Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler
MUKADDİME
Ma'lum ola ki: "namaz", Allah'u Azze ve Celle'nin, kulları üzerine "mi'raç"da farz kıldığı en azim fi'ili bir ibadettir. Bize farz kılındığı gibi, bizden önceki "ümmetlere" de farz kılınmıştır.
Allah'u Azze ve Celle bu ibadet'ten bir cüz olan "secde" ile "melek"leri imtihana tâbi tutarak, itaat edip "secde" edenler "fıtrat" ya'ni "islâm" üzere kalmışlardır. İsyan eden "iblis"de kibirlenip secde etmekten imtina ettiği için "kâfir"lerden olmuştur.
İşte bu ibadet: böylelikle, "iman" ile "küfür", "islâm" ile "şirk" ve "din"li ile "din"siz arasında bir "alamet'i farika" olmuştur. Zira namazın edası ile insan "mü'min" terki ile de "kâfir" olmaktadır.
Kendisinden başka ilah olmayan Allah'u Azze ve Celle'nin "vucudiyyeti'ni" "la ilahe illallah" sözü ile itiraf eden kulun, eda etmekle mükellef olduğu ilk ibadet "namaz"dır.
Lisanen Allah'dan başka İlah olmadığını söyleyen kişinin kendisine "namaz'ın" farziyyeti ulaştığı halde daha hâlâ Âlemlerin Rabbi olan Allah'u Azze ve Celle'nin önünde rüku ve secde etmemesi, kelime' i tevhid'in hakikatini anlamadığına delalet eder, kelime'i tevhid'in hakikatını anlamadan kişinin onu telaffuz etmesi hiç bir şey ifade etmez.
Nasıl ki "namaz" kelime'i tevhid'den sonra emredilen ilk ibadet'tir, dinin bekasıda onunladır. Çünkü dinde en son terk edilen ibadet odur. Binaen aleyh "namazı terk edenin'de dini yoktur." Zira namaz ibadetinin olmadığı hiç bir "din'i semavi" yoktur.
Zira Allah Resûlü'nün eshabıda "namaz'dan başka hiç bir ibâdet'in terkini küfür görmezlerdi.
"namazın" dindeki bu azim mevki'i, tam bir ihtimamı gerektirirken, ilim ehlinin gayretsizliği ile her gelen nesil indinde bu azim ibadet ihtimamsızlık kaydetmiştir.
Artık zamanımızda da öyle olmuştur ki, "namazı terk eden müslüman" namazı terk etmenin zemmi hakkında varid olan Hadis'i Şeriflerden bahsetmek, geçmişteki gayretsizlerin bıraktıkları alışkanlığa muhalefet olduğu için, sapıklık olmuştur. Zira geçmişteki gayretsizler bu Ümmet'e namazı terk edenin kâfir, müşrik, imansız ve dinsiz olduğunu söylememişlerdir. Binaen aleyh kendilerinin müslüman olduğunu zanneden binlerce insanda kitab ve sünnet davetcilerinden bu hakikatları işitince, adeta çıldırırcasına isyan etmektedirler. Bunlarda nereden çıktı biz büyüklerimizden ve âlimlerimizden böyle bir şey işitmedik demektedirler.
Binaen aleyh bu manzaranın karşısında dayanamıyarak biz acizde "İslâm'da namazı terk etmenim hükmü" adı altında bu mes'eleye itirazsız bir açıklık getirmek için bu risaleyi te'lif etmeye niyyet ettik.
Şimdiye kadar bu mes'eleyi her yönüyle ele alan ne Arabça ve ne de Türkçe bir risale te'lif edilmemiştir.
Bizim buna cür'etimiz ise ilmimizin kâfi olduğundan değildir. Risaleyi okuyanlarda göreceklerdir ki biz nasları nakletmekten başka bir iş yapmadık. Umulur ki, bizim bu aciz gayretimiz gelecekte ki kardeşlerimize bir teşvik olur da bu mes'elenin üzerine daha dikkatli bir şekilde eğilerek daha muazzam bir eser te'lif etmeyi düşünürler. Okuyucularımızın bilgisine arz ederiz ki,
Peygamberden maada beşer olarak hiç bir kimse hatadan ma'sum değildir. Binaen aleyh okuyacağınız bu küçük hacimli risalemiz de sizin de muttali olacağınız, ilmî ve naklî bazı hatalar olacaktır. Biz bu hatalarımızın afvı için Rabbimizden mağfiret diler, siz okuyucularımızdan da gerek tenkid ve gerekse tashih ikazlarınızı bekleriz.
22 / RAMAZAN / 1404
Muhammed Ebu Said el-Yarbuzi
Eserin yazarı: Ebu Said el-Yarbuzi Eser: Namazin terkinin hükmü