Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

Erkeğin Kadına Bakması

Erkek kadına yedi şekilde bakar.

1. Mahrem olmayan yabancı bir kadına hiç bir ihtiyaç yokken bakmak. Bu şekilde bakmak caiz değildir.

2. Nikahı altındaki karısına ve cariyesinin avret mahalli dışında kalan her yerine bakmak caizdir.

3. Mahremlerine ve evli olan cariyesine bakması da caizdir. Bu bakıl­ması caiz olan yer de göbek ile diz kapağının dışında kalan bölge

-İhtiyaç duyulmadan yabancı bir kadına bakmak ve dokunmak haram­dır. Çünkü yüce Allah Kuran-ı Kerim´de şöyle buyurmuştur:

"Mü´min erkeklere söyle gözlerini ve ırzlarını haramdan korusunlar. Çünkü bu kendileri için daha temiz bir davranıştır." (Nur: 24/30)

-Kişinin nikahı altındaki karısının ve cariyesinin avret yeri dışında her yerine bakması caizdir. Ancak ihtiyaç olmadan avret mahalline bakmak mekruhtur. Çünkü edebe aykırıdır.

Hazreti Aişe (r.anha) şöyle rivayet eder: "Ne ben peygamberin avret mahallini ve ne de o benim avret mahallimi görmüştür"

-Mahremleri ve evli olan cariyelerinin göbek ile diz kapağı arası hariç başka yerlerine bakması caizdir. Peygamberimiz (s.a.v) bir rivayete göre şöyle buyurmuştur:

"Sizden her kim elinin altındaki köle ve cariyeleri ev­lendiğinde onların avret yerlerine bakmasın." Diğer bir rivayette, "Gö­bek ile diz arası kısmına bakmasın." [1]

4. Nikahlamak için kadının yüz ve ellerine bakılması caizdir.

5. İlaçlamak için her kadının gerekli yerine bakılabilir. İlaçlanır ve te­davisi yapılır.

6. Şahitlik vermek ve alış-veriş için her kadının sadece yüzüne bakılır.

7. Satın alınacak olan cariyenin gereken her yerine bakılması caizdir.

-Nikahlanmak için kadının yüz ve ellerine bakılabilir. Erkek evlen­mek istediği zaman kadının yüz ve ellerine bakabilir. Bu uzuvlanrı dışın­da başka yerine bakması caiz değildir. Bu kadınla kol kola gezmesi, to­kalaşması, tenhalarda bir araya gelmesi hiç bir zaman caiz değildir.

Ebu Hureyre (r.a) şöyle rivayet etmiştir:

Ben Hz. Peygamberin yanında idim. O sıralarda bir kişi geldi ve ensardan bir kadınla evlenmek istediğini Peygambere haber verdi. Rasulullah (s.a.v) O´na,

"O kadını gördün mü?" diye sorunca O zat:

-Hayır, bakmadım, dedi. Rasulullah:

"Öyleyse git ve o kadını gör, çünkü ensarın gözlerinde bir şey vardır." [2] buyurdu.

Bir kadına talib olan Muğiyre bin Şube´ye Hz. Peygamber şöyle bu­yurdu:

"O kadını gör, çünkü görmek aranızdaki evliliğin başarılı olması­nı daha da iyi sağlar." [3]

-İlaçlamak ve tedavi amacıyla kadının gerekli yerine bakılabilir.

Cabir bin Abdullah (i.a)´ın rivayet ettiğine göre: Ümmü Seleme Hz. Peygamberden, kan aldırmak için izin istemiş ve Peygamber de Ebu Taybe´ye O´na hacamat yapması için emir vermiştir." [4]

-Şahitlik ve alış-veriş için her kadının yüzüne bakılabilir. Çünkü leh ve aleyhte şahitlik gerekebilir. Alış-veriş için de bir sorun çıkabilir. Burda da lüzum kadarıyla bakılabilir.

-Satın alınacak cariyenin de ancak diz ile göbek arasındaki bölgenin dışına bakılabilir. Cariye özgürlüğü kısıtlanmış kadın köledir. Bu kadın kölelere islamın bakışı elbette müsbet yöndedir. Genel itibarla cariye, hizmet eğiliminde olduğu için islam ona da bir kadın gözüyle bakmış, satın alınması durumunda avret yerleri olan diz ve göbek arası bölgesi için hassasiyet göstermiştir.

Bu konuyu maddeleriyle karşılaştırarak biraz daha detaylı bir şekilde açıklayalım:

1. Herhangi bir ihtiyaç yokken yabancı bir kadına bakmak caiz değil­dir. Bakan kişinin-ihtiyar olması veya cima edemeyecek durumda olması da herhangi bir fark teşkil etmez.

2. Cinsel birleşme durumunda dahi nikahı altındaki hanımı veya cari­yesinin kadınlık organına bakması kerahetle beraber caizdir.

Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyururlar:

"Çıplaklıktan korunmanızı öğütlerim. Çünkü yanınızda ancak tuvalete girdiğiniz ve bir de cinsi temasta bulunduğunuz zaman sizden ayrılan amellerinizi tesbitle vazifeli gözcü ve koruyucu melekler vardır. Onlara saygılı olunuz, haya ediniz ve çıplaklıktan sakınınız."

"Sizden biriniz yıkandığı zaman, açıkta yıkanmasın bir şeyle örtünsün " "Sizden biriniz hanımıyla cinsi münasebette bulunduğu zaman korun­sun (avret yerlerini kapatarak muhafaza etsin). Merkepler gibi her tarafı açıkta olmasın. Zira melekler avret mahalleri açık olan insandan yüz çe­virirler." [5]

3. Burda her ne kadar diz ile göbek arası dışındaki yere bakması için cevaz veriliyorsa da şuurlu bir Müslüman bunu ancak bazı zaruretler neti­cesi olarak bakabileceğini anlamalıdır.

Bir Müslüman´ın kendi nikahlısı olan eşinin avret mahalline bakması için bazı mekruh sayılacak sınırlar getirilmiş olduğunu biliyorsa bunun dışında ablası, annesi, halası veya mahremi sayılan birisi için bakış duru­munu kendisi düşünmelidir.

4. Nikahlanmak için bir kadının ancak dış görünüşüne bakılabilir. Kendisine haram olduğu için başka herhangi bir yerine bununla evleni­yorum diye bakamaz. Ancak eksiklik sayılacak bazı kusurları olabiliyorsa bunlar ancak velisiyle veya diğer yakınlarıyla konuşarak bilgi alınabilir.

5. İslam, haya ve avret konusunu derinden ele aldığı gibi, sıhhat ve hastalık durumunu da hiç bir zaman gözardı etmemiştir.

Bir kadının avret yeri de olsa dahi, hastalık veya tedavi için bakılması gerekiyorsa uzman bir doktor veya hekime o hastalık tedavi ettirilebilir. Yalnız şuurlu bir müslümanın burda takip etmesi gereken bir durum var­dır. O da varsa önce kadın doktoru, yoksa güvenilir uygun bir doktora bu çeşit hastalıklar tedavi ettirilmelidir.

İslamda bütün ameller niyetlere göre değerlendirildiğine göre kişinin hanımını veya hanımın kendisi ise doktora ne amaçla gittiğini kendileri iyi bilir.

Bu ve buna benzer her konuda Peygamberimiz (s.a.v.):

"Ameller niyetlere göre değerlendirilir" buyurmuştur.

Allahu Teala herhangi bir işte bize zorluk dilemediği gibi burda da zorluk dilemez. Hasta olan bir kadın elbette gerekeceği şekilde tedavi edilmelidir.

6. Şahitliğe dinimiz büyük önem vermiştir. Alış-veriş olur veya başka herhangi bir konuda kadın da şahit gösterilebileceği için böyle bir durum­da sırf tanınabilsin diye kadının yüzüne bakılabilir.

7. Böyle bir durum günümüzde olmamakla beraber, biraz açıklayalım:

İslam dini hiç bir zaman kölelik ve cariyeliği tasvib etmemiştir. Zira onun (İslam´ın) kökeninde "İnananlar kardeştir" mefhumu yatıyor. İslam; zekat, sadaka ve buna benzer çeşitli sosyal kurumlarla zengin ile fakir arasındaki mesafeyi daraltmıştır.

İslam gelmeden önce kız çocuklarının bir kısmı satılıyor, bir kısmı öl­dürülüyor ve bir kısmı da diri diri toprağa gömülüyordu. İslamın gelişi ile bu sorunlar kökten halledildi. Ama kimisinin elinde eskiden kalma parası ile aldığı köle ve cariyeleri var idi.

Dinimiz çeşitli müeyyideleri ile bunları da eritti, tarih buna şahittir. Mesela kim Ramazan ayında oruçlu iken hanımı ile cinsi münasebette bu­lunmuşsa bir ceza verecek. Bu ceza sırası ile güç yetiyorsa köle azat ede­cek... Veya daha değişik suçlar işlenmişse köle azat etsin, gibi müeyyide­lerle bu işin önüne geçildi ise de kimileri elindeki cariyeleri bırakmıyor­du. Dinimiz onlara iyi muamele edilmesi için telkinlerde bulunmuş, bu telkinler de son derece faydalı olmuştur.

Bununla birlikte halen elde cariye kalmışsa bu cariyelerin insani ve İslami ölçüler içerisinde biri, başka birisine satıyorsa alacak kişi haya ve namus timsaline uygun olarak bunun gerekli yerlerine bakarak alabilir.

Evet, haya ve namus timsali diyorum. Yoksa İslam´a göre hiç bir za­man kimse cariyesi ile gayri meşru ilişki ve hakaretlerde bulunamaz. An­cak cinsi ilişkide bulunduğu zaman o cariye onun hanımı olur. Artık o ca­riyenin satılması düşünülemez. Doğacak çocuklar da hür olur. İleride bu konu tafsilatlı olarak açıklanacaktır. [6]
--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ebu Davud, 4113.

[2] Müslim, 1424

[3] Tirmizi 1087; İbni Mace, 1865.

[4] Müslim, 2206.

[5] İbni Mace 1920; Tac:2/908, Kurtubi 17/248.

[6] Kadı Ebu Şuca?, Ğayet?ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 427-431.



Eserin yazarı: Kadı Ebu Şuca Eser: DELİLLİ ŞAFİ İLMİHALİ

  • Yeni Ekle
Yorumlar (1)