Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler
İlim
İlim, amel içindir. Yoksa sırf ezberlemek ve
insanlara anlatmak için değildir.
Önce öğren ve öğrendiğinle amel et. Sonra da
başkasına öğret. Önce öğrenir, sonra da öğretirsen,
sendeki ilim konuşur. Sen sussan ve konuşmasan
bile, ilim, amel diliyle konuşur. Yani ilminle
işlediğin amel, ilmin amel olarak konuşması
demektir.
Sen, önce zahir ilmini öğren, sonra da zahir
ilminden bâtın ilmine atla. Sen, önce şu zahir ilmi
ile amel et, zahir ilmini tatbik et. Ta ki onunla
yaptığın amel, seni yapmadığın şeyin ilmine
götürsün.
Sen zahir ilmi ile amel et ki, o, seni bâtın ilmine ve
bâtın ameline götürsün. Şu zahir ilmi, zahirin
ışığıdır. Bâtın ilmi de bâtının ışığıdır. Bâtın ilmi,
Rabbinle senin aranda bir ışıktır. Her ne zamanki
ilminle amel edersen, yolun Allah’a yaklaşır.
Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar:
- Âlimler, peygamberlerin vârisleridir.
Âlimler, peygamberlerin ilimleri ile amel edince,
onların halifeleri, vârisleri ve naibleri, vekilleri
olurlar.
İlim kışırdır, kabuktur. Amel ise özdür, usaredir.
Kabuk, özün muhafazası için korunur. Öz, tohum
ise, kendisinden yağ çıkarmak için korunur.
Kabuğun içinde öz bulunmayınca, o ne yapılır ki?
Özün yağı bulunmadıktan sonra, o neye yarar ki?
İlim gitmiş, ziyan olmuştur. Çünkü ilimle amel
edilmeyince, yani amel gidince, hiç şüphe yok ki
ilim de gider. Bunun için Peygamber Efendimiz,
şöyle buyurmuşlardır:
- İlim, kendisiyle amel edilmesi için çağrıda
bulunur. Eğer kendisiyle amel edilirse, ne âlâ. Aksi
halde, ilim geçer, gider.
Eserin yazarı: Abdülkadir Geylani Eser: Fethü´r Rabbani