Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

BATIL OLAN ALIŞ-VERİŞLERİ TANIMADA ÖLÇÜ

Bir kimsenin müşteriye satacağı bir şeyin geçerli olması için aranan bir takım şartlar vardır. Bunlar bulunmadıkça satış geçerli olmaz.. O hususları açıklamaya çalışalım.
A) Mâdûm bulunanın (olmayanın) satışı:
a) Hayvanın henüz doğmamış yavrusunu satmak.
Ne olacağı belli olmayan; yaşar mı yaşamaz mı, sağlam mı, sakat mı olacağı bilinmeyen bir yavruyu veya doğacak yavrunun yavrusunu satmaya kalmak bâtıl bir alış-veriştir. Ölü veya sakat olarak doğabilir. Bu durum müşterinin zararına sebep olur.
b) Meydana gelmeden önce ekin» veya meyveyi satmak: Olup olmacağı, olursa nasıl olacağı ve ne mikdâr olacağı bilinmeyen çim hâlindeki hububatın ve çiçek hâlindeki meyvelerin satışı da bâtıldır.
Bunlar satış sırasında mevcut olmadığından veya meydana gelmeme ihtimalinden dolayı satılmaları caiz değildir. Bu hususta İslâm âlimlerinin ittifakı vardır. Buna "madûmu satmak" denilmektedir.
Olmayan meyveyi, olgunlaşmamış (ermemiş) meyve ile; çim hâlindeki bitkileri "yeşillik" dediğimiz marul, tere, taze soğan ile karıştırmamalıdır. Zira birincisi olmamış, ikincisi olmuş fakat ermemiş olgunlaşmamıştır. İkisi arasındaki fark açıktır. İkinci şıkka giren meyve yeşil erik, çağla, yeşil soğan yeşil nohut gibi şeyler insan yiyeceği olarak faydalanılmaktadır. Yonca, hasıl (yeşil arpa) hayvan yiyeceği olarak istifade edilmektedir.
İkinci şıkka giren meyve ve bitkilerin satışı iki türlü olabilir. Şayet kesilme şartı ile satılmışsa bu satış caizdir. Satan şahıs özel bir süre tanımamış ise bunların hemen toplanıp kesilmesi gerekir. Eğer kesim şartı konulmaksızm satış yapılmış ise İmam Ebû Hanife'ye göre bu da caizdir.
c) Elde olmayan bir şeyi satmak:
Havadaki kuşu, denizdeki balığı, ormandaki av hayvanını satmak, olmayan şeyi satma gibidir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.), "Su içindeki (yakalanmamış) balığı satma (ya kalkışrna)yınız. Çünkü aldanma(sı olan bir satış)dır" buyurmuştur.
B) Teslimine güç yetmeyecek bir şeyi satmak:
Alış-verişin geçerli olabilmesi için satıcının paraya, alıcının da mala mâlik olması lâzımdır. Diğer bir ifade ile "müşteri parayı, satıcı da malı teslime muktedir olmalıdır".
C) Zimmet borcu olan şeylerin satışı:
Bir şahsın bize olan borcuna "deyn" adı verilmektedir. Diğer bir ifade ile "zimmet borcu" denilmektedir. Satılan bir malın bedeli, çalışma karşılığı olan ücret alacağı, bir mala yapılan zararın tazminatı, ödünç vermekten dolayı olan alacak, kadının zevci üzerindeki mehr-i müeccel gibi şeyler "zimmet borcu"dur.
Bu alacağın başkasına devrinde iki ihtimal vardır:
1- Bu borcun veresiye olarak satılması:
Zimmet borcunun alacaklı olan şahıs tarafından borçluya veya üçüncü bir şahsa vadeli olarak satışı yasaklanmıştır. Bu yasaklama, aldanma ihtimâlinin bulunmasına, alacağı olan meblağı teslim etmenin güçlüğüne ve faizinin gerçekleşmesi endişesine dayanmaktadır.
2- Zimmet borcunun peşin olarak satılması:
Alacaklı olan şahıs, bu alacağı kendisine borçlu olan şahsa satabilir veya bağışlayabilir. Bu cevaza dört mezhebin ilim erbabından bir itiraz vaki olmamıştır. Bir evvelki mes'eledeki yasaklama, teslime güç yetirememe sebebine dayanmaktadır. Borcun, borçlu olan şahsa devredilmesi hâlinde teslime ihtiyaç kalmaz. Çünkü alacak zâten onun üzerinde (ve elinde)dir. Böyle bir muamelede borcu kendine teslim edilmiş sayılır.
Bu borcun üçüncü bir şahsa satılması câiz ve geçerli değildir.
ÇünKü alacaKlı ducumunüaKi şahıs, bunu bizzat teslim etmeye güç
yetiremez. Borçluya bu alacağı üçüncü bir şahsa teslimi şart koşsa,bu da fasit bir şart olur. Bu mahzurlar muvacehesinde, alacağın peşin para ile üçüncü bir şahsa satılması geçerli olmaz.


Alt Konulari