Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

ÜZERİNDE KAZA NAMAZI OLAN KİMSENİN NÂFİLE NAMAZ KILIP KILAMIYACAĞINDA ÖLÇÜ

İslâmî vazifelerin yapılmasında tercih yolunu bilmek elbetteki iyidir. Bu demek değildir ki bu yoldan gitmeyen kimsenin ibadeti makbul olmaz. Zikredilen iki hususu tam olarak kavrayamayan bazı kimseler, yanlış bir fikre saplanmaktadırlar.
Bu hususa misal vermiş olmak için "üzerinde kaza namazı olan kimsenin nâfile namaz kliması doğru değildir" iddiasını ele almak istiyoruz. Bu yanlış iddianın delillerini ortaya koymadan önce mantık yönünden de tenkide müsait olduğunu belirtmek isteriz. Bir şahıs, "kasaba borcu olan kimse et yiyemez" dese, bu söz akli selime uygun düşer mi? Kasaba olan borcumu ödeyemedim diye, müsâfir olarak gittiği evde ikram olunan eti yiyemiyecek mi? Bu iddiayı doğru imiş gibi benimseyen kimseler, ramazan ayında camide teravih namazı kılınırken ya sokakta dolaşmakta veya kahvede oturmaktadırlar.
Gelelim bu iddianın fıkha aykırılığına. Hanefî mezhebine göre, "Üzerinde kaza namazı bulunan bir kimse nâfile namaz kılamaz"
hükmünden beş vakit namazın evvelinde ve sonunda bulunan sunnetler ile tesbih namazı, duhâ namazı, teheccüt ve evvâbin namazları müstesnâdır(1).
Ömer Nasûhi Bilmen (merhum) Büyük İslâm İlmihâli adı eserini namazla ilgili bölümünün 299. maddesinde şöyle demektedir: "Kaza namazları ile iştigal nâfile namazla iştigalden evlâdır, ehemdir. Fakat farz namazların, müekked olsun veya olmasın, sünnetleri bundan müstesnadır. Yani bu sünnetleri terk ederek bunların yerine kazaya niyyet edilmesi daha iyi değildir. Bu sünnetlere nîyyet edilmesi evlâdır."
Hatta kuşluk ve tesbih namazları gibi, haklarında dinî nakil bulunan nâfile namazlar da böyledir. Bunlara da böyle nâfile olarak niyyet etmek evlâdır. Çünkü bu sünnetler, farz namazları tamamlar, bunların yerine getirilmesi mümkün değildir. Kaza namazlarının ise, muayyen vakitleri olmadığı için onların her zaman yerine getirilmesi mümkündür.
Bununla beraber namazları kazaya bırakmak günâhtır. Bu günâhtan mümkün olduğu kadar kurtulmak için sünneteri feda etmek uygun olmaz. Böyle bir günahı işleyen kimsenin fazla ibadet ederek Allah'ın bağışlamasına sığınması gerekirken, hakkında peygamber şefaatinin tecelli etmesine vesile olacak bir takım sünnet ve nafileleri terk etmek nasıl uygun olabilir? Hem bir kısım vakit namazlarını kazaya bırakmak hem de diğer bir kısım vakit namazlarını, kendilerini tamamlayan sünnetlerden ayırmak iki kat kusur işlemek olmaz mı?
Buna aykırı olan bazı nakiller geçerli değildir. Bunlar kabul edilen fetvaya aykırıdır. Hem sünnetleri hem de kaza namazlarını kılmaya elverişli vakit bulamadıklarını ididiâ edenler bulunursa, bunlar insaflı bir iddiada bulunmuş sayılmazlar. Boş yere en kıymetli zamanlarını
harcayan insanlar, bilmem boyle bir iddiaya nasıl kalkışabilirler?



(1) Fetâvâ-i Hindiye c. 1 s. 132; İbn-i Âbidin c. 1 s. 688


Alt Konulari