Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

ASHAB-I KİRAMIN KUR'ANA VERDİĞİ ÖNEM

Ashab-ı Kiram, Kur'an-ı Kerim'i ezberliyorlardı. Yalnız şunu da bilelim ki, Ashabın hepsi Kur'an'ın bütününü ezbere bilmiyordu. Kibarı ashabın bir kısmı biliyorsa da, diğerleri Kur'an'ın bazı kısımlarını biliyorlardı. Bugünkü bildiğimiz şekilde hafızlar o zaman azdı. İleride Kur'an'ın cem'inden bahsolu-nurken göreceğimiz ve İbni Hacer'in dediği gibi Kur'an'ı ezberleyen ve onu başkalarına öğretmekle tanınmış kimselere ''Kurrâ'' namı verilir.
Kur'an-ı Kerim'i ezbere bilenlerin az olmasının asıl sebebi şu idi: Bugünkü gibi Kur'an'ın mânasını anlamadan ezberlemek sahabe devrinde yoktu. Onların kurrâsı mânaya da vâkıf oluyordu. Anlıyor ve ezberliyordu. Anlamadan başka-sına geçmiyordu. Mısır Üniversitesi Profesörlerinden Ahmet Emin "Fecrül-İslâm" namındaki eserinde diyor ki: "Peygamber Efendimiz zamanında sonraları olduğu gibi, Kur'an-ı Kerim'in tamamını ezberlemek şüyu bulmamıştı. Bir sûre veya bir kısım âyet ezberlerler, onların mânasını anlarlar, sonra başkalarına geçerlerdi. Kur'an'ın hıfzı ashab arasında tevzi olunmuştu."
Ebu Abdurrahman Sülemî diyor ki: "Osman Bini Affan, Abdullah ibni. Mesud gibi kurrâ bize haber verdiler ki: Onlar Peygamberden on âyet öğrendiler mi, onlarda ne var hepsini öğrenmeden, ilim ve amel meselelerini anlamadan, diğer ona geçmezlermiş. Biz Kur'an'ı işte öyle adamlardan aldık. Biz Kur'an'ı ve onunla ameli öğrenirdik. Bizden sonra öyle kimseler gelecek ki, Kur'an'ı su gibi içecekler, fakat hançerelerini, belki de boğazlarını ğeçmiyecek."
İmam Ahmed'in Müsned'inde rivayetine göre Hazreti Enes diyor ki: "Bir adam Bakara ve Al-i İmran sûrelerini okuyunca, bizim gözümüzde büyürdü." Çünkü bunlar en uzun sûrelerdir. Hazreti Abdullah İbni Ömer, Bakara sûresi üzerinde sekiz sene çalışarak öğrendi. Çünkü hem ezberler, hem de anlamadıkça bir âyetten başka âyete geçemezdi.
İşte Kur'an bu şekilde ezberlenince maksat hasıl olur. Yoksa mânasını düşünmeden okumakla asıl maksat hasıl olmaz. Asıl hüner mânasını düşünerek, anlıyarak tedebbürle okumaktır.
Ashab âyetlerin mânalarını düşünerek okurdu. Hazreti Abdullah İbni Mesud der ki: "Bakara ve Al-i İmran sûrelerini tefekkür ve teemmül ede ede okumak, bana seri' kıraet ile Kur'an hatmetmekten, Zelzele ve Karia sûrelerini mülâhaza ederek okumak da Bakara ve Al-i İmran sûrelerini sür'atle okumaktan daha çok zevk verir"
Kur'an-ı Kerim okumanın âdâbından ''İhyaül-Ulûm" çok esaslı bahseder.
İmâmı Âzam (H. 1507 / M. 732) ve Şafiî'ye (H.204/M.787) göre "Kur'an'ı güzel bir ses ve edâ ile okumak" lâzımdır. Ebu Musel-Eş'arî Kur'an okurdu. Resulûllah da dinlerdi. Sonra:

— Senin Kur'an okumanı dinlerken Davud'un Mizmarı sana verilmiş sanırım! derdi.
Ebu Musa da:

— Vallah senin dinlediğini bilsem daha özenir, daha güzel okurdum, diye cevap verirdi.
Hazreti Ömer, Ebu Musa'ya rastlayınca:

— Bize Rabbimizi zikrettir, andır! deyip ona Kur'an okuturdu.

Hazreti Aişe, bir akşam Resulûllahın yanına geç geldi. Hazreti Peygamber:

— Seni böyle ne alıkoydu? diye sordu. Oda:

— Bir adamın Kur'an okuyuşu. Ondan daha güzel sesli işitmiş değilim, dedi. Hazreti Peygamber kalktı, o sesi uzun uzun dinledi. Sonra Hazreti Aişe'ye:

— Bu, Ebu Huzeyfe'nin kölesi Salim, dedi. Allaha hamdolsun ki, ümmetimde onun gibilerini bulundurmuştur.
İşte böyle hıfz sayesinde Kur'an tahriften masun kalmıştır. Bu sayede Afrika'dan Çin'e, Endülüs'ten Türkistan'a kadar hidayet nuru saçmıştır, ışık salmıştır.


Eserin yazarı: Osman Keskinoğlu Eser: Kuranı Kerim Bilgileri

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Kuranı Kerim Bilgileri

MollaCami.Com