Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler
Kur'ân-ı kerîmin ifade gücü
İfade yönünden, kelime, harf yönünden Kur'ân-ı kerîmin diğer semavî kitaplardan bir farkı vardır. Tevrât, İncîl ve bütün kitaplar ve sahîfeler, hepsi birden, bir defada inmişti. Hepsi, insan sözüne benziyordu ve lafzları mu'cize değildi. Onun için çabuk bozuldu, değiştirildi. Kur'ân-ı kerîm ise, Muhammed aleyhisselâmın mu'cizelerinin de en büyüğüdür ve insan sözüne benzemez.
Her şâirin, şiir yazmak, nazım yapmak kâbiliyeti başkadır. Meselâ, Necip Fazıl ve Nâbî'nin şiirlerini iyi bilen usta bir edebiyâtçıya, Necip Fazıl'ın, son yazdığı bir şiirini götürüp, bu, Nâbî'nin şiiridir desek, bu şiiri, hiç işitmemiş olduğu hâlde, okuyunca:"Yanılıyorsunuz! Ben Nâbî efendinin ve Necip Fazıl'ın, uslubunu iyi bilirim. Bu şiir Nâbî'nin değil, Necip Fazıl'ın" demez mi? Elbette der.
Kur'ân-ı kerîmin insan sözü olmadığı tecrübe ile de ispat edilmiştir ve her zaman edilebilir. Şöyle ki, bir Arap şairi, bir sahîfede, edebî san'at inceliklerini göstererek, birşey yazmış, bunun arasına birkaç satır hadîs-i şerîf ve başka yerinde de, aynı şeyi anlatan bir âyet-i kerîme koyup, hepsi bir arada, İslâmdan ve Kur'ândan haberi olmıyan, Arabîsi kuvvetli birisine, bir adamın yazısı diye okutturulmuştur. Okurken, hadîs-i şerîfe gelince, durmuş,” Burası, yukarısına benzemiyor. Buradaki san'at daha yüksek, demiştir. Sıra, âyet-i kerîmeye gelince, şaşkın bir hâlde, “Burası hiçbir söze benzemiyor. Ma'nâ içinde, ma'nâ çıkıyor. Hepsini anlamağa imkân yok,” demiştir. Yâni az çok edebiyat bilgisi olan, Kur'ân-ı kerîmin farkını hemen anlar.
Mana içinde mana çıkan, böyle muazzam bir deryayı herkes anlayabilir mi? Bugün piyasada bilhassa, Avrupa'da Kur'ân-ı kerîmin pek çok tercümesi vardır. Halbuki, Kur'ân-ı kerîm, hiçbir dile, hattâ Arapçaya tam tercüme edilemez. Sebebi şu: Herhangi bir şiirin, kendi diline bile, tam tercümesine imkân yoktur. Ancak meâli ve îzâhı olur. Kur'ân-ı kerîmin ma'nâsını anlamak için tercümesini okumamalıdır. Bir âyetin ma'nâsını anlamak demek, Allahü teâlânın, bu âyette, ne demek istediğini anlamak demektir. Bu âyetin herhangi bir tercemesini okuyan kimse, murâd-ı İlâhî'yi öğrenemez. Tercüme edenin, bilgi derecesine göre yaptığı meâli öğrenir.
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde kullarına saâdet yolunu göstermiş ve kendi kelâmını insanların en yükseğine göndermiştir. Kur'ân-ı kerîmin ma'nâsını, yalnız Muhammed aleyhisselâm anlar. Başka kimse, tâm anlıyamaz. Eshâb-ı kirâm, ana dili olarak Arabî bildikleri, edîp ve belîğ oldukları hâlde, bazı âyetleri anlıyamaz, Resûlullaha sorarlardı. Onların anlayamadığını biz mi anlayacağız?
için yıllarca ilim tahsil edilir, sonra tefsir okuyabilir diye icazet, diplama alınırdı.
İmâm-ı Şa'rânî hazretleri buyuruyor ki: “Hadîs-i şerîfler, Kur'ân-ı kerîmi açıkladı. Mezheb imâmları, hadîs-i şerîfleri açıkladı. Diğer âlimler de, mezheb imâmlarının sözlerini açıkladı. Namazların kaç rek'at olduğunu, rükû' ve secdede okunacak tesbîhleri, bayram ve cenâze namazlarının nasıl kılınacağını, zekât nisâbını, orucun ve haccın farzlarını, hukuk bilgilerini, Peygamber efendimizin açıklaması olmadan Kur'ân-ı kerîmden anlamak mümkün değildir.”
İmrân bin Hasin hazretleri, “Bize yalnız Kur'ân'dan söyle!” diyene, “Ey ahmak, Kur'ân-ı kerîmden her şeyi anlamak mümkün mü? Meselâ namazların kaç rek'at olduğunu bulabilir miyiz?” buyurdu.
Hazret-i Ömer'e de, “Farzlar seferde kaç rek'at kılınır? Kur'ânda bulamadık.” dediler. Cevâben, "Allahü teâlâ bize Muhammed aleyhisselâmı gönderdi. Biz, Kur'ân-ı kerîmde bulamadıklarımızı, Resûlullahtan gördüğümüz gibi yapıyoruz. O, seferde dört rek'atlık farzları, iki rek'at olarak kılardı. Biz de öyle yaparız" buyurdu.
Peygamber efendimiz de, “Âlimlere tabi' olun” buyuruyor. O hâlde, Allahü teâlânın emrine uyarak, âlimlere tâbi' olmamız, uymamız şarttır. Fıkhı bilmeden dîne uymak mümkün olmaz. Çünkü dînin temeli fıkıhtır. Âlimlerimiz; "Fıkıh, kelâm bilgilerini öğrenmeden tefsîr ve hadîs ile uğraşmak iflâs alâmetidir" buyurmuşlardır.
Eserin yazarı: Mehmet ORUÇ Eser: MEZHEPLER DOSYASI
MEZHEPLER DOSYASI
- İSLAMİYET NAKİL DİNİDİR
- KURAN-I KERİMİ HERKES ANLAYABİLİR Mİ?
- Kur’an-ı kerim
- Hazret-i Ömer anlayamadı
- Yanlış anlamak şüphe hasıl eder
- Dinden ayrılmalara sebep oluyorlar
- Art niyetli olmayanlar gerçeği görüyor
- Maksatları Kur’an-ı kerimden uzaklaştırmak
- Kur'ân-ı kerîmi anlamak mümkün mü?
- Kur'ân-ı kerîmi yanlış tefsîr etmek
- Tefsirden, meâlden dîn öğrenilebir mi?
- Kur'ân-ı kerîmin ifade gücü
- Tefsir, meal okuma merakı
- Kur'ân-ı kerîm bilgileri
- Kur'ân-ı kerîm okuma sevâbı
- Okumak için manasını bilmek gerekmez
- Kur'ân-ı kerîmin tefsîri
- Fıkıh kitapları Kur'ân-ı kerîmin tefsîridir
- Dinin emirleri asra göre değişmez
- Yanlışı bir yana doğrusu bile zararlı
- Usul hatası önemlidir
- Tefsirden dinimizi öğrenmek mümkün mü?
- Tefsirde nakil esas alınmazsa
- Kelime kelime tercüme yapılamaz
- Tefsîrler ve İsrâiliyyât
- Tefsîrler ve mevdû hadîs
- İlk Kur’an-ı kerim tercümeleri
- İslamın Luther’lere ihtiyacı yoktur
- Meal tartışmalarının özeti
- Yanlış propagandalardan kurtulmalı
- Yapılabilecek en büyük kötülük
- Müsteşrikler neden hız kesti?
- Hadis-i şerifler ve Kur’an-ı kerim
- Cuma namazı örneği
- Dinin anlatılmasında Peygamberlerin lüzumu
- Hz.Peygamberin hüküm koyması
- “ O’nun her sözü vahy iledir.”
- Vahiy Kur’an-ı kerimden ibaret midir?
- O halde Hikmet nedir?
- Peygambersiz din olur mu?
- Hz. Peygamberin bildirdikleri vahy iledir
- Günahların affı Peygamber sevgisine bağlı
- Apaçık sapıklığa düşenler!
- ALİMLERİN DİNDEKİ YERİ
- İCTİHAD VE MEZHEPLER
- DİNDE FIKHIN ÖNEMİ
- Fikih İlmi ve İmam-i a’zam
- MAKALELER