Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

MUÂŞERET EDEPLERİNİ TANIMADA VE UYGULAMADA ÖLÇÜLER

İnsan, halkla olan münâsebetlerinde, İslâmî edeplere uygun hareket etmelidir. Bunlara "âdâb-ı muâşeret" denilmektedir. Biz, bu kuralların halkla alâkalı olanlarını açıklamaya çalışacağız.
a) Kolaylık göstermek:
Halkla olan münâsebetlerimizde onlara kolaylık göstermek ve zorluk çıkarmamak, insanların birbirleri ile anlaşmasına ve kaynaşmasına zemin hazırlar. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (s.a.v.), "Kolaylaştırın, zorluk çıkarmayın. Müjdeleyin nefret ettirmeyin"(1) buyurmuştur. Bu mevzuda dikkat edeceğimiz husus, kolaylık göstereyim derken dinimizin hükümlerine aykırı bir yol göstermemektir.
b) Meşrûbât dağıtan kimse en son kendi îçmelidir: Soğuk veya sıcak meşrûbât dağıtan kimse en son kendi içmeli-dir: Cemiyette bulunan kimselerden bir kısmına ikram edip bazısına vermeden kendisinin içmesi nezaketsizlik olur.
c) Yemeği kendi önünden yemek:
Sofrada oturan kimseler, aynı kaptan yemek yiyecekler ise, kendi önünden yemelidir.
d) Din kardeşinin özrünü kabul etmek:
Cemiyet içindeki insanlardan, isteyerek veya arzu etmeyerek, hata sâdır olmaktadır. Bir kusur işleyen kimse, yaptığı hatadan dolayı, özür dilerse onu mazur görmelidir.
e) Fiskos yapmamak:
Üç kişi bir arada bulunurken üçüncü şahsın işitemeyeceği bir şekilde veya anlamadığı bir dille konuşmak, o kimseyi üzer. Böyle bir davranışta bulunmamak İslâmî bir edep olmaktadır.
f) Bir topluluğun önderine ikramda bulunmak:
Halkla olan münâsebetlerimizde bir cemiyetin veya cemaatin önde gelenlerinden bir kimse geldiğinde kendisine iltifat etmeli ve ikramda bulunmalıyız. Böyle davranmak, hem geleni hem de onu sevenleri memnun eder. Peygamberimiz (s.a.v.), "Bir kavmin itibarlı bir kimsesi geldiğinde kendisine ikramda bulununuz buyurmuştur.
g) İki kişinin arasına oturmamak:
Yan yana oturan iki kişinin arasına oturmak, onların sıkışıp rahatsız olmasına sebep olur. Meğer ki onlar bir yer açarak "buyur" etmiş olsunlar. O takdirde bir mahzur yoktur.
h) Musâfaha yapmak:
İki elle tutup el sıkışmaya "musâfaha" adı verilmektedir. İki müslümanın bu şekilde el sıkışmaları, oradan ayrılmadan önce yariığan-maiarma vesile olacağı Resûl-i Ekrem (s.a.v.) tarafından müjdelenmiş bulunmaktadır.^
i) Yapılan bir iyiliğe teşekkür etmek:
Kendisinden iyilik gördüğümüz bir kimseye teşekkür etmemek nezaketsizlik olur. Bu sebeple Rasûlullah (s.a.v.) tarafından "insanlara teşekkür etmeyen Allah'a da (hakkıyla) şükretmiş sayılmaz.(4) buyurulmuştur.
k) Selâmlaşmak:
İslâmî usulle selâmlaşmak sünnet, verilen selâma mukabele etmek farzdır. Bir farzın işlenmesine vesile olduğu için, selâm vermek, almaktan daha faziletlidir.
I) Hediyeleşmek:
Verilen bir hediyeyi kabul etmek de mukabilinde bir hediye vermek de sünnettir. Bu davranış, karşılıklı sevginin artmasına sebep olur. Bir şâirimizin beyti ile sözlerimizi noktalamak istiyoruz.
Edep bir taç imiş nûr-i Huda'dan,
Giy o tacı emîn o her belâdan.



(1) Hulâsatüi-ecvibe c. 1 s. 77. [\) et-Tergîb veVîerKıb c. S s. 417.
(3) Bakınız: İbn-i Mâce-c. 2 s. 1220.
(4) Tuhfet'ül-Ahvezî c. 6 s. 86.


Alt Konulari