Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

SÛRE ve AYETLERİN TERTİBİ

Mushafı şerifi elimize alıp açıyoruz. الحمدلله رب العالمين "El-Hamdü Lil-lâhi
Rabbil-Âlemîn" ile başlıyor. من الجنة والناس"Minel-Cinneti Ven-nâs" diye sona
eriyor. 114 sûre sıra ile dizilmiş. Her süreninde âyetleri birbiri ardı sıra tertiplenmiş. Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun, hangi mezhebden bulunursa bulunsun, bütün Müslümanların Kur'an'ı aynı tertip ve aynı şekildedir. Arada zerre kadar fark yoktur.

Halbuki Kur'an-ı Kerim, 23 Senede kısım kısım nazil olmuştur. Bir çok sûreler tam olarak birden vahyolunduğu gibi, bir kısmı da bölük bölük inmiştir. Bir sûre tamam olmadan diğer bir sûrenin vahyolunduğu, iki veya üç sûreye ait âyetlerin bir arada nazil olduğu vâkidir. Bugünkü şekilde Kur'an'ın âyet ve sûre-leri ne zaman ve kimin tarafından tertip olunmuş, bu sıra ile nazil olmayan âyetler Mushaftaki tertibde nasıl dizilmiş, işte bunları göreceğiz.

Ulema, bilhassa Usulü Fıkıhçılar bu meseleyi etrafiyle inceleyip her şeyi delilleriyle isbat eylemişlerdir. Her şeyden önce bilinmesi gereken nokta şudur: Kur'an'm iki türlü tertibi vardır. Biri âyetlerin tertibi, diğeri sûrelerin tertibi.

Âyetlerin tertibi, ilmî tabiriyle, ittifakan ve icmaan tevkifidir, yâni vahye müsteniddir. Bizzat Resulü Ekrem tarafından, nazil olduğu vakit bu şekilde tertip olunmuştur. Bunda hiç ihtilâf yoktur. Çünkü Resulü Ekrem şu âyeti, şu ve şu âyetleri muhtevi olan sûrenin şurasına yazın diye vahiy kâtiplerine emrederdi. Onlar da o tertib üzere yazarlardı. Böylece bir sürenin âyetleri vahyolunurken daha Sahibi Vahiy tarafından Cibril'in talimi üzere tertip edilmiştir. Bunda asla ihtilaf yoktur.
Kur'an ilimlerinden bahseden eserlerin en mufassallarından olan "İtkân" da Celâleddini Süyutî diyor ki: Âyetlerin tertibi tevkifi olduğundan icmaı ümmet ve ittifakı nusus vardır. Çünkü tekrar tekrar geçtiği üzere bir âyet nazil olunca Hazreti Peygamber vahiy kâtiplerine: "Şu âyeti, şu ve şu âyetleri havi olan sûrenin şurasına yazın" diye gösterirdi.

Osman Bini Ebil-As'dan şöyle rivayet olunuyor: "Resulûllahın huzurunda oturuyordum. Gözlerini dikti baktı, sonra dedi ki: "Bana Cebrail geldi ve şu âyeti, şu sûrenin şu mahalline koymamı emir buyurdu: "Innal-lahe ye'mürü bil'adli vel-ihsani ve itaizil-kurbâ..."
Âyetlerin tertibinin tevkifi olduğu, vahye müsteniden yapıldığı ümmet arasında ittifakidir. Hazreti Peygamberin hayatında hıfzan yapılan birinci cemi'de, Ebubekir zamanında kitabeten yapılan ikinci cemi'de, Osman zamanında yapılan istinsahta yâni üçüncü cemi'de, aynı tertip muhafaza olunmuştur. Demek Kur'an'ın âyetlerini tertip eden Peygamberdir. Ebubekir ve Osman o tertibe riayet etmişlerdir.

Buhari, Abdullah İbni Zübeyr'den şunu rivayet ediyor: Hazreti Osman'a dedim: والذين يتوفون منكم "Vellezine yüteveffevne minküm" âyetini diğer bir
âyet nesih etti. Onu niçin yazıyorsunuz? Osman da: ''Ey kardeşim oğlu, onda hiç bir şeyi yerinden bozamam" dedi.

Müslümanlar Kur'an'ı beş vakit namazda okurlar. Namazda yalnız âyetlerin değil, sûrelerin bile tertip üzere okunması lâzımdır. Fıkıh kitapları bu hususta gereken malûmat ve izahatı vermektedir. O tertibe riayet etmemek mekruhtur. Demek muayyen bir tertib var ki ona riayet etmek icabediyor. Resulullah cemaatla namazlarda uzun sûreler okurdu. Eshab da bunları daima dinler ve duyardı. Böylece âyetlerin tertibi hakkında malûmatları vardı, bir fikir edinmişlerdi.
Şu rivayete dikkat edin: Zeyd Bini Sabit'in başkanlığı altında çalışan heyet yazarken bir âyette tahkiki icabeden bir şey oldu mu, sahifelerde açık yerler bırakırlardı. Hazreti Osman ve Hazreti Ömer'e sorarlardı, işi tahkik ettikten sonra o açık bırakılan beyaz yere âyeti yazarlardı. Demek âyetlerin tertibi belli ki o sırayı bozmuyorlar, her birinin yeri var ki açık bırakıyorlar. Kelimenin nasıl yazılacağını tahkik ettikten sonra onu belli yerine yazıyorlar. Bu iş ancak muayyen tertipte yapılır ve herkesçe malûm olan da işte budur. Bunda icma' vardır. Her sûrenin âyetleri o kadar muhkem bir surette tertip olunmuştur ki, bundan daha mükemmeli tasavvur olunamaz. Kur'an'ın tertibi, Sahibi Vahye aittir. Hazreti Allah diyor ki: اناعلينا جمعه وقرأنه "İnne aleyna cem'ahu ve
Kur'anehu, yani: Kur'an 'ın cem'i ve tilâveti bize aittir."
Kur'an'ın cem'i onun bir kül halinde bir araya toplanması, âyetlerinin tertibidir. Bütün rivayetler bunu gösterir, Kur'an-ı Kerim, hadiselere, vakalara göre kısım kısım nazil olduğundan bir sûre tamam olmadan başka sûreden âyetler inerdi. Muhtelif sûrelerin muhtelif âyetleri muhtelif zamanlarda inmiştir. Hele uzun sûreler, bir mevzua ait âyetler birden inmiş değildir. Bu hususta muayyen bir kaide tesbit olunamaz. Bu ancak vahiy ile bilinir. Onun için vahiy gelince âyetin nereye yazılacağı da işaret olunurdu. Kitabın tertibi vahye göredir. Bu
hususta başka söz yoktur. Hattâ secavend(34) işaretleri ve duraklar da tevkifidir. Peygamber nerede durdu ise orada durulur. Duraklar âyetlerin sonu demektir. Burası tam cümle demek değildir. Bir âyette bir kaç cümle olabilir.
Celâleddin Süyuti, Begavi'den naklen şunu söylüyor: "Begavi "Şerhus-Sünne" de demiştir ki: Ashab Kur'an'ı deffeteyn (Mushafın iki yandaki kapakları) arasına ziyade ve noksansız olarak Resulullaha nazil olduğu gibi toplamışlardır. Peygamberden işittikleri gibi hiç bir şey takdim ve tehir etmeden yazmışlardır. Resulü Ekremden duymadıkları bir tertibe koymuşlardır. Resu-lullah, bunları ashabına talim ve telkin ederdi. Kur'an-ı Kerim âyetleri bugün Mushaflarımızda olduğu tertip üzere nazil oldukça sıralanmıştır. Bunu ona Cibril göstermiştir. Her âyet nazil olunca bu âyet şu sürenin, şu âyetinin arkasına yazılacaktır, diye işaret ederdi. Yine sabit olmuştur ki, sahabe, Kur'an'ı bir yere toplamaya sây ve gayret göstermiştir. Yoksa yeni bir tertibe sokmamışlardır. Çünkü Kur'an Levhi Mahfuzda tertip üzere yazılıdır. Allahü Teâlâ onu semai dünyaya toptan inzal etmiştir. Sonra oradan ihtiyaca göre kısım kısım nazil olmuştur. Nüzul tertibi tilâvet tertibinden başkadır."(35)


__________

(34) Secavend: Kur'an'ı iyi, düzgün ve hatasız okumak, yerli yerinde durmak veya birleştirmek için bazı işaretler konmuştur ki bunlara secavend denir. Bir nevi noktalamadır.
(35) C. Süyutî, "El-îtkan fi Ulûmil-Kur'an; c. I. s. 63.





Eserin yazarı: Osman Keskinoğlu Eser: Kuranı Kerim Bilgileri

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Kuranı Kerim Bilgileri

MollaCami.Com