Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler
KUR'AN DAKİ GARİP KELİMELER
Kur'an-ı Kerim'de garip kelimeler unvanı verilen bir takım kelimeler vardır ki, bunların mânaları herkes tarafından kavranılmamaktadır. Bunlar 700 kadar sayılmıştır. Bunların hemen hepsi Hazreti Abdullah İbni Abbas'tan rivayet olunmuştur. O canlı bir lügattir: "Şiir Arap divanıdır, Kur'an'da bir kelimenin mânası kapalı kalırsa şiire müracaat eder, divanlardan onun mânasını anlamaya çalışırız.'' derdi.
Hazreti Ömer'den "Tehavvüf" kelimesinin mânası sorulduğu zaman: "Şiir
divanlarınıza bakın, onlar sizi aldatmaz. Cahilîyet şiirinde kitabınızın tefsirini, kelâmınızın mânasını bulabilirsiniz" demişti.
İşte Hazreti İbni Abbas bunları en iyi bilenlerdendi. Haremi Şerife oturur; halk etrafını alır, onlar sorar, o cevap verirdi. Kur'an'da garip kelimeler ve her kabileden lûgatlar vardı, sonra İslâmiyet, bazı kelimeleri vaz' olundukları lügat mânasından alıp dini bir mânaya naklediyor, yeni yeni mefhumlar, medlüller, mânalar getiriyordu: Küfür, iyman, salât, zekât, riba hep bu kabildendir.
Kur'an'da sayısı az da olsa Arapçaya girmiş yabancı kelimeler de vardı. Muarreb dediğimiz bu kelimeler dile girmiş, karışmış, onların yerini tutacak öz Arapçaları olmadığından onlar da garip sayılıyordu. İşte bu kabil kelimelerini, yeni mânaya naklolunanları ve ecnebi lûgatlarını beyan eden eserler yazıldı.
Müteradif, müşterek kelimeleri de bilmek tefsir için mühimdi. Her dilde olduğu gibi Arapçada bazı kelimeler telâffuz ve yazılış aynı olduğu halde muhtelif mânalara gelir. Meselâ "Hûda" kelimesi 17 mânaya kullanılır. Sebat, din, dua gibi. Bazı kelimeler de var ki, yazılıp, telâffuz, kök ayrı ayrı olduğu halde aynı mânaya gelirler. Bunlara da müteradifler deriz. Bir de âdeten müstamel olduğu mânalardan başka mânalara gelenler vardır.
Gerek yabancı dillerden girmiş kelimeleri ve gerekse asıl Arapça olduğu halde mânasını herkesin anlıyamıyacağı gibi garip kelimelerin mânalarını izah ve beyan eden eserlere ihtiyaç vardır. Bir insan lisana ne kadar âşinâ olursa olsun her kelimenin mânasını anlayamaz. En büyük lûgatçı bile o dildeki kelimelerin hepsini, halkın şivesini, ilmî ıstılahların cümlesinin mânasını bilemez. Bir dilde 60 bin kelime varsa onların hepsini ihataya imkân yoktur.
Ashabı Kiram Kur'an hakkında rastgele bir şey söylemekten son derece çekinirlerdi. Hazreti Ebubekir: "Kitabullah hakkında bilmediğim bir şey söylersem beni hangi gök barındırır, hangi yer taşır'' demişti.
Onun için Garibi Kur'an'a dair eserler yazılmak ihtiyacı duyulmuştur. (58)
______
58) Lûgâtı Kur'aniyeye dair yazılan bu kabil eserlerin mühimleri şunlardır: Ebubekir Sicistani —Garibül Kur'an
Ebu Ubeyd Ahmed — Elcem'i beyne garibeyil Kur'an vel-Hadis İbni Kuteybe— Garibül-Kur'an
Ebül-Ferac İbni Cevzi —Garibül-Kur'an Ragıb Isfahani — Müfredatül-Kur'an İbni Melek —Lügati Kanunu İlahî Musa Bini Muhammed — Lûgatül-Kur'an Ahmet Cevdet Paşa — Lügatı Kur'aniye
Eserin yazarı: Osman Keskinoğlu Eser: Kuranı Kerim Bilgileri