Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler
NAMAZI TERK EDENİN ÖLDÜRÜLECEĞİ BABI
"O haram olan aylar (Zilhicce, Muharrem, Safer ve Rabiu'l-evvel) çıktığı zaman, artık "o müşrikleri nerede bulursanız öldürün"; onları yakalayıp esir edin, onları hapsedin ve geçit yerlerini tutun. "Eğer tevbe ederler, namazı kılıp zekâtlarını" verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Gerçekten Allah Ğafur'dur Rahim'dir."
Tevbe Sûresi: 5
Subhânehu ve Teâlâ Resulüne ve Mü'minlere hitaben, Haram olan aylar çıktıktan sonra Müşriklerle mukatele etmelerini emrediyor. Allah'u Azze ve Celle katledilecek Müşriklerin kıtalden önce yakalanıp, geçit yerleri kesilip haspedilmelerini (ya'ni karılarını, çocuklarını ve mallarını Müslümanlara ganimet olarak helâl kılıyor.) Akabinde bütün bunlardan kurtulabilmeleri için üç şart zikrediyor.
l- Şirkten avdet ederek tevbe etmek. Ya'ni "kelime'i şehadeti" lisanen ikrar etmesi.
2- "Namaz kılarak" tevbe ettiğini amelle tasdik etmesi. Zira namaz kılmadığı müddetçe Kelime'i tevhidi tasdik etmemiştir. Bunun içindir ki, Subhânehu ve Teâlâ Kur'ân'da şöyle buyuruyor.
"Tasdik etmedi, "namaz'da kılmadı". Ancak yalanladı, (amel etmekten) yüz çevirdi."
Onlara: "Namaz kılın, denildiği zaman, namaz kılmazlar. Yalancıların o gün vay haline."
Mürselat sûresi: 48/49
Ey Allah'ın kulu! Âyet'i Kerime'lerden de anlaşıldığı gibi, Allah'u Azze ve Celle'nin "namaz kıl" emrine itaat etmemek, Allah'ın indirmiş olduğu hükümleri yalanlamaktır.
3- Allah'ın farz kilmiş olduğu "zekat'ı eda etmek'tir".
Bu şartları yerine getiren her kişinin canı, malı ve ırzı Müslümanlara haramdır. Bunların haricindeki günahları için allah Ğafur ve Rahim'dir.
Buhari (R.H.) bu Âyet'i Kerîme'nin izahında şu Hadis'i Şerifi zikrediyor.
İbnu Ömer (R.A.)'dan, (şöyle dedi:)
Resûlullah (S.A.V.) buyurdu ki: Allah'dan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şehadet, "namazı kılana", zekâtı eda edinceye kadar insanlarla muharebe etmek bana emrolundu, Onlar bunları yapınca kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak İslâm'ın hakkı mukabili olmak müstesna. İnsanların (sair ve gizli işlerinden dolayı olan) hesabları da Allah'a âiddir.
Bu Hadis'i Buharı (25) ve Müslim (22) rivayet etmişlerdir.
Enes İbnu Mâlik (R.A.)'dan, şöyle dedi: Resûlullah (S.A.V.) buyurdu ki: Ben insanlarla Allah'dan başka İlah olmadığına ve Muhammed'in O'nün kulu ve Resulü olduğuna şehadet edinceye, bizim Kıblemize dönünceye, bizim kestiğimizi yeyinceye ve bizim namazımızı kılıncaya kadar savaşmaklığım bana emredildi. Bunları yaptıkları takdirde canları ve malları bize haram olur. Ancak (İslâm'ın hakkı müstesna) ve Müslümanların, lehte veya aleyhde sahib oldukları bütün hukuka sahib olurlar.
Bu Hadis'i Ebu Dâvud (2641) Tirmizi (2611) ve Ahmed (2/161/269) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.
Abdurrahman İbnu Ebi Nuaym'dan Ebu Said' el-Hudri'den şöyle duyduğunu haber verdi: Ebu Said'el-Hudri dedi ki:
Aliyyu'bnu Ebi Talib (R.A.) Yemen'den Resûlullah (S.A.V.)'e tabaklanmış bir meşin içinde henüz toprağından tasviye edilmemiş altun cevheri göndermişti. Resûlullah bu altun cevherini şu dört kişi arasında paylaştırdı:
Uyeynetu'bnu Hısn, Akra'ubnu Habis, Zeydu'1-Hayl, dördüncüsü ya Alkametu'bnu Ulase idi yahud Amiru'bnu Tufeyl idi. Peygamberin sahabelerinden bir kimse:
"Biz bu ihsana bunlardan daha layık bulunuyorduk" dedi. Bu söz Resûlullah'a ulaşınca:
"Siz bana itimad etmiyor musunuz? Ben yedi kat semanın üstündeki Rabbu'l-İzzet'in Eminiyim. Sabah akşam bana gök yüzünün haberi (ya'ni Vahyi) geliyor" buyurdu. Bunun üzerine, iki gözü çökük, yanağının iki elmacığı çıkık, anlı yüksek, gür sakallı, başı tıraşlı, izarını yukarı çemremiş bir kişi ayağa kalkıb:
"Ya Resûlellah! Allah'dan kork" dedi. Resûllah:
"Veyl sana! Ben, yeryüzündeki insanların Allah'dan korkmaya en layıkı değil miyim?" buyurdu. Sonra o kimse arkasına dönüb gitti. Halid İbnu'l-Velid:
"Ya Resûlellah! Şunun boynunu vurayım mı?" dedi. Resûlullah (S.A.V.):
"Hayır vurma! "Namaz kılan birisi olabilir" dedi.
Bunun üzerine Halid:
"Ya Resûlellah! Namaz kılanlardan nice kimseler vardır ki, onlar gönüllerinde olmayan şeyi dilleriyle söylerler" dedi. Resûlullah (S.A.V.) "ben insanların kalb'lerini açmaya, karınlarını yarmaya me'mur değilim" buyurdu.
Bu Hadis'i Müslim (1064) rivayet etmiştir.
Ubeydullah İbnu Adiy'den, Abdullah İbnu Adiyy Resûlullah (S.A.V.)'den, tahdis ederek şöyle haber verdi. Resûlullah (S.A.V.) bir gün eshabının arasında otururken, bir adam cıkageldi. Resûlullah (S.A.V.)'le konuşmasında sesini yükselterek şöyle dedi: O kişi (yani öldürmeyi istediği adam için) "Allah'dan başka ilah olmadığına şehadet etmiyor mu?" "Evet ediyor Ya Resûlellah, fakat onun şehadeti yoktur." Resûlullah (S.A.V.) tekrar, "Pekiyi o adam namaz kılmıyor mu?" dedi. Adam da "Evet Ya Resûlellah, namaz kılıyor, fakat onun namazı yoktur" dedi. Resûlullah (S.A.V.)'de işte ben, Allah'dan başka ilah olmadığına şehadet edib, namazı kılanları öldürmekten nehyolundum" dedi.
Bu Hadis'i İbnu Hıbban (12) ve Beyhakı (8/196) rivayet etmişlerdir.
Ey Allah'ın kulu! Görüyorsun ki, bu bab'ın evvelinde zikretmiş olduğumuz Âyet ve Hadis'ler, Kelime'i şehadet'i ikrar etmeyeni, Namazı terk edeni, Zekât'ı eda etmeyenin, malının, canının ve ırzının müslüman'lara helâl kılındığını haber vererek öldürülmeleri gerektiğini emrediyor.
Takib eden Hadis'lerde de, sadece "namazı terk edenin dahi öldürüleceğini" isbat ediyor. Binaen aleyh bir kişinin öldürülmesi için illa üçünü birden terk etmesine lüzum yoktur. Zira sahih rivayetle sabittir ki, Ebu Bekr (R.A.) sadece zekât'ı terk edenlere karşı harb ilan etmiştir. Mevzumuzla alâkalı olmadığı için burada zikretmeye lüzum görmedik.
Eserin yazarı: Ebu Said el-Yarbuzi Eser: Namazin terkinin hükmü