Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

BAZI ŞÜBHELERİN İZALESİ BABI

Namazı terk edenin hakkındaki varid olan bu hükümlerin ağır geldiği bazı şübheciler, "BEYNAMAZLARIN" gayretli müdafileri olarak, bize bazı sorular tevcih ederek bunca nassın karşısında anlayamadıkları bazı Âyet ve Hadis'lerle, sanki Allah'ın dininde bir birine zıd hüküm isbat edercesine itirazda bulunmaktadırlar. Zira bunca zikredilen Âyet ve Hadis'ler "namaz'ı terk edenin, kâfir, müşrik, imansız ve dinsiz" olduğunu isbat ettikten sonra "hayır namazı terk eden müslümandır" demek ve birde bunu Kur'ân ve Hadis'le isbattan maada ifsad etmeye çalışmak, "Allah'ın dininde tezat olduğunu iddia etmektir".
Ey Allah'ın kulu! Şunu iyi bilmelisin ki, "vahy-i ilâhi olan kitab ve sünnet'te" birbirine zıd hükümler yoktur. Böyle bir şeyi düşünmek dalalet, bilmeden söylemek ise cehaletin katmerlisidir. Binaen aleyh Subhanehu ve Teâlâ buyuruyor ki:

"Onlar, hâlâ Kur'an'ın Allah kelâmı olduğunu ve ma'nasının düşünmeyecekler mi? Eğer O (Kur'ân) Allah'dan başkası tarafından olsa idi, muhakkak ki içinde birbirini tutmayan bir çok sözler ve hükümler bulacaklardı.
Nisa Sûresi: 82

Başka bir Âyet'i Kerîme'de ise şöyle buyuruyor:
"Allah sana "Kur'ân'ı ve siinnet'i" indirdi: Evvelce bilmediklerini sana öğretti."
Nisa Sûresi: 113

Binaen aleyh Resûlullah (S.A.V.) buyuruyor ki:
Ebu Hureyre (R.A.)'dan, (şöyle dedi:) Resûlullah (S.A.V.)'den, şöyle buyurdu: "Ben hak olandan başka bir şey söylemem." Ashabından bazıları "Pekiyi yâ Resûlellah sen bazen bizimle şaka da yapıyorsun (ya'ni bunlarda mı hak) "Evet ben haktan başka bir şey söylemem" buyurdular.
Bu Hadis'i Ahmed (2/340) ve Tirmizi (2058) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.
Madem ki Allah Resulü (S.A.V.)'in her söylediği haktır, hak olan sözlerde de birbirine muhalif kaviller bulunmaz, zira ihtilaflı birbirine uymayan sözler batılın hakkıdır.

Subhanu ve Teâlâ buyuruyorki:
"Hak olandan sonra da dalaletten başka ne vardır :
Yunus Sûresi: 32

Ey Allah'ın kulu! Bu külli kaideyi iyi anladı isen sana anlatılan her mes'eleyi rahatlıkla anlayacağın muhakkaktır. Şimdi anlayamadığın her mes'eleyi sorabilirsin.
Soru: Deniliyor ki, sahih Hadis'te sabittir, "la ilahe illallah diyen herkes cennete girecektir" binaen aleyh namazı terk eden kâfir olamaz âsi günahkâr bir müslümandır, buna ne dersiniz? Bize cevab verin Allah da size ecir versin.
Cevab: Evet Allah Resulü (S.A.V.)'den öyle bir sahih Hadis ya'ni "Allah'tan başka ilah yoktur diyen herkes cennet'e girecektir" diye bir rivayet varid olmuştur. Yalnız istidlal mevzuu hatalıdır. Zira şimdiye kadar bu risalemizde namazı terk edenin hakkında nakl etmiş olduğumuz bütün rivayetlere muhalif bir istidlaldir.
Zira "namazı terk eden müşrik'tir, kâfir'dir, dini ve iman'ı yoktur" diyenle "la ilahe illallah" diyen herkes cennete girecek diyen aynı zattır, ya'ni Allah Resulü (S.A.V.)'dir. Yukarıda da izah ettiğimiz gibi Allah'ın dininde birbirine muhalif hükümlerin bulunması hakkaniyyetine zıddır. Böyle bir şey düşünülemez bile.

Fakat diyebilirsiniz ki evet dediğiniz gibi dinde birbirine muhalif hükümler yoktur ama bize anlatanlar böyle anlattığı için biz böyle anlıyoruz.
Biz de deriz ki, burada size anlatılmayan ve anlamakta istemediğiniz mühim bir mes'ele var.
Evet Allah Resulü (S.A.V.) buyuruyor ki:
Ubadet' İbni es-Samit (R.A.)'dan, (şöyle dedi:) Resûlullah (S.A.V.)'den, şöyle buyurdu: "Her kim Allah'dan başka ilah ve Muhammed'in Resulü olduğuna şehadet ederse Allah ona cehennem'i haram kılmıştır."
Başka bir rivayette ise şöyle varid olmuştur: "Her kim ki, Allah'tan başka ilah yoktur derse cennet'e girer" denilmiştir.
Evet La ilahe illallah diyen cennet'e girer fakat şunu iyi bilmek gerekir ki, bu sözün muktezası vardır,
Herkesin ma'lumudur ki, gereği yapılmayan her sözün insanlar indinde değeri yoktur. İnsanlar arasında böyle olunca biz nasıl olurda bizim yanımızda değer taşımayan şeylerin Allah indinde değerli olmasını taleb ederiz.
Allah'tan başka ilah yoktur diye ikrarda bulunan kişi, tevhid'in zıddı olan şirk ve küfürden avdet ettiğini ilan eder, amel ile bunu tasdiklemediği müddetçe geçersizdir. (Amelle tasdikten kendisine o kelimeden başka bir şey ulaşmamış kişiler müstesnadır.)

Bunu daha barız bir şekilde izah edebilmek için o şübheciye şöyle bir soru tevcih etsek ne der acaba.
Bir kişi düşünün ki "Allah'tan başka ilah yoktur" sözünü, ikrar ediyor, sadece Kur'ân'ın Âyet'lerinden bir tek Âyet'i inkâr ediyor, acaba bu kişinin hükmü nedir? Tabiîki şübheci efendi "kâfirdir" diyecektir. Pekiyi senin kaiden üzere bu kişi "Allah'tan başka ilah yoktur" diyor, ne dersin sen de "la ilahe illallah" diyen kişiyi tekfir ediyorsun. Böylelikle az önceki kaideden irtidad etmiş olmadın mı?

Bu sorunun karşısında ne diyeceğini şaşıran şübheci kendisini toparlayarak, evet ama Kur'ân'ın bir tek âyet'ini de olsa inkâr edenin kâfir olduğuna Kur'ân'dan ve Hadis'ten sarih nass vardır diye itirazda bulunmaya başladı.
Bizde dedik ki: Be Allah'ın kulu risalenin başından beri bizim zikrettiğimiz naslar nedir, bunlar sana namazı terk edenin kâfir, müşrik, dinsiz ve imansız olduğunu isbat etmiyor mu?
Evet ama "namazın farziyyetini inkâr etmiyor".
Pekiyi sen bize namazın farziyyetini inkâr eden kâfir olur diye birtek nas bulabilir misin? Eğer böyle bir şey yapabilirsen bizde kavlimizden avdet ederiz.
Dikkatlice okuduysan farkına varmışındır ki zikretmiş olduğumuz bütün deliller, namazı terk edenin müşrik, kâfir, namazı olmayanın dinsiz ve imansız olduğuna delâlet ediyor. Bir tanesi bile farziyyetini inkâr ederek terk eden kâfir olur demiyor. Hem ayet'te demiyor mu ki?

Kendilerine Kur'ân (ya'ni "namaz kılın" emri) okunduğu zaman, secde etmezler. (Ya'ni "namaz kılmazlar". Daha doğrusu, o "kâfir olanlar" bu (halleri ile ya'ni namaz kılmayışları ile, Allah'ın azabından korkmayarak âhireti) tekzib ederler."
"Onlara "namaz kılın" denildiği zaman, "itaat edip namaz kılmazlar". (Namaz kılmayarak Allah'ın hükümlerini) yalanlayanların o gün vay haline."
"Bizim Âyet'lerimize öyle kimseler iman ederler ki, Âyet'lerimizle kendilerine öğüt verildiği zaman, secdelere kapanırlar ve rab'lerine hamd ile teşbih ederler de kibirlenmezler".
Secde Sûresi: 15
Sonra, bu peygamberlerle, salih kimselerin arkalarından (kötü) bir nesil geldi ki, "namazı terk ettiler", şehvetlerine uydular; bunlar da Cehennem'deki "gayya" vadisini boylayacaklar.
Ancak "tevbe edip iman eden ve salih amel" işleyenler müstesna."
Meryem Sûresi: 59

Ey Allah'ın kulu görüyorsun ki, yukarıda zikredilen taifeler "namazı kılmayarak" bu hareketleriyle Allah'ın Âyet'lerini yalanlamış oluyorlar, senin dediğin gibi namazın farziyyetini inkâr ederek değil.
Bu Âyet'lerin karşısında sükût eden, şübheci başka bir itiraz getirmek istercesine biraz düşündükten sonra şöyle dedi.

Pekiyi kabul edelim ki "namazı terk eden müşrik ve kâfirdir" bize deniliyor ki, şirk ve küfür iki kısımdır,
1-İslâm'dan çıkaran şirk ve küfür.
2- islâm'dan çıkarmayan şirk ve küfür.
Acaba namazı terk eden kişi bunların hangisinde vuku' bulmuştur ki, siz hemen namazı terk edene müşrik ve kâfir diyorsunuz. Cevap: Biz ümid ederiz ki, namazı terk eden İslâm'dan çıkarmayan şirk ve küfürde vuku' bulmuştur. Hem biz milyonlarca müslümana müşrik veya kâfir diyemeyiz.
Ey Allah'ın kulu iyi dinle, senin bu müşkilatın geçen mes'elen kadar mühim değil fakat tahrif yönünden çok şerli bir mes'eledir.
Evet söylemiş olduğun gibi şirk ve küfür iki kısımdır. Birincisi İslâm'dan çıkaran kısım, ikincisi ise İslâm'dan çıkarmayan kısmıdır. Biz sana önce şirki anlatalım, sonra
da küfrü anlatırız.

Şirkin kısımları şunlardır:
1- Sahibini ebedi cehennemde koyan kişrk.
2- Küçük şirk denilen gizli şirk ya'ni riya.

Biz sana önce küçük şirk ya'ni sahibini ebedi cehenneme sokmayan "riya"dan bahsedelim, sonra sen kendin büyük şirkin ne olduğunu anlarsın bi iznillah.
Ahmed İbnu Hanbel Müsnedin'de Resûlullah (S.A.V.)'den şöyle bir Hadis rivayet etmektedir.
Mahmud İbnu Lebid (R.A.)'dan, (şöyle dedi:)
Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurdu: "Sizin için en çok
korktuğum şey küçük şirktir". Sahabeler dediler ki:
"küçük şirk nedir yâ resûlellah?" Allah Resulü (S.A.V.)'de cevaben "küçük şirk riyadır" buyurdu.
Bu Hadis'i Ahmed îbnu Hanbel (5/428) sahih bir senedle rivayet etmiştir.

Ve başka bir Hadis'i Şerif de de Resûlullah (S.A.V.) namazla alakalı küçük şirkin ne olduğunu şöyle beyan ediyor.

Ebu Said el-Hudri (R.A.)'dan, şöyle dedi: Bir gün bizler kendi aramızda "mesihu'd-deccal"dan konuşurken Allah Resulü (S.A.V.) çıka geldi. (Bize hitaben) şöyle buyurdular: "Benim yanımda sizin için "mesihu'd-deccal"dan daha korkulu bir şeyi size haber vereyim mi?" Bizde "Evet yâ Resûlellah haber verin" dedik. (O) "gizli şirk"tir buyurdular. Kişi namaz kılmaya kalkar da birisinin kendisine baktığını anlayınca namazını güzelleştirir" dedi.
Bu Hadis'i İbnu Mace (4204) ve Beyhaki hasen bir senedle rivayet etmişlerdir.

Yukarıdaki zikredilen Hadis'i Şerifler "İslâm'dan çıkarmayan" şirkin ne olduğunu itiraz bırakmayacak bir şekilde izah etmektedir. Ya'ni küçük şirkin "Riya" olduğunu anladıktan sonra namazı terk etmenin "büyük şirk" olduğunu anlamışsındır artık.

Küfrün kısımlarına gelince onlar da şöyledir:
1-Küfrü Billah
2- Küfrü'n-Ni'me.
Biz sana burada da İslâm'dan çıkarmayan küfrü anlatalım ki, siz kendiniz İslâm'dan çıkaran küfrü anlayın.
Resûlullah (S.A.V.)'den şöyle bir Hadis rivayet olunmaktadır.
Cabir îbnu Abdullah (R.A.)'dan, şöyle dedi:
Bir bayram günü Resûlullah (S.A.V.) ile birlikte namazda hazır bulundum, insanlara, Allah'a karşı takva üzere bulunmalarını emir, Allah'u Teâlâ'ya itaata teşvik ederek va'z ve tezkir'de bulundu. Sonra yürüdü. Kadınların bulunduğu tarafa gelince onlara da va'z ve tezkirde bulundu. Onlara. "Sadaka verin. Zira siz kadınların çoğu cehennem kütüğüdür" buyurdu. Kadınların en hayırlılarından ve yanakları kırmızımtırak olan biri ayağa kalkıp: "Yâ Resûlallah! Niçin?" diye sordu. Resûlullah: Çünkü siz halinizden çokça şikâyet eder, ni'met'e karşı küfür (ya'ni nankörlük) edersiniz" cevabını verdi.
Bu Hadis'i Müslim (885) rivayet etmiştir.
Böylelikle de İslâm'dan çıkarmayan küfrün ne olduğunu öğrenmiş oldun. Aslında, şirkin izahından sonra böyle bir izaha lüzum yoktu, ama yine de faidesi olur inşa' Allah.
Şübhecilerin getirmiş oldukları başka bir itiraz da şudur.

Resûlullah (S.A.V.) rivayet olunuyor ki: Ubadet' İbnu es-Samit (R.A.)'dan, şöyle dedi:
"Günde beş vakit namazı Allah (müslümanlara) farz kıldı. Kim abdestlerini güzel alarak, rukularına, huşularma riayet ederek, onları vaktinde kılarsa, o kimse Allah'u Teâlâ'dan hatasını af edeceğine ahd ya'ni söz almış olur. Kim böyle yapmazsa Allah'u Teâlâ onu ahd ya'ni söz vermiş olmaz, dilerse o kimseyi bağışlar, dilerse azab eder.
Bu Hadis'i Ebu Davud (421) Ahmed ve Nesei (462) rivayet etmişlerdir.

Bu zikredilen rivayette, namazı terk edeni Allah isterse af eder, isterse azab eder diye bir lafız yoktur. Zira namazı vakitleri içerisinde rukunları ve huşuları ile muhafaza etmemek başka, namazı terk etmek başkadır. Zira namazdaki itmi'nanın zayi olmasıyla kişinin İslâm milletinden gayrı bir millette öleceğine dair rivayetler bir hayli kabarıktır. Hem de bizzat Ubadet' İbnu es-Samit (R.A.)'nun kendisinden namazı terk edenin İslâm milletinden çıktığına dair rivayet vardır ki, geçen bablarda zikrettik, burada zikrine lüzum olmasa gerek.

İbnu Hazm (R.H.) meşhur "muhalla"nın eserinde şöyle diyor. Bu mevzuda ya'ni namazın terki hususunda bize, Ömer İbnu'l-Hattab, Muaz İbnu Cebel, Abdurrahman İbnu Avf Ebu Hureyre ve daha sair sahabelerden (R.A.)'den namazın farz olduğunu bilerek terk edenin "kâfir ve mürted" olduğuna dair bir çok rivayetler ulaşmıştır. Sahabelerin bu icma'ına muhalif hiç bir şey duyulmamıştır.
Mezheb imamlarından, Hadis ehlinin imamı kabul edilen Ahmed İbnu Hanbel'de namazı terk eden için şöyle diyor. "Namazı terk eden kâfirdir, mürted"dir, tevbe etmesi istenir. Eğer tevbe etmezse böylece öldürülür, ne yıkanır ne namazı kılınır ve ne de müslüman kabristanlığına gömülür.
İbnu Teymiye (R.H.)'de "vasiyyet'ul-kübra"da şöyle naklediyor.
Buluğ çağına ermiş birisi farz namazlarından birisini terk eder veya farziyyetinde ittifak edilen erkanlarından birisini terk ederse, tevbe ettirilir eğer tevbe etmezse öldürülür.
Âlimlerden bazıları ise şöyle demişlerdir, namazı terk eden kâfir'dir mürted'dir, ne namaz) kılınır ve ne de gömülür.
Vasiyyetu'l-Kübra (320)
Velhamdülülahi rabbi-1-âlemin

"Rabbim! Beni, gerçeği üzere namaza devam eder kıl; zürriyetimden de böyle kimseler yarat... Ey Rabbimiz, duamı kabul et."
İbrahim 40




Eserin yazarı: Ebu Said el-Yarbuzi Eser: Namazin terkinin hükmü

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

Namazin terkinin hükmü

MollaCami.Com