Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

TEFSİRİN FIKIHLA ALÂKASI

Burada diğer bir nokta vardır. Ona da biraz temas edelim: Kur'an tefsirleri pek çoktur. Kütüphaneler bunlarla tıklım tıklım doludur. Bunların içinde her mevzua temas edenleri de vardır. Bazı müfessirler tefsirlerini hükemanın, filozofların sözleriyle doldurmuştur.

Ebu Hayyan (Bahr) da der ki: "İmam Fahreddin Razı tefsirinde uzun boylu nice eşya cem'eylemiştir ki, tefsir ilminde onlara ihtiyaç yoktur." Onun için bazı ulema Razî'nin tefsiri hakkında: "Onda her şey mevcuttur, ancak tefsir yoktur." demişlerdir. Bunu Kâtip Çelebi de böylece nakleder.

İleride geleceği veçhile Kur'an'ın birinci gayesi hidâyet vermektir. Ulûmu kevniyeden bilmünasebe bahseder. Onun için zamanın ilimlerini, fenlerini tefsire karıştırmak, Alûsî'nin dediği gibi, tehlikelidir.
İlim ve fen nazariyeleri değişiyor. O zaman tefsiri de değiştirmek lâzım gelecektir. Meselâ eskiden tefsirler zelzele, ay ve güneş tutulması hakkında yazıp çizdiler. Batlamyus nazariyesine dayanarak bazı âyetleri tevil bile ettiler. "Semavat hark ve iltiyamı kabul etmez" gibi kavilleri hak sandılar. Halbuki ne oldu? Hepsi altüst oldu. Onun için o kabil tefsirler de hatâdan kurtulamaz, bu tarz tefsirler hâlâ devam etmektedir. Bunların maksadı Müslümanları uyandırmak, kâinattan istifadeye, tabii ilimlere teşvik etmek olsa gerektir.

Bu kabîl tefsirlerin en yenilerinden biri Mısırlı Şeyh Tantavî Cevheri tarafından yazılan 25 ciltlik büyük tefsirdir ki, (1352H./1933 M.) senesinde tab'ı sona ermiştir. Bu esere girişte de işaret etmiştik ve acaip garaip şeylere meraklı olan Orta ve Öte Asya'da bu tefsirin çok rağbet gördüğünü söylemiştik. Cevheri, hüsnü niyet sahibi bir adamdı. Müslümanların terakkisini isterdi, onların geriliğine acırdı. Onun için her fırsattan istifade ederek Müslümanların ilme sarılmalarına çalışırdı. "Kur'an ve Ulûmu Asriye" nam kitabında bakın ne diyor:
الله الذي خلق السموات والارض......وان تعدوا نعمة الله لا تحصوها

"Allahül-le zi Halekas-semâvati Vel-arda... lâ tuhsuha"
"Allah öyle bir Tanrıdır ki, gökleri ve yeri yarattı. Gökten su, yağmur indirerek onunla size rızk için türlü semereler çıkardı. Emriyle denizde cereyan etmek üzere size gemileri müsahhar kıldı. Size nehirleri de müsahhar kıldı. Ve sizin için birbiri ardınca güneşi ve ay'ı müsahhar kıldı. Ve yine sizin için gece ve gündüzü müsahhar kıldı. Hem size istediğiniz şeylerin hepsinden verdi. Öyle ki Allahın nimetlerini hesab etseniz onları saymakla bitiremezsiniz."
(İbrahim Süresi)
"Bu âyette tam yedi yerde "size" diyor. Su bizim, her şey bizim. Bu sizden Müslümanları müstesna mı tuttu, arzın mahsulâtını gayri müslimlere mi tahsis etti, yoksa hitap umumî mi? Asya, Afrika ve Avrupa arasında, Atlantikte, Okyanuslarda yüzen vapurlar Frenklere mi münhasır? Müslümanlar ticaret ilminden neden bu kadar gafil kaldılar da her şeyi başkalarının ellerine verdiler. Arzın her tarafında, denizlerde ve nehirlerde yüzen vapurlar hep Avrupalıların.
Elektrik, telgraf, telsiz, bunları hep onlar öğreniyorlar. Ey Müslümanlar, size ayıp değil mi ki, sayınız 350 milyonken denizlerde tek bir vapurunuz yok. Başkalarının ise dopdolu. Allahü Teâlâ size hitap ederek buyurdu ki: "Size gemileri müsahhar kıldı. "ilim kavaidine göre işler bunlar."
"Geminin yapılmasını, iskeletini, demir sanatını bileceksin, keresteyle tamamlıyacaksın, yürütmek için elektrik, buhar bileceksin. Haberleşmek için telsiz kullanacaksın, yol bulmak için hey'et öğreneceksin., bulut, rüzgâr, fırtına hallerinden anlayacaksın."
"Size nehirleri de müsahhar kıldı. Nehir tarlaları sular, barajlardan elektrik istihsal olunur. Kömür ve petrol yerini tutar. Müslümanlarsa arzın her tarafında nehirlerden gafil, onlar da başkalarının elinde. Dere akar, gafil Müslüman bakar."

Yeni acaip tefsirlerden biri de Ebu Zeyd'in "El-Hidaye Vel-İrfan fi Tefsiril-Kur'ani bil-Kur'an" isimli tefsiridir. 1931'de Mısır'da yayınlanmıştır. Eser bir çok saçmalarla doludur. Bunda da Kur'an'daki âyetler yeni yeni tefsir olunuyor, mucizeler asrı ilimlerle tevil olunuyor. Meselâ "Ve li Süleymaner-riha" âyetinde o zaman Süleyman'ın emrinde olan rüzgâr ve hava şimdi de Avrupa devletlerinin emrinde, telgraf ve telefonla, telli ve telsizle onların işaretlerini taşıyor" diyor. Tefsir yazarken herkes kendinin ileri olduğu ilimleri tefsirine katıyor, ilminin tesiri altında kalıyor.

Meselâ, Razi, felsefede; Kurtubî fıkıhta, Zeccac ve Vahidî nahivde; Zemahşerî belâgatta kudret ve salâhiyet sahibi olduklarından o bildiklerini tefsirlerine kattılar.

İslâm uleması Kur'an ilmiyle en çok meşgul olmuştur. İslâm ilimlerinin temelini ve nüvesini Kur'an teşkil eder. Tefsire dair olduğu gibi ahkâmı Kur'an'a, i'rabına, garip kelimelere, kıraata, tecvide vesaireye dair sayısız eserler yazılmıştır.

İbni Nedim fihristine ve Mevzuatül-Ulûma göz atarsak ulûmu Kur'an'a dair nice eserler görürüz. Ulûmu Kur'an en engin bir mevzudur. En güzide kalemler bu sahada oynamış, en bol eserler bu sahada meydana gelmiştir. Bütün Kur'an tefsirleri olduğu gibi Amme, Tebareke gibi cüz tefsirleri; Yâsin, Yusuf, Fatiha gibi sûre tefsirleri, Âyetül-Kürsi tefsiri gibi âyet tefsirleri dahi vardır. Manzum tefsirler, noktasız harflerle yazılanlar bile bulunur.

Tefsir tedvinine ikinci asrın başında, Mücahit başlıyor. Dördüncü asırda Bakıy Bini Mahled Kurtubî tefsirini yazıyor ki rivaye ve mes'ur tefsirlerin başında sayılır. Nedense Taberî kadar meşhur olamamıştır. Onun hakkında İbni Hazm: O tefsirin misli yoktur, diyorki haklıdır. Dördüncü asırda İbni Cerir Taberî yetişiyor ve eseri bir çok rivayet ve nakilleri topluyor. Adı üstünde hakikaten "Camiül-Beyan''(74) İbrahim Zeccâc, Ebu Cafer Nahhâs, Ebül-Leys

Semerkandî hep bu devrin meşhur müfessirleri sırasında yer alırlar. İbni Aziz Sicistanî garip Kur'an'a dair eserini de bu devirde yazmıştır. Beşinci asırda Nizamüd-Din Hasan Nisaburi yetişmiştir.

Altıncı asırda tefsirde altın(75) devri başlıyor. Hüseyin Begavî, Keşşaf sahibi Carullah Zemahşerî, Ömer Nesefî, müfredata dair en mühim eseri yazan Ragıp İsfehanî, Gırnatalı İbni Atıyye, İbni Cevzî bu devrin mühim simalarındandır.

Yedinci asırda faaliyet devam ediyor. İbnül-Esir, Tefsiri Kebîr diye anılan Mefatihül-Gayb sahibi Fahreddin Razi, Camii Ahkâmı Kur'an sahibi Muhammed Kurtubî, Envarı Tenzili saçan, esrarı tevili açan Kadi Beyzavî en mühim eserleri veriyorlar.

Sekizinci asırda Ebül-Berekât Nesefî, Hâzin, Endü-lüslü Ebu Hayyân yetişiyor. Mevlâna Hızır Türkçe Tibyan tefsirini yazıyor.

Dokuzuncu asırda Mecdüddin Firuz Abâdî var. "Cevahirül-Esdâf" isimli Türkçe tefsir İsfendiyar Bey zamanında yazılıyor. İbni Arapşah Ebül-Leys tefsi-rini Türkçeye çeviriyor.

Onuncu asırda İbni Kemal Paşa ve Ebus-Suud Mehmed Efendi gibi iki değerli Türk âlimi tefsirlerini yazıyorlar ve Arapçayı en mükemmel surette bildiklerini şaheserleriyle isbat ediyorlar. Ebus-Suud tefsiri Arap ule-masınca pek muteber tutulur. Türk ulemasının Arapça bildiğini Araplara kabul ettirmiştir. (76)
Altıncı asırda başlayan bol eser verme devri durakladı.

Onikinci asırda İsmail Hakkı "Ruhül-Beyan" ını yazdı.

Onüçüncü asırda Şevkânî'nin Fethül-Kadir'i bilhassa Alûsî'nin Rühül-Meani'si mühimdir.

Ondördüncü asırda tefsir ilmi yeniden canlanmaya başladı. Mısır'da ve Türkiye'de yeni yeni tefsirler yazıldı. Eskidenberi tefsirlerini Arapça kaleme alan Türk uleması, millî dile ehemmiyet vererek Türkçe yazmaya başladılar. Şeyhül-İslâm Musa Kâzım'ın noksan kalan tefsiri, Şer'iyye Vekili ve Konya Mebusu Mehmet Vehbi'nin "Hülâsatül-Beyan'ı Büyük Millet Meclisinin karariyle Diyanet İşleri tarafından yazdırılıp yayınlanan Elmalılı merhum Hamdi Yazır'ın ''Hak Dini, Kur'an Dili" tefsiri son devrin eserleridir. En yeni de Ömer Nasuhi Bilmen'in tefsiridir. Seyyid Kutub'un Fi-Zilalil Kur' an' ı terceme olunmuştur.
_________


(74) Taberi'nin tefsiri Nuh Samanî'nin emriyle Farsçaya çevrilmiştir! Taberi'nin bir de tarihi vardır. Hilkatten başlayarak Hicrî 309 senesine kadar vekayii anlatır. Bu tarih Mansur İbni Nuh Samanî'nin emriyle Hicri 352 senesinde Farsçaya bozuk bir şekilde ilavelerle tercüme olunmutur İşte Türkçeye tercümesi bu bozuk Farsça tercümeden yapılmıştır. Onun için aslında olmayan pek garip şeyler vardır. Kâtip Çelebi'nin de farkına vararak dediği gibi: "Avamı Rum arasında mütedâvil olan budur."
(75) Mutezileden olan Zemahşerî tefsirinde Kur'an'ın belagatını göstermek hususunda büyük bir gayret sarfetmiştir. Şu kıt'aya bakın:
"Dünyada sayısız tefsirler var. Fakat içlerinde benim Keşşafım gibisi yoktur. Eğer hidayet istiyorsan onun kıraatına sarıl. Zira cehalet illet gibiyse, Keşşaf da şifa vericidir.''
(76) Hasan Zeyyât, Edebiyat kitabında Ebus-Suûd ve Birgivi'nin iyi Arapça bildiklerini yazar.



Eserin yazarı: Osman Keskinoğlu Eser: Kuranı Kerim Bilgileri

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Kuranı Kerim Bilgileri

MollaCami.Com