Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

ÂDAB-I MUÂŞERET'İN MAHİYETİ

1611 HANEFİ FÜKAHASINDAN İbn-i Abidin; "Farz-ı Ayn" olan ilimleri tasnif ederken: "Kulun dinini icrası, Allah için amelinin ihlâsı ve kulları ile muâşereti hususunda muhtaç olduğu ilmi öğrenmesi İslâm'ın farzlarındandır"(1) hükmünü beyan etmektedir. Dikkat edilirse; insanların birbirleriyle olan münasebetleri (muaşeret kaideleri) hususunda bilgi sahibi olmaları farz-ı ayn'dır.



1612 Önce "Muâşeret" kelimesi üzerinde duralım. Arapça olan bu kelime; mufâale vezninde olup "iç-içe girmek, karışmak, münasebet halinde olmak" gibi manalara gelir.(2) Istılah'ta genellikle "Âdab-ı Muâşeret" şeklinde, terkip olarak kullanılır. Malum olduğu üzere "Âdab" kelimesi, edebin çoğuludur. Edeb; "Edûbe" fiilinden türetilmiş bir kelime olup, "Zerâfet" ziyafete davet, insanlarla güzel münasebetlerde bulunmak manasınadır. İmam-ı Kurtubi: "Kur'ân-ı Kerîm'in icazlarından birisi de ilimdir. Helal, haram ve sair hükümlerle insanlığı ayakta tutan, ailevî ve beşeri münasebetleri düzene koyan ve saadeti hazırlayan bir ilim"(3) hükmünü zikretmektedir. Sonuç olarak "Âdab-ı Muâşereti"; insanların birbirleriyle münasebetlerinde, helâl ve haram hududlarına riâyeti esas alan bir ilimdir" şeklinde tarif edebiliriz.



1613 Yaratılış itibariyle (fizikî ve ruhî açıdan) birbirine bağımlı olan insanlar, cemiyet halinde yaşamak durumundadırlar. Tek başına yaşamak isteyen insana "vahşi"; onun içinde bulunduğu duruma da "vahşet" adı verilir. İnsanları vahşete (yalnızlığa) sürüklemeye çalışan kimseler ta'zir cezasına çarptırılır.(4) Bu genellikle onlara hakâret etmek ve cemiyet dışına itmeye çalışmakla gerçekleşir.



1614 Resûl-i Ekrem (sav) insanların verdiği sıkıntıya sabretmenin, onlardan uzaklaşmaktan daha hayırlı olduğunu beyan ederek: "Nefsi ve malıyla mücâhede eden bir kimse; insanların şerlerinden emin olmak için vâdilerden bir vâdiye sığınıp, Allahû Teâla (cc)'ya ibâdet etmekle meşgul olandan daha hayırlıdır"(5) buyurmuştur. Esasen başta "zekât" olmak üzere, Cum'a Namazı, Sadaka-i Fıtır ve bunun gibi birçok ibâdet ancak cemaat halinde edâ edilebilir. Münzevi bir hayat yaşamak; farz ve vâcip birçok ibadeti terketmeyi beraberinde getirebilir.



1615 İnsanların birbirleriyle münasebetlerini izah edebilmek için, İslâm'ın insanları ne şekilde değerlendirdiğini dikkate almak zorundayız. Zirâ "Beşerî Münasebet" tabiri; dini ve rengi ne olursa olsun, bütün insanları kapsamına almaktadır.




Eserin yazarı: Yusuf Kerimoğlu Eser: EMANET VE EHLİYET

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

EMANET VE EHLİYET

MollaCami.Com