Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler
Ölünün Kefenlenmesi
Ölünün ikinci teçhiz görevi kefenlenmesidir:
Kefenlemenin en azı tüm vücudunu kaplayacak bir örtü ile ölüyü kefenlemektir. İhramda bulunanın başı örtülmez.
Kefenin en uygunu ve ekmeli ise, ölü erkek olursa, herbiri Ölünün başından aşağıya kadar bütün vücudunu örtebilecek kadar üç parça bezle kefenlemektir. Bu üç parçaya bir sarık ve bir gömlek ilave edilmesi caiz ise de mekruhtur.
Hz. Aişe (r.anha) şöyle rivayet eder: "Rasulullah (s.a.v) içinde gömlek ve sarık olmayan, pamuklu bembeyaz, üç katlı elbise ile kefenlendi." [2]
İki parça ile kefenlenmesi ve bunların beyaz olması sünnettir. Bunun delili de, peygamberimiz (s.a.v), kızı Ümmü Gülsüm´ün bu şekilde kefenlenmesi için emir buyurmuş olmasıdır. [3]
Ölü kefenlen irken, burun delikleri, kulak ve ağız gibi menfezleri, alın ve avuç içi gibi sücud azalan üzerine güzel koku serpmek ve pamuk koymak sünnettir. Daha sonra kefen bezleriyle sarılır. Baş ucu, beli ve ayak uçları birer parça ile kuşak gibi bağlanır. Defnedilirken kabirde bu kuşaklar çözülür.
Düşük Ve Şehidin Hükmü
Ölülerden iki sınıf var ki ne yıkanır, ne de namazları kılınır.
Birincisi, savaş alanında müşriklerle yapılan savaşta ölen şehit.
İkincisi ise ana rahminden düşük olarak doğup ses çıkarmayan ölü çocuk.
Ölü üç kere, beş kere veya daha fazla ama tek olarak yıkanır. (Bir, üç, beş, yedi...)
Birinci yıkanışında sidir, (kır çıkaracak sabun "gibi maddeler) kullanılır. Son yıkanışında bir miktar kâfur kullanılır.
Ölü üç beyaz bez ile kefenlenir. Sarık ve gömlek bunların dışındadır.
Düşük: Gebeliğin en az süresi olan altı aydan önce doğan ölü çocuklardır.
Şehit: İslamı savunmak için Allah ve resulünün emirlerini yükseltmek amacıyla herhangi bir halde ölen veya öldürülen müslümandır.
Yukarıdaki her iki durumdaki şehit ve düşük yıkanmaz ve üzerine cenaze namazı kılınmaz öylece defnedilir.
Düşük, normal hayal alametlerine sahip olmadığı için yıkanması gerekmez ve aynı şekilde yıkanması gerekmediği gibi üzerine namaz da kılınmaz.
Şehit de Allah rızası için öldüğünden, bulunduğu hal üzere defnedilir. Çünkü onun kanı bir şehadet mürekkebidir.
Şehidin yıkanıp kanının temizlenmesi gerekmez. Tabi şehit üzerinde kan olsun olmasın farketmez, onun yıkanması ve üzerine namaz kılınması gerekmez.
Düşük için Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Çocuk hayat alametiyle doğmadıkça cenaze namazı kılınmaz, kendisi mirasçı olmayacağı gibi, başkası da onun mirasçısı olamaz."[4] Diğer bir hadis-i şerifte yine peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Düşük hayat alametiyle doğup Ölürse cenaze namazı kılınır ve kendisi mirasçı olur." [5]
Birinci hadisteki durumda olan düşük, yıkanmadan ve cenaze namazı kılınmadan defnedilir. İkinci hadisteki düşük için büyükler gibi teçhiz ve tekfin muamelesi görülür.
Şehidin yıkanma, kefenleme ve cenaze namazı işlemlerinin yapılmayışının hikmeti, şehadet eserinin üzerinde bulunması ve bu haliyle gömülmesi gerektiğindendir.
Cabir (r.a) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber, Uhud savaşında şe-hid olan müslümanlan, yıkamadan ve cenaze işlemi yapmadan kanlı elbiseleriyle defnedilmesini emretmiştir." [6]
Ebu Hureyre (r.a)´dan rivayetle Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Allah yolunda yaralanan bir kimse, muhakkak kıyamet gününde yarası kan saçarak, rengi kan renginde, kokusu misk kokusu olduğu halde gelecektir."[7]
Eserin yazarı: Kadı Ebu Şuca Eser: DELİLLİ ŞAFİ İLMİHALİ