıştır. Daha ilk nüzulünde Mekke'de yazılı sahifelerin elden ele dolaştığını ve ashabın bunlardan Kur'an öğrendiklerini biliyoruz. Hazreti Ömer'in İslâm olması hâdisesinde yazılı sahifeler zikri geçer. Kız kardeşinin evinde Kur'an sahifeleri vardı, onlardan ezberliyorlardı.
Hazreti Zeyd Bini Sabit diyor ki: "Resulûllahın huzurunda Kur'an'ı sahifelere yazardık. Kur'an'ın yazılı olduğunu kimse inkâr edemez. Bu, tarihin en kat'î surette sabit olmuş vak'alarındandır.
"Bu kitap çok muazzez bir Kur'an 'dır. Mahfuz bir kitaptır. Ona ancak pâk ve pakize olanlar dokunabilir. Âlemlerin Rabbinin indirmesidir." Yazılı ki ona el sürmeye ve dokunmaya ancak temiz olanlara müsaade vardır.

Peygamberimiz S.A.v.) A.B. Hazm'e verdiği talimatta gusül etmeden kimsenin Kur'an'a dokunmaması icap ettiğini söylemiştir.
Buhari (H. 256/M.869) şunu naklediyor: Berra' diyor ki:
لا يستوي القاعدون"Lâyestevil-Kaidûn" âyeti nâzil olduğu zaman Resulûllah bana: "Zeyd'i çağır, kalem ve mürekkep de getirsin." dedi.
Zeyd geldiği zaman Resulûllah ona, yaz, dedi: "Lâyestevil-Kaidûn."
لا يستوي القاعدون
Ebu Davud, Tirmizi, İmam Ahmet Bini Hanbel (H. 241/M. 855) de Hazreti Osman'dan şunu naklediyorlar: "Resulü Ekreme muhtelif sürelerden birine ait bir âyet nâzil olunca vahiy kâtiplerini çağırır, bu âyetleri, şu veya şu âyetleri havi olan sûreye yazın" derdi.

Bu rivayetten Peygamberin her âyeti, hem de ait olduğu yere, sûredeki sırasına tertiple yazdırdığını anlıyoruz. Bütün Kur'an-ı Kerim'in Hazreti Peygam-berin hayatında yazıldığına, her âyeti vahiy kâtiplerine yerli yerine yazdırdığına dair olan rivayetler pek çoktur.

Hazreti Ebubekir zamanında Kur'an cem' olunurken getirilen âyetlerin, sahifelerin Resulûllahın huzurunda yazılmış olduğuna iki şahit gösterilmesi şart konulmuştu. Cem' işi, eskiden yazılı sahifeleri bir araya toplamaktan ibaretti.

Buhari şerhi "Fethul-Barî'' sahibi İbni Hacer (H. 852/M. 1448) diyor ki: "Hazreti Ebubekir, Resulûllahın hayatında yazılı olmayan hiç bir âyetin yazıl-mamasını emretmişti. Onun için Zeyd Bini Sabit Tevbe Sûresinin son âyetlerini yazılı bulmadıkça onları istinsah etmemişti. Halbuki Zeyd bu âyetleri biliyordu."

Yine Fethul-Barî diyor ki: "Bütün Kur'an yazılı idi. Yalnız yazılı olduğu şeyler dağınık idi. Hazreti Ebubekir bunları bir cild halinde bir yere topladı."

İbni Ebi Davud da şunları rivayet ediyor: "Hazreti Ebubekir, Kur'an'ı toplamaya başladığı zaman, Hazreti Ömer şöyle ilân etti; Her kimin elinde Resulullahtan aldığı yazılı Kur'an parçası varsa onu getirsin. Âyetler, kağıt, levha, hurma dalları üzerinde yazılmışlardı. Birlikte iki şahit getirmiyen adamın getirdiği yazı kabul edilmezdi. Ulemanın ittifakan bildirdiklerine göre Zeyd bunu ihtiyatından yapıyordu. Bir âyeti yazılı görmekle iktifa etmiyor, bunu Resulullahtan işittiğine iki de şahit istiyordu. Zeyd getirilen âyetleri kendisi bildiği halde bu işde son derece ihtiyatlı davrandığından böyle yapıyordu. Kaziyyenin aksi de öyle idi. Yâni yazılı bir şey getirilmezse hâfızalardan bir şey kabul olunmuyordu. Bu getirilen sahifeler vahiy kâtiplerinin Peygamberin huzurunda onun murakabesi altında yazılan sahifelerdi."

Zöhrî (H. 124/M. 741) şunu rivayet ediyor:
"Resulü Ekrem irtihal ettiği zaman Kur'an-ı Kerim hurma dalları ve deriler üzerine yazılı bulunuyordu."
Bunlardan ve emsali daha birçok rivayetlerden anlıyoruz ki bütün Kur'an Hazreti Peygamberin hayatında yazılmıştı. İleride geleceği veçhile Zeyd, Kur'an'ı cem' ederken hafızların ezberleriyle iktifa etmiyerek Peygamberin huzurunda
yazılan yazılardan istinsah etti. Vahiy geldiği müddetçe sırayla toplamaya imkân olmadığından bu yazılanlar dağınık bir halde idi. Hem bütün Kur'an Resulûllah için ayrıca yazılmış bulunuyordu ve bunlar Hanei Saadetlerinde idi. Diğer ashab da kendileri için yazmışlardır. Cem' ederken ashabdan da parçalar istediler, bu kemali ihtiyattan yapıldı. Kimde ne varsa getirsin denildi. Bu elde toplu değildi demek değildir.
Müslim şu hadîsi rivayet ediyor: "Benden Kur'an'dan başka bir şey yazmayın. "Demek ashab da Kur'anı yazıyorlardı. Âyetlerle, hadisler karışmasın diye hadîslerin yazılmasına müsaade yoktu. Ashabın evlerinde Kur'an-ı Kerim nüshaları bulunduğunu yine bu rivayetlerden öğreniyoruz.
Hiç şüpheye mahal kalmıyacak şekilde açık olarak anlıyoruz ki, Kur'an-ı Kerim'den her âyet ve her sûre Peygamberin huzurunda yazılmıştı. Ancak bunlar Mushaf haline getirilmiş değildi. Muhtelif parçalarda idi. Ebubekir'in işi bunları bir cild haline getirmek olmuştur.

Hârisi Muhâsibi diyor ki: "Kur'an'ın yazılması muhdes, yeni bir şey değildir. Resulûllah onun yazılmasını emretmiştir. Lâkin dağınık bir halde sahifelerde idi. Ebubekir onun yazılı olduğu şeylerden istinsah edilerek toplu bir yere yazılmasını emretti. Bu şuna benzer: Birisi, Resulûllahın hanesinde Kur'an yazılı yaprakları dağınık bir halde bulsa da onları toplayıp zayi olmasınlar diye bir araya bağlasa, işte Ebubekir'in yaptığı budur. Şirazesi kopmuş sahifeleri bir cild haline getirmekten ibaret."

Burada şöyle bir şey sorulursa: "Kur'an'ın hâfızalarda ve bu dağınık sahifelerde kalacağına nasıl itimad olunur?''
İşte onun için toplayıp cem'ediyorlar ya. Cemederken de bu ikisine itimad ediyorlar. Çünkü ashab yirmi seneden fâzla bir müddet Kur'an'ı dinlediler. Kur'an'dan olmayan bir şey katılmasına ihtimal yoktur. Kur'an'dan olan bir şeyi atamazlar da. Onun için diyoruz ki: Ne bir şey katılmış, ne de atılmış olduğu gibi, hıfz, cemi' ve muhafaza olunmuştur.
tmp11CC-76.jpg

Süyutî'nin ve diğer eski kaynakların nakline göre Kur'an-ı Kerim şu yazı malzemelerinde yazılı idi :
1- Bez, varak, kâğıt,
2- Hurma dalı,
3- Yufka taş,
4- Deri,
5- Kürek kemiği,
6- Kaburga kemiği,
7- Ağaç kabuğu.


Şia ulemasından Abdullah Zincani yeni yazdığı "Tarihil-Kur'an" nam eserinde bu meseleye temas ettiği sırada diyor ki: "Vahiy kâtipleri âyetleri hurma dallarına, yufka taşlara, varak ve kâğıda yazarlardı. Bazan ipek ve deri parçalarına ve kürek kemiklerine yazarlardı. Üzerine yazmak, Arabın âdeti olan her şeyi kullanırlardı. Bunlara "Suhuf" derlerdi. Bu sahifelerden Resulûllah için yazılıp onun evine konurdu.''


İbni Nedim Muhammed Bini İshak, Fihristinde (H. 377/M. 987) der ki: "Kur'an Resulûllahın huzurunda taş parçalarına, hurma dallarına ve deve kemiklerine yazılmış idi."

Buhari de Zeyd Bini Sabit'ten şunu rivayet eder: "Kur'an'ın hepsini taş parçaları, hurma dalları ve ashabın hâfızalarından araştırıp topladım.''

Ayaşi tefsirinde şunu rivayet etmektedir: "Hazreti Ali şöyle demiştir: "Resulûllah bana şu vasiyeti yaptı: Onu merkadine defnettikten sonra Kitabullahı bir araya toplamadıkça evimden çıkmayayım. Çünkü Kur'an, hurma dallarında ve deve kemiklerinde yazılı idi."
Ali Bini İbrahim de Ebubekir Hadramî'den, o da Ebu Abdullah Cafer ibni Muhammed'den şöyle rivayet eder: "Resulüllah, Hazreti Ali'ye şöyle demiştir: "Yâ Ali, Kur'an sahifeler, ipek ve kâğıtlarda yazılı olarak benim yatağımın arkasındadır. Onu oradan alın, toplayın, Yahudiler Tevrat'ı zayi ettikleri gibi siz de onu zayi etmeyin." Hazreti Ali de gidip Kur'an'ı bir sarı beze topladı ve üze-rini mühürledi."

Kâşânî de "Es-Sâfî" de Kur'an'ı Hazreti Ali'nin noksansız topladığını söyler.
Kur'an-ı Kerim işte böyle Asrı Saadette yazılmış, tedvin olunmuştu. Hazreti Ebubekir zamanında cem'edilmiştir. Yâni resmen bir heyet tarafından yazılmıştır. Ashabdan bir çoğu Kur'an yazmıştı. Yalnız muayyen bir kaide ve tertip göstermeden yazmışlardı.


Eserin yazarı: Osman Keskinoğlu Eser: Kuranı Kerim Bilgileri

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Kuranı Kerim Bilgileri

MollaCami.Com