Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

SÛRELERİN EVVELİNDEKİ BESMELENİN O SÛREDEN BİR ÂYET OLUP OLMADIĞINDA ÖLÇÜ

Besmele-i şerifenin "Neml" süresindeki 30. âyetin bir cüz'ü olduğunda İslâm âlimlerinin ittifakı vardır. Sûrelerin evvelinde bulunan "besmele" hakkında farklı beyanlar vardır. Şöyle ki: Bazı ilim erbabı, bu besmelenin o sureden bir âyet olduğunu; bâzıları da o sûreden müstekıl bir âyet olmadığını, teberrüken yazıldığını ve sûreleri birbirinden ayırdığını ifade etmişlerdir. Mevzu, bu ihtilaflı noktalardan ele alındığında, Kur'ân-i kerim âyetlerinin sayısında ve kırâetin cehrî olduğu rek'atlerde besmelenin de açıktan okunması mes'elesi ortaya çıkmaktadır. Bu ihtilâfları dikkate alarak mevzuu açıklamaya çalışalım:
a) Besmeleyi her sûreden bir âyet olarak kabul edenler:
Saîd bin Cübeyr, Zühri ve Atâ bin Mübârek sûrelerin evvelinde bulunan besmeleyi, o sûreden bir cüz olarak kabul etmişlerdir. Mes'elenin bu noktasından hareket edildiği zaman âyet sayısında 113 lük bir fark doğmaktadır.
İmam Şafiî'nin içtihadı da bu istikamette olduğundan "besmele" Fâtiha sûresinin ilk âyeti olmakta ve kırâetin cehri olduğu namazlarda besmeleyi ele açıktan okumaktadırlar. Bu görüşte olan ilim erbabına göre Fâîiha'daki "enamte aleyhim", bir fâsıla-i âyet olmamaktadır. Bu içtihadda olanlar, Kur'ân-i kerimin iki kapağı arasında Kur'an'dan başka bir şey olmadığı için "âmin" lafzını selef-i Sâlihîn Fâtiha'nın sonuna yazmamışlardır. Hâl boyle iken "besmele"yi mushaflarda tesbit etmişlerdir. Şâyet bu besmeleler Kur'an'dan olmasaydı onları da yazmazlardı" demişlerdir.
b) Besmeleyi*her sûreden bir âyet kabul etmeyenler:
İmam Mâlik, şâibe-i ihtilâf ile Kur'âniyete hükmedilemiyeceği ve Kur'âniyetin sarahat ve tevatürle sâbit olması gerektiği illetine ve Medine-i münevvere ilim muhitinin teamüllerine dayanarak, besmelenin ne Fâtiha'dan ne de diğer sûrelerden bir cüz olmadığını, Neml süresindeki ayetten başka besmelenin Kur'ân'dan olmadığını ve sûreleri birbirinden ayırmada teberrüken yazıldığını söylemiştir. Bu sebeple İmam Mâlik, "Namazda ne gizli ne de açıktan besmele okumak muvafık olmaz" demiştir.
İmam Ebû Hanife'nin görüş ise şöyledir: "Sûrelerin evvelindekî besmeleler, sûrelerin hiçbirinden cüz değildir. Sûreleri birbirinden ayırt etmek için ve teberrüken nazil olmuştur. Mushaf'ın iki kapağı arasında Kur'an'dan başka bir şey yazılmadığında ittifak olunduğuna göre, sûre başlarındaki "besmeleler de Kur'ân'dan-dır. Mâdem ki başında bulunduğu sûreden cüz olduğunu açıklayan sarih bir delil yoktur, o hâlde "besmele", hiçbir sûreden cüz değildir^. Namazda Fâtiha'dan önce gizlice "besmele" okunması sünnettir(2). O sûreden cüz olduğu sanılmasın diye cehrî namazlarda da gizli okunmaktadır. Fatihayı takiben sûre okunacak olursa orada da besmele okumak gerekmemektedir.



(1) Bakınız: Hak Dini Kur'ân Dili c. 1 s. 15-17
(2) Fetâvâ-j Hindiye c. 1 s. 75


Alt Konulari