Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

İHLÂS BAHSİNDE "MUHLİS" İLE "MUHLAS"I TEFRİKTE ÖLÇÜ

Dinimizin emri bulunan vazifeler ilim, amel ve ihlâs olmak üzere üç kısma ayrılmaktadır. Bu üç haslet, dinimizin mütemmim unsurlarıdır. Tarikat ve hakikat, İhlâsın gelişmesine hizmet etmekte; ihlâs da şeriati tamamlamaktadır(1).
İhlâs mertebesine ulaşmada iki yol vardır. Onları açıklamaya ça-lışacağız:
a) Kulun devamlı bir mücâhede ile nefsânî heveslerden arınması:
Kul, kalp sâhasını sâlih amellerin tohumlarını ekecek hâle getirecektir. Bunda başarı elde edebilen kimseye, ism-i fâil siğası ile, "muhlis" adı verilmekte ve "Tûbâ lilmuhlisîn: muhlislere ne sâadet" diye övülmektedir(2).
b) Allah Teâlâ'nın kulu ihlâs makamına yükseltmesi:
Bu tarikta kulun gayreti ve hizmeti bulunmadan ihlâs makamına yükseltilme olduğu için, o kimseye İsmi mef'ûl siğası ile "muhlas" tesmiye olunmaktadır.
Muhlis, önce lutf-i ilâhiye "lâyık" olmaya çalışmakta sonra hâil olmakta; muhlâs, bir ihsân-i Rabbânî olarak bu rütbeye erişmektedir. Muhlis, kendini koruma ve kurtarma gayretini sarf ederek kurtuluşa nâil olmakta; muhlas, Allah Teâlâ'nın hızf-u himâyesi içine alınmış bulunmaktadır. Bu sebepledir ki şeytan bu sınıftaki bahtiyarlara asla bir tesir icra edememekte ve "Senin izzetine (mutlak kudretine, kahrına) andederim ki ben artık onların hepsini muhakkak azdıracağım. İçlerinden muhlas (ihlâsa erdirilmiş) kulların müstesnâ"(3) diye itirafta bulunmaktadır.
Muhlas; ibâdette riyâdan âzâde, kendini Allah Teâlâ'ya teslim et-miş, nefsanî heveslerden sıyrılmıştır. Muhlis, belirli bir programla malum bir hedefe doğru hareket etmekle beraber, bazan yanılmakta ve hataya düşebilmektedir.
Muhlaslık, peygamberler ile veliler kervanının baş çekenlerine nasip olan bir derecedir. Bu sebeple Hz. Yusuf, "...O tâatte ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı"(4)diye övülmekte; Kelîmullah Hazretleri de "Kitapta Musa'yı da an. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş (bir zât) îdi, resûl bir peygamberdi"(5) diye tavsif ve tebcil olunmaktadır.
Muhlas derecesinde bulunan muhterem zâtlar, arı duru bir topraktan yaratılmış, safvet-i kalbiye ve asâlet-i mâneviyye üzerine bulunmaktadırlar. Onlar nefsani heveslere yanaşmazlar ve kendilerine şeytânî vesveseler ulaşamaz. Toprak içindeki cevherler birbirinden farklı bulunduğu gibi, topraktan yaratılan insanların mâhiyetine karışmış bazı haller ve hasletler onların aslî değerlerine tesir icra etmektedir.

(1) Bakınız: Metubât-i İmam Rabbâni c. 1 36. mektup
(2) Bakınız: Feyz'ül-kadir c. 4 s. 274
(3) Sûre-i Sâd 82
(4) Sûre-i Yusuf 24
(5) Sûre-i Meryem 52


Eserin yazarı: Mehmed Emre Eser: Müslümanca yasama sanati 3

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Müslümanca yasama sanati 3

MollaCami.Com