Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

DÂR-İ HARBİ TESBİTTE ÖLÇÜ

Dâr-i harp, ehl-i İslâm ile aralarında muvâdaa ve musâlâha bulunmayan gayri müslimlerin ülkesidir/1^
Bu tarifteki "muvâdaa ve musâlâha" kayd-i ihtirazları dikkate alındığında, İslâm ülkesi ile aralarında sulh ve anlaşma bulunan gayri müslimlerin diyarı, dâr-i küfür ise de, dâr-i harp sayılmamaktadır. Dâr-i küfür ile dâr-i harp arasında, mantık ilmi yönünden, "umum husus mutlak" vardır. Yani her dâr-i harp dâr-i küfür ise de her dâr-i küfür "dâr-i harp" değildir.
"Müslüman ile zimmî arasında ribâ yoktur" mealindeki hadîs-i şerifi tetkik süzgecinden geçiren ilim adamları, gayri müslimleri iktisaden zayıflatma düşüncesine dayanmışlardır. Harbî olan bir gayri müslim ile kumar oynayıp ütmek ve bey'i fasit yolu ile ona birşey satıp parasını almak da bu espriye dayanmaktadır. Bu gibi şeyler zimmîyi maddî yönden zayıflatma fikrine dayandığından, hırsızlık ve gasp yoluyla onların mallarını almaya kalkışmak, kesinlikle câiz değildir. Çünkü bu gibi işler onlarca da yasaktır.
a) Müslüman ile Müslüman arasında fâiz muamelesi her yerde ve her zaman haramdır. Bir mü'min din kardeşinden fâiz alamayacağı gi
bi ona fâiz de veremez.
b) İslâm diyarında Müslüman ile harbî arasında fâiz yine haramdır. Müslümanların hâkim bulunduğu bir memlekette, kimden olur
sa olsun, bir müslüman fâiz alıp veremez.
c) Dâr~i harpteki bir müslümanın harbîye fâiz vermesi, kendisinin iktisaden zayıf düşmesine sebep olacağından, yine haramdır. Bahsi geçen hadîs-i şerîf, ilk bakışta mutlak gibi görünüyorsa da tetkik süzgecinden geçirildiği zaman ziyadeiik müslümanın lehine olmakla kayıtlıdır. Bu husus dikkate alındığında fâiz almak, kumarda ütmek gibi
kayda bağlıdır. Müslümanın zararına olan fâiz verme, kumarda ütülmek gibi, cevaz hükmünün dışında tutulmuştur.^
Bu üç hususta Hanefi müctehidler! ve fıkıh âlimleri ittifak etmişlerdir. Farklı içtihatta bulundukları cihet, dâr-i harpte Müslümanın harbîden fâiz almasıdır. İmam Ebû Hanife ile İmam Muhammed, bir müslümanın dâr-i harpte bir gayr-i müslimin malını fâiz, kumar ve bey'i fasit gibi rızaya dayalı bir muamele ile alabilir.(3) İmam Ebû Yusuf bu hususta farklı içtihatta bulunmuştur.
İmam Ebû Hanîfe'ye göre bir İslâm memleketi üç şartla dâr-i harp olur:
1- Dâr-i harbe muttasıl (bitişik) olmak.
2- İçinde şirk ahkâmı icra edilir olmak.
3- İçerisinde İslâm hâkimiyeti zamanındaki halktan hiçbir ferdin
(Müslüman ve gayri müslimin) oturmasına müsaade edilmemek.
İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre, bir İslâm memleketinde küfür ahkâmı icra edilmeye başladığı zaman orası dâr-i harp olmuş sayılır.
Görülüyor ki bu bahis müctehidler arasında bile ihtilaflı bir mevzudur. İhtilâf vâki olan mevzularda taklid erbabından olan bizlerin ihtiyat yolunu tercih etmesi uygun olur.

(1) Hukuku İslâmiye ve Istılâhât-ı Fıkhiye Kamusu c. 3 s. 335.
(2) İbni Âbidin c. 4 s. 260.
(3) Hukuku İsiârniye ve Istılâhat-ı Fıkhiye Kamusu c. 3 s. 335.


Alt Konulari