Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

SÛRELERİN MÜNASEBETLERİ

Yukarıda gerek âyetlerin ve gerekse sûrelerin vahyin Sûrelerin Tertibi Arasındaki Yüksek Ahenk ve Metin Bağlılığı işaretiyle tertip olunduğunu gördük. Şimdi de bunların birbirine nasıl muhkem bir bağ, sağlam bir
münasebet, yüksek bir âhenkle bağlanıp perçinleştiğini görelim. Medine'de tamam olmuş sûreler var. Onun için sûrelerin nüzul tarihine göre tertip olunması o kadar fazla bir şey ifade etmez. Âyetleri ise nüzul sırasiyle tertip edince Kur'an'ın kül halindeki bütünlüğü, âyetler arasındaki bağlılık çözülür. Onun için en doğru olan tertip yapılmıştır. Kur'an'ın nüzul zamanında yaşayan eshab bu işi herkesten iyi biliyorlardı. Nerede, ne münasebetle nazil oldukları pekâlâ malumlarıydı. Bu hususta söz onlarındır. Hazreti Ebubekir ve Hazreti Osman zamanlarında heyetçe yapılan cemi' ve istinsah işleri hepsinin elbirliğiyle yapıldı. Hazreti Ali, Übey Bini Kâab, Abdullah İbni Mes'ud, Abdullah İbni Abbas gibi kibar eshabın tertiplerinin bazı uymayan yerleri vardı. Süyutî (İtkan)'ında. nüzul sırasına göre yapılmış tertiplerden mühim bir kısım zikretmiştir. Abdullah Zincanî Tarihi Kur'an'ında. bu Mushafların ve Cafer Sadık'ın Mushafının tertiplerini göstermektedir. Bunların arasındaki ufak tefek farklara gelince bunun sebebi şudur: Her sûre birden nazil olmuş değil. Bir kaç sûrenin âyetleri birden iniyor. Bir sûrenin nüzulü başlamışken o tamam olmadan
arada başka sûre veya başka sûreye ait âyetler iner. Şimdi o sûrenin nüzule başladığı zamanı itibar edenlerce o evvel olur. Sonunu itibar edenlerce ise sonraki olur. İşte böylece başını ve sonunu itibar etme sebebiyle nüzul sırasında bazı ihti-laflar görülmüştür.
Nüzul tarihine göre Mushaf tertip edenlerin maksadı ortaya yeni bir tertip çıkarmak değildi. Yalnız anlamaya kolaylık olsun diye yapılmıştır. Yoksa böyle tertipleri Müslümanlar arasında yaymak gayesi gütmüyorlardı. Nâsih ve men-suhu kolayca ayırmaya yardımcı olsun diye yapılmıştır. Meselâ böyle nüzul sıra-siyle tertip yapanlardan birisi Hazreti Alî'dir. Bu umumî tertibi kabul etmemek sayılmaz. Hazreti Ali, Hazreti Osman Mushafına aykırı bir tertip ortaya atmak için bunu yapmış değildir. Sünnî ve Şii bu hususta müttefiktir. Hazreti Ali, Mushafı Osman'ı takdirle karşılamıştır. Hattâ Kur'an istinsah olunurken bu işe nezaret edenlerdendi. Eğer bugünkü tertibe muhalif olsa bu işi deruhte etmez, itirazda bulunurdu. O nüzul tarihine vâkıf olduğundan sırf tarihe yardım mak-sadiyle bunu yapmıştır. Bugünkü tertibin Resulü Ekremin tertibi olduğunu herkesten iyi biliyordu.
Hazreti Ali, hakkı müdafaadan çekinmeyen, bu hususta kellesini koltuğuna alan bir zattı. Ebubekir ve Osman zamanında yapılan cemi' ve istinsah işinde bir kusur görse onu söylemekten niçin çekinecekti? Tarih böyle bir şey kaydetmiyor. Haydi o zaman itiraz etmedi, diyelim. Ya kendisi Halife olunca istediğini yapamaz mıydı?
Anlaşılıyor ki Kur'an-ı Kerim'in bugünkü tertibine onun hiç bir diyeceği yoktu. Hazreti Osman'ın işini herkes beğenmişti. Gerek sûrelerin ve gerekse her sûreye ait âyetlerin tertibi Resulü Ekrem tarafından yapıldığı hiç şüphesizdir. Bu iş tevkifidir. Vahye dayanır. Başka türlüsü olamaz. Aradaki münasebet ve alâ-kayı Sahibi Vahiy bilir ve gösterir. Sûreler ve âyetler arasındaki tenasüp son derece canlıdır. Bu hususta yukarıda münasebet düştükçe misaller ve örnekler verdik. Burada da bir tanesini zikredelim:
Meselâ: Bakara Süresindeki ribaya dair olan âyet, sadakaya ait olan âyetleri takibeder. Bunun sebebi şudur: Sadakaya dair olan âyetler ile riba yapmanın günah olduğunu anlatan âyetler fukara lehinde olan âyetlerdir. Bunlardan maksad hep fakirlerin halini ıslah içindir. O günkü ictimaî şartlar bu iki nevi âyetlerin birlikte nüzulüne müsait değildi. Ribayı menetmeden önce içtimai heyeti hazırlamak gerekti. Onun için manaca, konuca ve gayece birbirine bağlı olan bu iki âyet ayrı ayrı zamanlarda nazil olmuştur. Fakat mevzuları birbirine yakın olduğundan tertipte yanyana yazılmışlardır. Bunu yapan Resulü Ekremdir. Bütün rivayetlerden ve gördüklerimizden anlıyoruz, ki Kur'an'ın tertibi son derece mükemmeldir.
Bunu biraz daha izah edelim: Açık ve berrak bir gecede gökyüzünde parıl-dayan yıldızlara bakıyorsun. Öteye beriye rastgele serpilmiş, gelişi güzel oralara
düşmüşler gibi. Öyle tabur halinde sırada dizili değil. Kibrit çubukları gibi istif de edilmemişler. Darmadağınık. Fakat bunların aralarında öyle bir ince nizam ve âhenk var ki, birinin mahrekinden çıkması, medarından küçük bir inhirafı dağılmasını mucip oluyor. Senin gözünle tesadüfe bağlı, gelişi güzel sıralanmış gibi görünen bu gezen ve duran yıldızlar arasında öyle bir âhenk ve nizam var ki, insan hayran oluyor. Bunu bize kim haber veriyor? Heyet ilmi erbabı, astronomi mütehassısı. O işten anlayan o. Bu ince nizamı onun teleskopu görüyor ve göste-riyor. İş ihtisas meselesi. Bu hususta söz heyet âliminin.
İşte Kur'an'daki âyetlerin ve sûrelerin arasındaki ince nizam ve güzel insi-camı da bu ilmin erbabı biliyor. Bize düşen onların haberlerine kanmaktır. Nasıl ki yıldızların nizamı hususunda kozmoğrafya ilmine inanırsak. Bu hususta da iş ihtisas meselesidir. Öyle arapça bir kelime bilmeden, İslâmın elifinden haberi olmadan veya sadece dışı öğrenip fakat ruha nüfuz etmeden Kur'an'ın tertibi aleyhinde söz söylemek akıl kârı değildir. Harekeli Mushafı yüzünden okuyamı-yan birisi kalkar da bunlardan dem vurursa ne demeli? İlim bu gibi şeylerden uzaktır. İşin garibi hem ihtisas devrindeyiz diyoruz, hem de anlamıyacağımız şeylere karışıyoruz. Nasıl olur? Asrımız ihtisas asrıdır. Öyle de olmalıdır. Bir iş ehlinden başkasına bırakılırsa, o işin kıymetini bekle!
Türk Edibi Kâni Efendi, Kur'an sûrelerini tertip sırasiyle takip ederek güzel bir inşa yapmıştır. Kadı Iyaz'ın da sûreleri tertip sırasiyle zikrederek arapça bir duası vardır. Endülüslü şair İbni Cabir ise sûreleri tevriye yaparak manzum bir naatı şerif yazmıştır. Meraklılar onlara da bakabilirler. Bunların üçünü de Bur-salı Mehmet Tahir Beyin (Delilüt-Tefasir'inde bulabilirler.
Evvela Kur'an-ı Kerim'deki sûrelerin tertip sırasıyla bir cedvelini görelim. 114 sûre şöyle sıralanmıştır. Sûrenin sıra rakkamı hizasına nüzul sıra rakkamını koyuyoruz ve her sûrenin âyetlerinin sayısını da işaret ediyoruz:


Eserin yazarı: Osman Keskinoğlu Eser: Kuranı Kerim Bilgileri

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Kuranı Kerim Bilgileri

MollaCami.Com