Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

KUR'AN'IN TASVİR ETTİĞİ KÂMİL İNSAN

Kur'an-ı Kerim'in nasıl bir yüksek ahlâk verip faziletli bir cemiyet meydana getirdiğini biliyoruz.

Kur'an-ı Kerim'in yüksek ahlâklı, kâmil insanı nasıl tasvir ettiğini göstermek için Kur'an'ın üç sûresinden üç nurlu sahife açıyorum, İşte Kur'ân'ın istediği ve tasvir ettiği kâmil insan budur:
İsra Sûresinden:
22- Allah'la beraber bir Tanrı edinme, yoksa yerilmiş ve itilip yalnız başına bırakılmış olursun.
23- Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenizi, anaya babaya iyilikte bulunmayı buyurmuştur. Onlardan biri veya her ikisi kocayarak ihtiyarlık halinde senin yanında bulunurlarsa, sakın onlara "ÖF" bile demeyesin, onları asla azarlamayasın. Onlara dâima tatlı söz söyleyesin.
24- Onlara merhametinden tevâzu kanatlarını indir (Alçak gönüllü ol) ve: "Yarab, onlar beni küçükken nasıl şefkatle büyütüp yetişdirdilerse, Sen de onlara öyle merhametli ol, de."
25- Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz; iyi kişiler olursanız, bilin ki, o günahlardan dönüp tevbe edenleri bağışlar.
26- Yakınlara, düşmüşe, yolda kalmış gariplere hakkını ver, elindekini israfla saçıp savurma.
27- Çünki israf edenler, şeytanların kardeşi olurlar. Şeytan ise, Rabbine karşı pek nankördür.
28- Rabbinden umduğunun bir rahmeti elde etmek isterken, hak sahiplerinden yüzçevirecek olursan, onlara hiç değilse, tatlı söz söyle.
29- Elini boynuna bağlamış gibi yapıp cimri kesilme, büsbütün de açıp tutumsuz olma. Yoksa pişman olur, açıkta kalırsın.
30- Senin Rabbin dilediği kimsenin rızkını genişletir, dilediğini de kısar. O kullarını gören ve haberdar olandır.
31- Yoksulluk korkusiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Biz onlara da, size de rızık veririz. Onları öldürmek şüphesiz ki, pek büyük günahtır.
32- Sakın zinaya yaklaşıp ırza geçmeyin, zira bu çok çirkindir, kötü bir yoldur.
33- Allah'ın haram kıldığı cana, haksız yere sakın kıymayın. Haksız yere öldürülenin velisine bir yetki tanınmıştır. Artık o da öldürmekte aşırı gitmesin. Zira kendisi, ne de olsa yardım görmüştür.
34- Yetimin malına, erginlik çağına yetişinceye kadar, en güzel şeklin dışında asla yaklaşmayın. Ahdi yerine getirin, zira verilen sözden sorumlusunuzdur.
35- Ölçdüğünüz zaman tam ölçün ve doğru teraziyle tartın. Böyle yapmak daha hayırlıdır ve sonu daha iyidir.
36- Bilmediğin bir şeyin peşine düşüp ardınca gitme. Çünki kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan sorumludur.
37- Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünki sen yeri yaramazsın, uzanan yüksek dağlara da erişemezsin.
38- Rabbin katında bunların hepsi istenmeyen kötü şeylerdir.
39- İşte bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir. Sakın Allah'dan başka Tanrı edinme, yoksa yerinerek, kovulup itilerek cehenneme atılırsın.


Furkan Sûresi'nden:
61- Gökte burçlar var eden, orada ışık saçan güneş ve aydınlatan bir ay meydana getiren Allah yüceler yücesidir.
62- İbret almak veya şükür etmek dileyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O'dur.
63- Rahman olan Allah'ın öyle kulları vardır ki, yeryüzünde tevâzuyla yü-rürler, (kendini bilmez) cahil takımı onlara lâf atıp takılınca onlara (selâmetle...) deyip geçerler.
64- Onlar gecelerini Rabları için kıyama durarak ve secdeye vararak geçirirler.
65- Onlar: "Rabbimiz, cehennem azabını üzerimizden sav, zira onun azabı sürekli olup geçici bir şey değildir," derler.
66- Orası ne kötü bir yer, ne kötü bir konaktır.
67- Onlar sarfedip harcadıkları zaman ne israf ederler, ne de cimrilik yaparlar. İkisi arası orta bir yol tutarlar.
68- Onlar, Allah ile beraber başka bir Tanrı tutup da O'na yalvarmazlar. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina yapıp ırza geçmezler, bunları yapan günaha girmiş olur,
69- Kıyamet günü azabı ise kat kat olur, orada aşağılık içinde temelli kalır.
70- Ancak tevbe eden, inanıp iyi işler yapanların kötülüklerini Allah iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır ve çok merhamet sahibidir.
71- Kim tevbe edip iyi davranış gösterir, o tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.
72- Onlar ki, yalan yere şâhidlik etmezler, boş bir şeye rastladıkları zaman, ondan yüzcevirip vakarla geçerler.
73- Kendilerine Rablarının âyetleri hatırlatıldığında, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar,
74- Onlar: "Rabbimiz, bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi Allah'a karşı gelmekten sakınan takva sahiplerine önder kıl. "derler.
75- İşte onlar, sabır etmelerine karşılık, cennetin en yüksek dereceleriyle mükâfatlanırlar, orada esenlik ve dirlik dilekleriyle karşılanırlar.
76- Onlar orada ebedi kalacaklardır, orası ne güzel bir konak ve ne güzel bir makamdır.
Lokman Sûresinden:
12- Biz Lokman'a: Allah'a şükret diye hikmet verdik. Şükür eden kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah müstağnidir, her türlü övgüye lâyıktır.
13- Lokman oğluna öğüd vererek dedi ki: "Yavrucuğum, Allah'a sakın ortak koşma. Doğrusu şirk çok büyük günahtır."
14- Biz insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye ettik. Anası onu zaaftan zaafa düşerek sıkıntılar içinde taşıdı. Sütten kesilmesi bile iki yıl içinde olur. Önce Bana, sonra da ana va babana şükret, dönüş yine Banadır.
15- Eğer bilmediğin bir şeyi körü körüne Bana ortak koşman için uğraşıp seni zorlarlarsa, onlara itaat etme, kendileriyle dünyada iyi geçin, fakat kendin Bana yönelen kimsenin yolunu tut, sonunda dönüşünüz Banadır. O zaman yaptıklarınızı size bir bir haber veririm.
16- (Lokman devamla dedi ki): "Ey yavrum, işlediğin şey bir hardal danesi ağırlığınca olsa da, bir kayanın içinde veya göklerde veyahud yerin derinlikle-rinde bulunsa, Allah onu getirip meydana kor. Doğrusu Allah çok lütufkârdır, her şeyden haberdardır.''
11- "Yavrum, namazı kıl, uygun olanı buyurup kötülüğü önle! Başına gelene sabret. Doğrusu bunlar, gerçekten azmedilmeye, başarılmaya değer işlerdir. ''
18- "İnsanları küçümseyip yüzçevirme, yeryüzünde böbürlenerek çalımla yürüme. Çünki Allah, kendini beğenmiş övünen kimseyi hiç sevmez."
19- ''Yürürken itidalle yürü, konuşurken sesini alçalt, iyi bil ki, seslerin en çirkini merkeb sesidir."
20- Baksanıza, Allah'ın göklerde olanları da, yerde olanları da sizin buyruğunuza verdiğini, zâhir ve bâtın -açık ve gizli nimetlerini size bol bol ihsan ettiğini görmez misiniz? Yine de insanlar içinde, hiç bir bilgisi ve rehberi olmadan, aydınlatıcı bir kitabı yokken Allah hakkında tartışanlar var.
21- Onlara: ''Allah'ın indirdiğine uyun!" denildiği zaman: "Biz, babalarımızın üzerinde bulunduğumuz (onların gittiği) yola uyarız, "derler. Ya şeytan onları alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse? (Yine mi uyacaklar?)
22- Kim güzel davranarak kendini Allah'a verip O'na teslim olursa, gerçekten en sağlam kulpa yapışıyor demektir, sonunda bütün işler Allah'a döner.


Kur'an'ımız fazilete işte böyle davet eder, insanın değerini anlatır.
Kur'an-ı-Kerim, insanın, mahlukâtın en şereflisi olduğunu beyan etmiş, onun onurunu kıracak, insan kalbini incitecek davranışları yasaklamıştır. İnsanın izzeti nefsi, haysiyeti her şeyden üstün tutulmuştur. Ahlâk-ı Fâzıle adı verilen güzel ahlâk ve huylar sayılırken bunlar çok güzel dile getirilmiştir.
İnsanlar servetçe birbirinden farklıdır. İhtiyaç içinde olanları gözetmek, muhtaç olan yoksullara yardım etmek, dinî bir borçtur. Ancak bunu yoksulu incitmeden yapmak, onun kalbini kırmamakta ayrı bir borçtur. Hele dilenmeye tenezzül etmeyen, başkalarına avuç açmayı onur kırıcı bulan yoksullar da vardır. İşte İslâm bunları anlatırken bakın ne diyor:
"Sadakalarınızı şu fakirlere verin: Onlar ki, Allah yolunda kapanıp kalmışlardır, yeryüzünde gezip dolaşmıya güçleri yok. Bilmeyen kimse, onurlarını koruduklarından isteyemedikleri için, onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden, simalarından tanırsın. Onlar yüzsüzlük edip insanlardan bir şey isteyemezler. Yaptığınız hayrı, sarfettiğinizi Allah bilir. " (Bakara: 273)
Diğer bir sûrede infak, başkalarını gözetmek, muhtaçlara vermek şöyle beyan olunmaktadır:
"Onlar, yoksula, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler. "Biz size ancak Allah rızası için yediriyoruz ve sizden bir karşılık ve teşekkür bile beklemeyiz, derler. " (Dehr: 8-9)
Karşılığında bir teşekkür bile beklemeden vermek, bu ne yüce bir duygudur.
"Kavl-i ma'rûf, tatlı bir söz ve bağışlama, başa kakılarak verilen sadakadan çok daha hayırlıdır. "(Bakara: 263)
"Başa kakarak ve eza ederek sadakalarınızı iptâl etmeyin" (Bakara: 264).


İşte Kur'an-ı Kerim yoksulları gözetme, yardım etme konusunda da böyle yüce usüller getirmiş, yufka kalpleri incitmeden hoş etme yolunu göstermiştir.
Kur'an-ı Kerim, mü'minlerin vasıfları ve duâlarını çok veciz bir surette beyan eder. Onların Allah'a bağlılıkları, teslim olup her şeyi O'ndan diledikleri, bir çok âyetlerde zikrolunur. Bunlar diğer kitaplardakilere benzemez, samimiyet ve tam teslimiyet doludur. Bazılarının meâllerini beraber okuyalım:
"Allah kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez, herkesin kazandığı iyilik kendine, kötülük de kendinedir. Onlar; Rabbimiz, unutur veya yanılırsak bizi sorumlu tutma, Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi, ağır yük yükleme. Takat getiremiyeceğimiz yükü bize yükleme, Allah'ım. Bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler toplumuna karşı bize yardım et." (Bakara: 286)
"Onlar ki, Rabbimiz biz inandık derler, bizim günahımızı bağışla, bizi Cehennem azabından koru. Onlar sabır ederler, doğrudurlar, boyun eğip niyaz ederler, Allah için harcarlar, seher vakti istiğfar ederler." (Ali İmran: 16-17)
"Onlar ki, ayaktayken, otururken, yanları üzereyken Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler ve Rabbimiz, derler, bunu Sen boş yere yaratmadın. Sen ne yücesin. Bizi ateş azabından koru. Rabbimiz! Sen bir kişiyi ateşe sokarsan, onu perişan edersin, zalimlerin asla yardımcısı yoktur. Rabbimiz! biz: Rabbinize inanın diye imana davet eden bir davetçi işittik ve hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, iyilerle beraber canımızı al. Rabbimiz, bize ve peygamberlerine va'dettiklerini ver, kıyamet günü bizi yüzüstü bırakma. Zira Sen va'dinden asla caymazsın." (Ali-İmran: 191-194)
"Tevbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, seyahat edenler, rûkû' ve secde ederler, iyiliği emredip kötülükten men ederler ve Allah'ın yasak sınırlarını koruyanlar var ya, o mü'minleri sen müjdele. " (Tevbe: 112)
"Rabbim, beni ve soyumu namazını kılanlardan eyle, Rabbimiz, duamızı kabul et. Rabbimiz, hesabın görüleceği o günde: beni, anamı, babamı ve bütün mü'minleri bağışla."
"Bizim âyetlerimize o kimseler inanır ki, onlar kendilerine, hatırlatıldığı zaman, hemen secdeye kapanırlar, Rabblerini hamd ile teşbih ederler ve asla büyüklük taslamazlar. Onların yanları yataklardan uzak kalır, korku ve ümid içinde Rabblerine dua ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıktan hayra harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için gözler aydınlığı niteliğinde, nice nimetler sakladığımızı kimse bilemez. Hiç inanan kimse, fâsık olan gibi olur mu, elbette
bir olamaz." (Secde: 15-18)
"Rabbimiz Allah'tır, deyip sonra da dosdoğru olanların üzerine melekler iner ve: Korkmayın, üzülmeyin, size va'dolunan Cennet'in müjdesini alın, derler. Biz dünya hayatında da, âhirette de sizin dostlarınızız, orada size canlarınızın çektiği her şey var, orada istediğiniz her şey mevcut. Bütün bunlar size,
bağışlayan ve esirgeyen Allah'tan bir lütuf ve ihsandır. Allah'a davet eden, iyi işi yapan ve: Ben, müslûmanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir? İyilik ve kötülük bir olamaz. Sen kötülüğü en iyi olanla sav, o zaman bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık olan kimse, yakın bir dost oluvermiş. Buna ancak sabredenler erişebilir ve bu ancak büyük nasip sahibi olup o hazzı tadan kimselere vergidir. " (Fussilet: 30-35)


İyilikle kötülüğün asla bir olmadığı ve hele kötülüğü iyilikle savmanın iyi neticelerinin bu yolda beyanı ne güzel bir fazilet dersidir. Bunu ancak imandan nasibini alıp üstün bir hazza erenler yapabilirler ve onlar Allah'ın en bahtiyar kulları sayılırlar. İşte Kur'an-ı Kerim'in insanlığa öğrettikleri fazilet dersleri hep böyle yüce şeylerdir.
Kur'an-ı Kerim, Kitap ehli olan Yahudi ve Hıristiyanlara çağrıda bulunup onları Allah'tan başkasına tapmamak hususunda bir kelime etrafında birleşmeye davet etti. Fakat buna pek azı kulak verdi, diğerleri inatlarında devam ettiler. Halbuki, ellerindeki Tevrat ve İncil'de son Peygamberin vasıfları bildirilmişti, onlar O'nu tanıyorlardı. O'na uyanları A'raf sûresi şöyle anlatır:
"Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de vasıfları yazılı buldukları Resule, O ümmi peygambere uyarlar. O peygamber onlara iyiliği, güzel ve iyi şeyleri emreder, kendilerini kötülükten meneder. Onlara güzel ve temiz şeyleri helâl kılar, çirkin ve murdar şeyleri haram eder. Üzerlerindeki ağır yükleri, zincir ve bağları kaldırıp atar. Onlar ki, O'na inandılar, O'nu destekleyip saygı göster-diler, O'na yardım ettiler, O'na ve O'na indirilen Nura uydular, işte kurtuluşa erenler bunlardır."(A'râf:157)


Eserin yazarı: Osman Keskinoğlu Eser: Kuranı Kerim Bilgileri

  • Yeni Ekle
Yorumlar (1)