Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

Sultan Abdülaziz Öldürülmüştür.

Sultan Abdülaziz
Sultan Abdülaziz Öldürülmüştür.
Ortada, uydurulmamış, herkesin bildiği, belli bir olay vardı ki o da rahmetli amcamın kanlı ölümü idi. Sultan Abdülâziz intihar mı etti, yoksa onu şehit mi ettiler?...
Ben hâlâ o inançtayım ki Aziz amcam intihar etmiş değil, öldürülmüştür. Önce, doktor raporu o kadar lastiklidir ki dünyanın her yerinde en büyük tıp bilginleri tarafından tartışılabilir.
intihara kalkışan bir kimse, iki kolunun damarlarını birden nasıl kesebilir?. Bunu daha o zaman, doktorlar ortaya koymuş, yazarlar kitaplarına geçirmişti.
Ahmet Mithat Efendi merhumun «Üss-i inkılâp»ındaki şüpheli satırlar, Mithat Paşa'nın mahkemesinden de, mahkûmiyetinden de önce basılmış ve yayınlanmıştı; hem de dört yıl önce... Ahmet Mithat Efendi ise, paşanın düşmanı değil, yetiştirmesi, yakını idi.

Mahkeme, açık yapıldı. Muhakeme usulleri dışına çıkıl-mamıştır. Tanıklardan başka, bazı suçluların itirafları da var. Cinayet ve temyiz mahkemelerinin bu kadar önemli bir davada hak ve adaletten uzaklaşacak kadar vicdansız ve pervasız üyeleri ve kurulları bulunduğunu ileri sürmek, içlerinde Mithat Paşa'nın da bulunduğu bütün milleti aşağılamaktır!

Adalet mercilerinden geçmiş olan bir hükmü, bir de vezirler, devlet adamları ve din bilginlerinden kurulu bir fevkalâde Heyet'e inceleterek fikirlerini istedim. Hiç kimseyi madde ve manâ olarak baskıya almamış olduğum da içlerinden bazılarının, büyük bir özgürlükle fikirlerini söylemiş olmalarından bellidir. Dikkat olunursa, bunların arasında şahsıma bile söz dokunduranlar oldu. Böyle olduğu halde, toplanan oylar, hüküm giyenlerden yana bir çoğunluk sağlayamamıştı. Ben bu konuda mahkemelerden de, vezirler, devlet adamları, din bilginlerinden kurulu fevkalâde Heyet'den de insaflı kalarak hükümlülerin hayatlarına merhamet ettim : idam hükmü hiçbiri hakkında uygulanmadı.Şimdi, mahkeme kararından da, doktor raporundan da daha kuvvetli bir akıl delilini de ben öne süreyim : Sultan Azizi hâl' etmek fikri, en önce Serasker Hüseyin Avni Paşa'ya gelmişti. Mithat Paşa ile bu işe karışmış öteki devlet adamları, olaya âdeta sürüklenerek karışmışlardır.
Hüseyin Avni Paşa
Serasker'i, padişaha düşman eden sebeb, bir aralık rütbe ve nişanlan alınarak memleketi olan İsparta'ya sürülmüş olmasıdır. Kinci Hüseyin Avni Paşa bunu unutmadı; ve eline geçen ilk fırsatta intikamını aldı. İsraflar, falanlar hep be-hânedir. (Martin-i Hanri) tüfeklerinin satın alınması sırasında Hüseyin Avni Paşa, hazine zararı karşısında köpüren titiz bir kişi olmadığını âleme göstermişti!..
Ama Hüseyin Avni Paşa kinci olduğu kadar ihtiyatlıydı. Sultan Aziz, intihar etmek değil, yaşamak, ve kendisinin aranacağı bir günü görmek isterdi. Topkapı'dan Sultan Murad'a gönderdiği o acıklı mektup da bunu ispatlar. Hâl' edilmiş hiçbir hükümdar yoktur ki, halkın kendisini nedametle aramakta olduğunu görüp işitmeden ölmeyi istesin.

Sultan Murad'ın hastalığı daha ilk gün, biat töreni sırasında hissedilmiş ve görülmüştü. Sultan Aziz, belki gafil avlanmıştı ama, kendisinden yana olanlar pek çoktu. Kısa bir süre içinde, Abdülâziz'in lehinde toplumdan büyük tepki doğacağını kurnaz Serasker hâl' sırasında gördü. Tehlikeyi ne suretle olursa olsun kaldırmak, onun için bir zorunluktu. İşte Sultan Aziz'in şehadet sebebi budur! (23)
Amcam Abdülâziz'in kendisini öldürmeyip «öldürüldüğü» böylece tahakkuk ettikten sonra, mahkûmlar arasında masum bulunup bulunmadığı ikinci derecede kalır.

(Bu satırları yazdıktan sonra hatırıma geldi, unutmamak için kaydediyorum. Hüseyin Avni ve Mithat paşalarla, ken-dilerile işbirliği yapmış arkadaşları Beşiktaş'taki" «Muvak-kithane»de, Harbiye Okulu öğrencilerinin gelişini heyecanla beklerken, belirli saatin gelip geçmiş olduğunu sanarak, «Ah, Süleyman Paşa, bizi ele verdi, hiyanet etti.» diye birbirlerile konuşmuşlardı. Bu olay, hiç kimsenin inkâr edemiyeceği bir gerçektir.)
Evet, mahkûmlar arasında masum bulunup bulunmadığı meselesi, suçun yaratılmadığı, hükmün zorlanmadığı belli ol-

(23) Abdülhamit ve Murad birbirlerini hiç sevmezlerdi. Abdül-hamid'in hâl' edilmesinden sonra tahta çıkan kardeşi Sultan Reşat, Mâbeyn Başkâtibi Ali Fuat Türkgeldi'ye şu olayı anlatarak bu düşmanlıkların Sarayda nasıl kullanıldığını açıklamıştır.
«Bir gün Şehzade Abdülhamid Efendi ile beraber, Sultan Aziz'in huzuruna çıktık. Hamit efendi, büyük birader Murad efendinin Sultan Aziz'i ne suretle fasl-u mezemmet (arkasından konuşmak) etmekte olduğunu nakletti. O da bana: «Sen de işittin mi?» diye sordu. Ben cevaben «Biraderin ağzından efendimizin senasından başka birşey işitmedim, dedim. Dışarı çıkınca Hamit efendi: «Tu senin suratına, beni rezil ettin» dedi.

Bir gün de Murad'ın dairesine gittiğimde kendisini Sultan Aziz hakkında pek hiddetli bir halde gördüm; yanında duran hançeri göstererek: «Bir gün gidip şu hançerle o koca karnını deleceğim» dedi. Ben de «Pek iyi edersin birader, sen onu öldürürsün, kısas olarak seni de öldürürler; Hamit efendi tahta çıkar. Bu suretle sevmediğin Hamit efendiye hizmet etmiş olursun» dedim.

duktan sonra, ikinci derecede kalır. Yanlış varsa, hâkimlerine aittir.
Mithat ve Mahmut Paşaların bir gece, adlan belli subaylar ve askerler tarafından Taif kalesindeki mahpeslerin-de boğulmuş olduklarını iddia ediyorlar. Doğru olsa bile, bu işe ben ne katıldım, ne de rızam vardır. Hatırıma gelen bir olayı buraya olduğu gibi aktarmak, tarihi ve tarihle birlikte ileri sürdüklerimi aydınlatmak ve pekiştirmek isterim.


Eserin yazarı: İsmet Bozdağ Eser: II. Abdülhamid Han'in Hatıra Defteri

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

II. Abdülhamid Han'in Hatıra Defteri

MollaCami.Com