Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

İSLÂMİYETİN YENİ MERKEZİ

Cumhuru Müslimine ve müfessirine göre savaşa izin, Hicretten sonradır. Keşşaf sahibi Zemahşerî'yi (H.538 - M. 1120) dinleyelim: "Mekke müşrikleri Resu lûllaha ve ashabına çok eziyet ediyorlardı. Dövülmüş, dayak yemiş, başı yarılmış olarak Peygambere gelip şikâyet ediyorlardı. O da onlara: "Sabredin, çünkü ben kıtalle, vuruşup kavga etmekle emrolunmadım." diyordu. Hicrete kadar böyle gitti. Ondan sonra Kıtal âyeti idi. 70 şu kadar âyette nehyolunduktan sonra kıtale izin veren âyet şudur:
"Kendilerine harb ilân olunduğundan zulme uğrayanlara, harbetmek için izin verildi. Hak Teala onlara yardıma hakkiyle kaadirdir. Onlar yalnız Tanrımız Allahtır dedikleri için nâhak yere yurtlarından çıkarıldılar. Allah bir takım insanların, şerrini, bir takım insanlarla def etmeseydi muhakkak ki, Manastırlar, Kiliseler, Havralar ve içinde Allahın ismi çok anılan Mescitler yıkılırdı. Allah yardım edenlere yardım eder. Hak Taâla muhakkak kavidir, azizdir." (Hac Sûresi:
39-40)

İslam, barış dinidir; 70 küsur ayette savaş men edilip mecbur olunca izin verilmiştir.
Hicret hâdisesi din kardeşliğinin ne kadar üstün olduğunu göstermektedir. Medineliler gelen muhacirlere elden geleni yaptılar. Mallarına ortak ettiler, yedikleri ekmeklerinin yarılarını böldüler, evlerinin yarılarına onları iskân ettiler. Tarihte bir çok hicretler vardır; fakat bu kadar sıcak bir alâka ile candan karşılanan göç kafileleri nadirdir. Ana baba ocağından ayrıldıktan sonra sıcak birer çorba pişiren kardeş kucağı az bulunur. İslâmın kurduğu yüksek kardeşlik duyguları işte bunu yaptırdı.
Müslümanlığı harpçi bir din sayanlar savaşa izin veren âyetlere iz'anla bir baksınlar. Bunlarda kişinin en sarih hakkı olan müdafaai nefisten ileri gidiliyor mu? "Rabbimiz Allahtır" dediklerinden dolayı diyarlarından çıkarılan ve haksızlığa uğrayan kimselere kendilerini müdafaa hakkı da mı verilmesin? Sene­lerce dövüldüler, başlarından kanlar akarak Resulûllaha geldiler, şikayet ettiler. "Sabredin" dedi. Artık kendilerini müdafaa hakkı veriliyordu. Bakara sûresinde
deniyor ki:

"Sizinle Savaş Yapanlarla Siz de fisebilillah
Olmak Üzere Savaş Yapın. Sakın Teaddi ve Tecavüz Etmeyin. Hakikaten Allah
Tecavüz Edenleri Sevmez."


Bundan daha makul ve insanî bir şey var mıdır? Sonra Mescidi Şerifte mukatelenin yasak olması ne mübarek bir fikirdir. Yeryüzünde selâm ve selâmet, sulh ve sükûn yeri var, onlar da mabetler...

Yeni İslâm muhitinde Kur'an-ı Kerim nâzil olmaya devam ediyordu. Mekke'de iken münakaşa ve mücadele çok alevli olduğundan
âyetlerin üslûbu sertti.

Medine'de ise İslâmlık daha sakin bir çevrede gelişiyordu. Bu devir Yahudilerin bir çok sorularına cevap, geçen Peygamberlerin ahvalinden bahis eden kıssalar ve bir de ahkâm vaz' ve teşri' devri idi. Önceden bir çok Tanrı zihniyetini ortadan kaldırmak lâzımdı. Artık bir Allaha iman yerleşmeye başlamıştı; insanları yapacakları hareketlerin yolunu gösterecek ahkâm vazedip nizam kurmak lâzımdı. Bu devir bir kuruluş devri idi.
Gerçekte Medine'de de Hazreti Muhammed'in karşısına Yahudiler dikilmişti; fakat onlarla mücadele daha ağırbaşlı gidiyordu. Çünkü Yahudiler müşrikler gibi sopa ve yumrukla değil, Tevrat'tan, kendi kitaplarından aldıkları sorularla hücum ederek İslam akidesini sarsmak, baltalamak istiyorlardı. Kur'an da onlara cevap veriyordu. Hattâ denilebilir ki, Kur'an-ı Kerim'in üçte biri Yahudilere karşı nâzil olmuştur. Bunlar da ahkâmdan ziyade kıssalar, haberlerdir. Mekke'de müşriklerle mücadele eden Hazreti Peygamber, Medine'de de Yahudilerle karşılaştı. Bu da yetmiyormuş gibi, Medine'de ortaya üçüncü bir zümre çıktı: Münafıklar zümresi. Kur'an, Yahudilerle olduğu kadar değilse de onlarla da uzun mücadelelerle doludur. Münafıkların çoğu Yahudilerdendi, Müslüman görünüp, İslamı içerden yıkmaya çalışan bu iki yüzlüler çok zararlıdır.
Harb usul ve hizmetine ait âyetler inerken, Yahudi ve münafıklarla mücadele yapılırken, bir taraftan da tedricen zemin ve zamanın müsaadesi nisbetinde İslâm dini kuruluyor, ahkâm teşri ediliyor, ahlâk esasları atılıyor, içtimai nizam konuyordu.


Eserin yazarı: Osman Keskinoğlu Eser: Kuranı Kerim Bilgileri

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Kuranı Kerim Bilgileri

MollaCami.Com