Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

İFTİTAH TEKBİRİNİN SAHİH OLMASINDA ÖLÇÜ

İslâm'ın erkânından bulunan namaza "iftitah" tekbiri ile girilmekte ve selâm ile çıkılmaktadır. Ubûdiyet sarayının biri giriş diğeri çıkış kapısı mesabesindedir. Bu kapıdan "Allâhü ekber" diyerek girilir ve huzuru ilâhide büyük bir edep ile namazın erkân ve ef'âli yerine getirilir. "Tahrîme" ismiyle de anılan bir tekbirin sahih ve makbul olabilmesi çin dikkat ve riâyet edilmesi gereken fıkhî şartlar vardır onları açıklamaya çalışalım:
a) İftitah tekbirini niyyete hakikaten veya hükmen yakın olarak almak:
Niyyet ile tekbirin arasını yeme, içme ve konuşma gibi namaza aykırı bir işle ayırmamaktır. Namaza başlanacağında yapılan niyyet, iftitah tekbirine hakikaten yakındır. Efdal olan da budur. Namaza başlamadan daha önce olan niyyet, tahrimeye hükmen yakındır. Meselâ abdest alırken kılacağı namaza kalben niyyet etse ve bu niyyetten sonra yeme, içme ve konuşma gibi bir davranışta bulunmasa ve gelip namaza dursa, abdest sırasındaki niyyet ile kıldığı namaz câiz olur.
Namazın diğer şartlan gibi namazı ayıran bir şey araya girmedikçe niyyetin öne alınması caiz olur^.
b) İftitah tekbirini kıyamda almak:
İmamı rukuda bulun bir kimse, ona bu ruküde ulaşmak için, acele edip de tekbiri eğildiği sırada almamalıdır. Buradaki "kıyam" ifadesi mutlak olup, hakiki ve hükmi olanına şâmil bulunmaktadır. Hakiki kıyam, malûm olan şekliyle ayakta duruştur. Hükmi kıyam, ellerin dizlere ermez derecede olmasıdır. İmama yetişmek için acele eden kimse, elleri dizlerine erişir durumda iken iftitah tekbiri almış olsa namaza başlaması sahih olmaz.
c) Niyyeti iftitah tekbirinden sonraya bırakmamak:
Namazın tamamı bütün olarak bir ibadettir. Niyyetsiz ibâdet olamayacağına göre, niyyet iftitah tekbirinden sonraya kalmış olursa, ondan hâli olan kısım ibâdet olmayıp daha sonraki kısmın ibâdet olması lâzım gelir. Bu durumda ibâdet, niyyetli olan kısım ve niyyetsiz olan kısım olarak ikiye ayrılmış olur. İbadet asla cüzlere ayrılamaz.
Niyyeti tehir etmemek, iftitah tekbirine yakın almakla olduğu gibi daha önce niyyet etmekle de olabilir. Birinci şık, hakiki mukarenettir ve afdal olan da budur. İhtilâftan kurtulmak için bu yolu tercih etmelidir.
İftitah tekbirinden soraya bırakılan niyyete itibar yoktur. Bu hususta ulemânın ittifakı vardır.
d) İftitah tekbirini kendisi işitecek derecede telaffuz etmektir:
Dilsiz olmayan kimseye, sağırlık ve gürültü gibi bir mani yoksa kendi sesini işitmek şarttır. Dilsize dilini kıpırdatmak lâzım değildir.

Kulağında işitmeyi engelleyen bir ârıza varsa veya gürültü bulunuyorsa bilfiil işitilmesi şart değildir? Engelin ortadan kalkması hâlinde işitebilir derecede olması lâzımdır.
e) Muktedî olan kimse namaza niyyet ettiği gibi imama uymaya da niyyet etmiş olmaktır.
İbâdeti âdetten ve farzı vâcibten ayırt etmek için namazın aslına niyyet lâzım olduğu gibi, mütâbaata (imama uymaya) da niyyet etmek lâzımdır, buna "niyyet-i hâssa" denilir ki, mutkediye mahsus olan niyyet demektir. Binaenaleyh imama uyan bir kimse, vaktin farzına ve onda imama mütâbaata niyyet eder.
f) Kılacağı farzı namaza başlayacağında tayin etmektir:
Farz namazlar nevi nevi ayrılmış bulunduğundan gerek imam, gerek muktedi ve gerekse kendi başına namaz kılan kimse, hangi namazın farzını kılacaksa onu tayin etmesi gerekir. Meselâ "Niyyet ettim Allah rızası için bu günün öğle namazını kılmaya" demesi şarttır.
"Vaktin farzına" diyerek niyyet etmek, cumadan gayri namazlarda sahih ve yeterlidir.. Cumada vakit öğle olduğu için onu "vaktin farzına" diyerek kılmak sahih olmaz.
Kaza namazlarında "en son" veya "en evvel" kazaya kalmış sabah namazının farzına diyerek niyyet etmelidir.
Farzların ve vaciplerin rek'atleri mahdut olduğundan bunlarda rek'at belirtmek lâzım değildir. Bir kimse, yantfarak sabah namaztnm farzına "dört rek'atlik sabah namazına" diye niyyet etse onu yine iki rek'at olarak kılması lâzımdır. Çünkü belirtilmesi şart olmayan şeydeki hatâ zarar vermez.
Niyyet sırasında farz için tayin zarureti vardır. Beş vakit namazın farz olduğunu bilmeyerek onları vakitlerinde kılan, farza niyyet etmiş olmadığı için caiz olmaz. Ve onları kaza etmek gerekir. Meğer ki imamla birlikte kılıp da "imamın namazına" diyerek niyyet etmiş olsun.
Namazların farz olduğunu bilip de vâciblerden ve sünnetlerden ayırt edemeyen kimse, hepsinde "farza" niyyet ederse caiz olur. Çünkü en kuvvetli yönü ile niyyet etmiş bulunmaktadır.
Bir namazda iki ayrı namaza niyyet etmiş bulunsa, meselâ vaktin namazına ve cenaze namazına niyyet etse, vaktin namazı için geçerli olur.. Çünkü vaktin namazı farz-ı ayındır. Rükû ve secdesi bulunan kâmil bir namazdır.
Birinin vakti girmiş diğerinin vakti henüz girmemiş iki ayrı farza niyyet etse; vaktin namazı için geçerli olur. Kazaya kalmış iki namaza birden niyyet etmiş olsa onların birincileri için geçerli olur. Vakit namazı ile geçmiş bir namaza niyyet etse, şâyet vakit geniş ise geçmiş namaz için; daralmış ise vaktin namazı için geçerli olur. Sabah namazının sünneti ve "tehiyyetül-mescid" gibi iki nafileye birden niyyet etse her ikisine geçerli olur. İkiden fazla nafileye niyyet etmiş olsa, meselâ "tehiyyetül mescîd, duhâ namazı ve küsûf namazı" diyerek kılsa her üçü için geçerli olur.
g) Vacip olan namazda da tayinde bulunmaktır:
Nâfile namazda tayin şart olmadığından "namaz kılmağa" niyyet edilmesi bile namazın sihhati için yeterli olur,
Vacip namazlar; bayram namazları, vitir namazı, tavaf namazı veya mukayyet nezir ile adama yapılan namazlar ve ifsat olunması
sebebiyle kaza edilmesi vacip olan namazlardır. Bunlarda sebepler değişiktir. Namaz kılan kimse, bir sebebin müsebbebini ancak tayin etmekle edâ etmiş olabilir.
Bayram namazları ile vitir namazında "vacip olan" diye bir kayıtlamaya lüzum yoktur. "Bayram namazını" veya "vitir namazını kılmaya niyyet ettim" demek kâfidir.
Sehiv secdesi, namaza bitişik bir secde olduğundan/tayin etmek lâzım değildir. Tilâvet secdesini secde-i şükür ve sehiv secdesinden ayırt etmek için tayin etmek lâzımdır.
h) Gücü yeten kimse iftitah tekbirini arabi lügat üzerine almak:
Bu husustaki mükellefiyet ve cevaz, "gücü yeten" kayd-i ihtirazisi-ne bağlanarak verilmiştir. Mes'elenin ihtilâfına girmeyi uygun bulmuyoruz ve bu kadarla yetiniyoruz.
i) İftitah tekbirinde lafza-i celâlin hemzesini, "ekber" lafzının hemzesini veya "be" harfini uzatmamaktır.
Lafza-i celâlin "he"sini sakin kılarak "Allahuekber" demek veya önünde vav harfi var gibi işbâ yaparak "hû" şeklinde uzatmak, lûgat yönünden hata ise de namazı bozmaz.
j) İftitah tekbirini tam olan bir cümle ile almış olmak:
k) İftitah tekbiri, sırf Cenâb-ı Hakk'ı senaya delâlet eden tabir olmalıdır.
"Allâhümmağfir lî" gibi bir tabir ile namaza başlamak sahih olmaz. Bu ibare, bir hâcet ifadesi karıştığından, zikr-i hâlis değildir.
ı) İftitah tekbiri "besmele"den ibaret olmamaktır.
Bu mübârek cümle, teberrük için ocuğundan, "Bismillahirrahmanirrahim" diyen sanki "Ya Allah! Benim için mübârek kıl" demiş gibi olduğundan zikr-i hâliste bulunmamış olur.
m) Tahrimede "Allâhü ekber" denildiği vakit, namaz kılan kimse, lafza-i celâlin "he" sini hazf etmiş (atmış, telaffuz etmemiş) olmamalıdır.
n) Lafza-i celâlin "he"sinden önceki uzatmayı temin eden (mukadder) elifi getirmektir.
Bu elifi, yani'uzatmayı terk ederse sahih olmaz.
o) İftitah tekbirine namazı ifsat edecek bir şey eklememelidir.
"Allâhüekberu el-âlimü bil-mâ'dûmi vel-mevcûdi"^ şeklinde bir ekleme yapacak olursa namaza başlayışı sahih olmaz. Çünkü insan sözüne benzeyen bir manâya dönüşmüş olur.
Nafilelerde niyyette tayin şart değildir. İsterse sabah namazının sünneti olsun. Teravih namazı da sahih olan kavle göre böyledir. Bu namazlara "teravih namazı" ve "vaktin sünneti" diye sıfatlarına riâyet ve niyyet etmek ihtiyatla amel etmektir.


(1) Nimetül-İslâm namazla ilgili bölüm s. 81
(2) Manası: "Yok olan ve var olanı bilen Allah, herşeyden daha büyüktür".


Eserin yazarı: Mehmed Emre Eser: Müslümanca yasama sanati 3

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Müslümanca yasama sanati 3

MollaCami.Com