Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

Bidatlardan Kacinmak

Muhterem Müslümanlar!
İnsanlann iki cihan saadeti, Kur'ân-ı Kerim'in âyetlerine ve Re-sûlullah Efendinüz'in sünnetlerine uymaya bağlıdır. Bu yol, dosdoğru bir yoldur.
Allah'ın Kitabı'nda ve Resûlü'nün sünnetinde bulunmayan, son­radan uydurulup dine sokulan şeylere bid'at adı verilmiştir.

Bid'at; inanç, iş ve söz itibariyle sünnete aykın bulunan şeydir.
Bid'at, Resûlullah Efendinüz'in asrında bulunmayıp sonradan uy­durulan şeylerdir.

Bid'at, sünnete ve meşru bir hikmete muhalif olduğu için mem­nudur.
Sünnet, şeriat-ı mutahharaya muvafık bir yol olduğundan sonu cennete çıkar.
Bid'atleri ayak altına alıp, ihmal edilen sünnetleri ihya eden in­sana ne mutlu! O, Allah'ın ve Resûlü'nün makbulüdür
.
Sünnet nurdur, bid'at karanlıktır. İtikadî zulmetler, fikrî sapık­lıklar, Peygamber Efendimiz'in sünnetine ittibâ etmekle ortadan kal­kar. Bid'atin yaşama ve yayılma istidadı gösterdiği muhitlerde sünnet sarayı harap olur. Zira bid'atin payidar olması, sünnetin payimâl edilmesiyle kabildir. Bu sebeple, sünnetin ehemmiyetini takdir ede­meyenler, bilerek veya bilmeyerek, bid'ati kuvvetlendirmiş olur.

Sünneti ihmal edenlerin kalb kandilleri kararır. Böyle bir kalbin sahibi farzları ihmal ve vacipleri terk etmeye başlar ve neticede İslâ-mın binası harap oiur. Resûlullah Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:

«Peygamberinden sonra, dinlerinde olmayan bir şeyi uyduran hiçbir ümmet yoktur ki onun misli kadar sünneti zayi etmiş olmasın» d).
Aziz mü'minler!
Hutbemizin basında okuduğum âyet-i kerimede Cenâb-ı Hak bu­yuruyor ki:
«Şübhesiz ki (emrettiğim) bu (yol) benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun. (Başka aykırı) yollara tâbi olmayın. Sonra sizi Onun yolundan aymr. İşte (Allah) size bunlan emretti ki (kötülüklerden) sakınasmız» (2)
.
Bir mü'min; bid'atleri terk etmeyecek olursa yaptığı işler, ha­yır olsa bile, kabule şayan olamaz. Resûlullah Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır
:
Bid'at sahibinin amelini, —bid'atini terk edinceye kadar —Al­lah kabul etmeye razı olmadı» (3). «Yüce Allah, bid'at sahibinin oru­cunu, hac ve umresini, cihadını (kötülükten) sarf (ı nazar) etmesini ve adaletini kabul etmez. Hamurdan kıl çeker gibi İslâm (in kemâl sahasın) dan çıkar» (4).

Dinimiz her bakımdan tamamdır, hiçbir noksanı yoktur. İslâmda eksik aramak, cehaletten doğar. Allah Teâlâ'nın, «Bugün sizin dini­nizi kemale erdirdim, üzerinizdeki ni'metimi tamamladım ve size din olarak müslümanlığı (verip ondan) hoşnud oldum» (5), buyuıtnası karşısında yeni bir hüküm vaz etmeye kalkışmak, dalâletin ta ken­disidir. Bir hadîs-i nebevide buyruluyor ki:

«Mevzûumuza gelince, şübhesiz ki en doğru söz, Ali ahin kitabı­dır. Hakikat hidâyetin ve irşadın eıı faziletlisi, Muhammed (s.a.v.) in hidayet ve irşadıdır. Bütün işlerin kötüsü, sonradan peyda edilen­lerdir. Bu suretle peyda edilen her (şey) bid'attir. Her bid'at sapıklık­tır. Her sapıklık (sahibi) de ateştedir...» (6).

Mağrifeti bol ve rahmeti geniş olan Hakkımız, müşrikler hariç pek çok günahkârın tevbesini kabul eder. Ancak «Allah Teâlâ, her bid'at sahibinin tevbesini, —bid'atini terk edesiye kadar— perdeler» (7).

Bu hadîs-i şerifler karşısında bir mü'min, bid'atin mahiyetini ve fenalığını görerek artık bu gibi işlere yanasmamalıdır.
Din kardeşlerim!
Dinimizin şiddetle aleyhinde bulunduğu bid'at, Peygamber Efen-dimiz'in asnnda bulunmayan, âdetle ilgili âlet ve edevat gibi, şeyleri yapmak değildir.

Dinimizin esasında bulunmayan bir şey'i ona ilâve etmek veya mevcud olanı ondan noksanlaştırmak mânasmdaki bid'attir. Resûlul-lah Efendimiz şu hadîs-i şerifinde bu hususu açık ve seçik olarak orta­ya koymaktadır:
«Kim bizim şu enirimizin (dinimizin) içinde, ondan olmayan bu­seyi ihdas ederse o merdudtur (makbul ve meşru değildir)» (8).

Bid'at itikadta, ibadette ve âdette olur. İtikaddaki bid'atlerin bir v kısmı sahibini dinden çıkarır ve bir kısmı da dalâlet ehlinden kılar.

îtikad yönünden bid'atten kurtulmak için Ehl-i sünnet ve'l-ce-maat itikadlarına sarılacak; ibadetler bakımından bid'attan sıyrılmak için Resûlullah Efendimiz'in sünnetlerine yapışacağız.

Âdetler hususunda sünen-i zevâidle hareket etmenin evlâ olduğu­na inanmakla beraber âdetlere münhasır, âlet ve edevatla ilgili bid­atleri irtikâp edenleri dalâletde saymayacağız. Minare üzerinde ezan okumak ve. elek kullanmak gibi (9).

Minare, ezanı daha uzaklara kadar duyurmakta yardımcı olur.
Medreselerin yapılması, kitapların yazılması ilmin daha çabuk yayü-
masına imkân verir.

F Bunların Peygamber Efendimiz'in asnnda bulunmayışı; ya ihtiya­
cın veya mâli kudretin olmayışı yahut bunlardan başka işlerle uğ­
raşmanın, ehemmiyet bakımından, önde gelişi sebebiyledir.
Bid'atin işlenmesi, sünneti terk etmekten daha zararlıdır. Bu se­beple fıkıh âlimleri, «Bir kimse yapacağı işin sünnet veya bid'at ol­duğunda tereddüt ederse onu terk etmesi lâzımdır» demişlerdir (10).
Sana ey şâh-ı Rüsül uymayanın bitmez işi, Bu Leheb gibi anın tebbet olur serzenişi.


Eserin yazarı: Mehmed Emre Eser: Yeni Hutbe Kitabi

  • Yeni Ekle
Yorumlar (1)