Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

AHLÂKIN DEĞİŞİP DEĞİŞMEYECEĞİNDE ÖLÇÜ

Arapça'da "hulk", dilimizde "huy" kelimeleri ile ifade edilen ve "ruha yerleşmiş bulunan meleke" diye açıklanan ahlâkın, bazı kimseler değişmeyeceğini iddia ederken, bazı şahıslar da aksini savunmaktadırlar. Biz, önce, huyların değişebileceğini müdafaa eden kimselerin aklî ve naklî delillerini ele alıp meseleyi tahlile çalışalım. Deniliyor ki:
a) Karada ve denizde yaşayan pek çok canlı uygulanan metodlar ve çalışmalar sonunda, terbiye kabul etmektedir. Akıldan mahrum bulunan hayvanlar ıslah kabul ederken, insan ahlâkının değişmeyeceğini söylemek, cılız bir iddia olarak kalmaktadır.
b) Yaban eriği, aşılanmak suretiyle, badem ve kayısı gibi meyvelere dönüşmektedir. Bu husus müşâhede olunan bir gerçektir. Bu durumu gözleriyle görüp dururken ahlâkın değişmeyeceğini savunmak,
insanın bir ağaç dalından daha kabiliyetsiz olduğunu ifade etmek gibidir. Böylesine bir iddia, yaratılmışların şerefçe en üstünü bulunan insana bühtan olur.
c) Mücessem ahlâkın en yüce örneği bulunan Peygamberimiz,
"ahlâkınızı güzelleşiriniz" diyerek biz ümmetlerini uyarırken, bunun aksini savunmak, yanlışı müdafaaya kalkışmak olur. "Ben, ancak iyi huyları tamamlamak için (peygamber olarak) gönderildim."(1) hadîs-i şerifi bu iddiamızın en kuvvetli delili bulunmaktadır.
Ahlâkın değişmeyeceğini müdafaa edenler, "Dağ yerinden ayrıldı diye (bir haber) işitirseniz (söyleyeni) tasdik ediniz. Fakat bir adam huyundan vaz geçmiştir, diye duyacak olursanız (haber veren kimseyi) tasdik etmeyiniz. Çünkü o, tabiatı (yaratılışı) üzerine bulunmuş olur."(2) mealindeki hadîs-i şerifi ileri sürmektedirler.
İki görüş arasındaki uyuşmazlığı gidermek isteyenler şöyle bir açıklamada bulunmaktadırlar: Ahlâk, iktisâb? ve cibillî olarak ikiye ayrılmaktadır. İktisâbî ahlâk, anne ve babanın telkinleriyle veya cemiyetteki insanlardan görmekle kazanılan iyi veya kötü alışkanlıklardır. Ahlâk-ı cibillî ise "irsî huylar" olup anne veya babadan çocuğa geçmektedir. Şöyle ki: Çok alıngan bir kadının çocuğu, hiçbir telkinde bulunulmadığı hâlde, alıngan olmaktadır. Öfkeli bir adamın çocuğu, çok küçük olmasına rağmen, babasının huylarına benzeyen hırçınlıklar yapmaktadır.
Netice olarak denilmektedir ki: Ahlâk-ı iktisâbî, ferdin huylarının ekseriyetini teşkil eder. Bunların değişmesi mümkündür. Cibillî ahlâk değkişmezse de bu huyun insan benliğinde büyük bir yeri yoktur.

(l) Feyz'ül-kadir c. 2 s. 572.
(2) Feyz'ül-kadir c. 1 s. 381.


Alt Konulari