Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

04.Kabrin Korkunçluğu, Mümine Kolaylığı Ve Genişliği

Hakim, ibn-i Mace, Beyhaki, ve Hennad Zühd'de Hz. Os­man, (Radıyallahû anh)'ın kölesi Hâni'den rivayet ettiklerin göre şöyle demiştir:

«Hz. Osman bir kabrin başında durup sakallan ıslanıncaya ka­dar ağladı.» Ona:

«Cennet ve Cehennemden söz edildiği zaman ağlamıyorsun da, neden kabrin yanında ağlıyorsun?» denilince, o şöyle dedi:

Re sulu İlah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

«Kabir, âhiret menzillerinin ilkidir. Kişi ondan kurtulsa, arkası daha kolay olur. Ondan kurtulamazsa, arkası daha zordur» ve «Ka­birden daha korkunç hiç bir manzara görmedim» diye buyurdu...

îbn-i Mâce, Berra' (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: .

«Bir cenaze ihtifalinde Resûlullah {Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ile beraberdik. Bir kabrin kenarında durup ağladı, ağladı. Öyle ki yer ıslandı. Sonra, «Ey kardeşler, işte bunun için hazırlık yapınız»

diye buyurdu.

Ahmed, Nesai, ibn-i Mace, İbn-i Ömer (Radıyallahû anhüma)'dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

Medine'de bir adam öldü. Resûlullah {Sallallâhû Aleyhi ve Sel­lem) namazını kıldı ve «keşke doğduğu yerde ölmeseydi» buyurdu.

Halktan birisi;

«Neden yâ Resûlullah?» dedi.

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Kişi doğduğu yer­den başka bir yerde Öldüğü zaman, doğduğu ve öldüğü yerler arası kadar Cennette ona yer verilir,» diye buyurdu.

Ebu'l-Kasım bin Mende, ibn-i Mesud (Radıyallahû anhVden ri­vayet ettiğine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Gurbette Ölenin kabri, ailesinden uzak olduğu kadar geniştir.»

îbn-i Mende, Ebû Said-i Hudri (Radıyallahû anh) 'dan rivayet et­tiğine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Seîlem) şöyle buyur­muştur :

«Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çu­kurlarından bir çukurdur.»

Beyhaki «Azabü'l-Kabir» kitabında ve ibn-i Ebi Dünya, ibn-i Ömer (Radıyallahû anhüma) 'dan rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur«Kabir ya cehennem çukurlarından bir çukur, veya cennet bah­çelerinden bir bahçedir.»

îbn-i Ebi Şeybe «Musannef»de, Sâbuni «el-Maideteyn»de ve îbn-İ Mende, Ali bin Ebû Talip (Kerremallahu Veçhemi)'dan rivayet et­tiklerine göre, şöyle demiştir:

«Kabir cehennem çukurlarından bir çukur veya cennet bahçe­lerinden bir bahçedir. Her gün üç sefer çağrır i 'Ben kurtlar eviyim, karanlık eviyim, vahşet ve yalnızlık eviyim. »

îbn-i Mende, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh)'dan rivayet etti­ğine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyur­muştur :

«Mümin kabrinde yeşil bir bahçe içindedir. Kabri ona yetmiş, zira genişlenir ve dolun ay gibi aydınlanır.»

Ali bin Muabbed, Muâz'e (Radıyallahû anhâ)'dan rivayet etti­ğine göre şöyle demiştir:

Âişe (Radıyallahû anhâ) 'ye:

«Yâ Âişe bize hiç bildirmiyorsun, kabre koyduklarımız ne olu­yor, başlarına ne geliyor» dedim.

Âişe (Radıyallahû anhâ) :

«Eğer, mümin ise kabri kırk zira' genişlenir.»

Kurtubi demiş ki, bu genişlik, kabrin sıkışması ve suâli bittikten sonradır. Kâfir ise ona asla genişlik olmaz.»

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'in «Kabir ya bir çukur­dur veya bir bahçedir» sözü bize göre hakikattir. Mecaz değil... Ka­bir hakiki olarak yeşillikle dolar. îbn-i Ömer (Radıyallahû anhüma) hadisinde bu yeşilliğin reyhan çiçeği olduğunu belirtmiştir.

Bâzı âlimler ise bu hadisin mecaz olduğuna kail olmuşlar ve kabrin . bahçe olmasından kasıt, kabir suâlinin kolaylığı, hafifliği, emniyeti ve güzel hayatı, rahatı ve gözün görebileceği kadar geniş­liğidir. Nitekim, rahat yaşayan birisi için 'filan cennettedir' veya azap içinde olana 'filan cehennemdedir' denilir.

Kurtubi demiş ki, «birinci görüş daha üstündür»

imam Ahmed «Zühd»de Ibn-i Ebi Dünya «Kitabü'I Kubûr»da,Vehb bin Münebbih'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

îsa (Aleyhi's-selâm) bir kabrin başında, havarilerle beraber du­ruyordu. Kabrin vahşetinden, karanlığından, darlığından söz ettiler. îsa (Aleyhi's-selâm) dedi ki -.

«Sizler, ana karnında kabirden daha dar bir yerde lah genişletmek istediği zaman genişletir.»

Ibn-i Ebi Dünya «S ek erata girenler» kitabında Ebû Ümâ arkadaşı Ebû Galip'den rivayet ettiğine göre;

«Şam'da bir genç sekerâta girdi. Amcasına «bilir inisin, beni anama bıraksa idi, bana ne yapardı?» dedi.

Amcası:

«Anan seni cennete kordu» dedi. O:

«Allah anamdan daha şefkatlidir,» dedi. Ve ruhunu teslim etti. Ben amcası ile beraber, kabrine girdim, «taş getirin» dedik, getir­diler. Kabrini yaptık. Bir taş düştü. Amcası eğildi, biraz bekledi. Ben ne yapıyorsun, dedim. O:

«Kabri nurla doldu, göz alacak kadar genişlendi» dedi.

Yine îbn-i Ebi Dünya, Muhammed bin Ebban tarikiyle Hâı rivayet ettiğine göre şöyle demiştir :

«Bir kız kardeşimin oğlu vardı. «Ya dayı! Allah beni anama bı-raksaydı bana ne yapardı» dedi.

Ben «Cennete kordu» dedim.

O, «Vallahi Allah bana anamdan daha şefkatlidir» dedi. Sonra, ruhunu teslim etti» Onu gömdük. Ben kabrine baktım göz görünce­ye kadar genişlemiş. Arkadaşıma «gördüğümü görüyor musun?» de­dim. O;

«Evet, Allah mübarek etsin. Ben sanki, «Allah, bana anamdan daha şefkatlidir» diye söylediğini işitir gibiyim, dedi.

îbn-i Ebi Dünya, ölüm konusunda Ebu Bekir b. Meryeıfc da bir üstadından rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

O

«Basra'da Hadremi oğullarından bir üstad vardı. Salih bir şa­hıs idi. Bir kardeşinin oğlu vardı. Cariyelere arkadaşlık ederdi. Genç olarak öldü. Amcası onu kabre koyup, üstünü düzeltince onun bâzı hallerinden şüphelendi. Kabrinden bâzı taşları aldı. Baktı ki kabri Basra çölünden daha geniştir. Ve O, ortasında duruyor. Sonra taş­lan geri yerine koyduktan sonra hanımından onun ne ameller işle­diğini sordu. Hanımı dedi ki:

Müezzin, kelime-i şehâdeti okurken, o, «Ben de aynen şahitlik ediyor ve yüz çevirenlere tebliğ ediyorum» diyordu.

Ebü'l-Hasan bin Berra, bitişik bir senedle, Şerik bin Abdullah'daiı rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

«Kûfe'de bir ölünün namazını kıldım ve kabrine gittim. Ben taş­ları düzeltirken, kabirden bir tas düştü. Kabri içinde Kabe ve tavaf bana göründü.»

«Dibac» kitabında, Ebu îshak İbrahim bin Ebu Süfyan el-Cebe-li'nin, Abdullah bin Muhammed el-Abesi'den işittiğine göre, Amr bin Müslim, bir kabir kazıcısından şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«İki kabri kazmış tını. Üçüncüsünde idim. Sıcaklık başıma vur­du. Cübbemi, kazdığımın üzerine attım, gölgelendim. Ben o durum­da iken, Duru iki at üstünde iki adamın geldiğini gördüm. Birinci kabrin başında durdular. Biri, diğer arkadaşına «yaz* dedi. Öbü­rü «ne yazayım?» deyince:

«Fersah çarpı fersah yaz» dedi.

Sonra ikinci kabre gittiler. Yine «yaz» dedi. Arkadaşı «ne yaza­yım» deyince, «göz görecek kadar, yaz» dedi. Sonra içinde bulun­duğum kabre geldiler «yaz» dedi, «ne yazayım» sorusuna i

«Karış çarpı karış yaz» karşılığını verdi.

Ben oturup cenazeleri bekliyordum. Bir adam cenazesi geldi, be­raberinde az kişi vardı. Birinci kabrin başında durdular. Ben, «bu adam kimdir» dedim. Onlar;

«Bu sucu bir adamdı, çoluk çocuk sahibidir, hiç bir şeyi yoktu. Bu paraları «ona biz topladık. Ben «paraları ailesine bırakın» dedim. Onlarla beraber o kazıdığım yerde onu defnettim.

Sonra başka bir cenaze geldi, yanında yalnız bir iki taşıyıcı var­dı. Kabir sordular ve ikinci kabre geldiler. Ben bu adam kimdir, de­dim. Onlar;

«Garip bir insandı, çöplükte öldü, beraberinde hiç bir şey yok­tu» dediler. Ben de hiç bir şey almadım, oturdum, üçüncü kabri bek­liyordum. Yatsı vaktine kadar bekledim. Bir komutanın hanımının cenazesi getirildi. Ben ücret isteyince, ücreti başıma vurup, onu o üçüncü kabirde defnettiler.

îbn-i Ebi Dünya, Cafer bin Süleyman'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

«Bir adam, bir ölünün kabrine bırakılırken şöyle dediğini işit­miş : 'Cenine ana karnında, kolaylık sağlayan Allah, sana kolaylık sağlamaya kadirdir'»

İbn-i Ebi Dünya, Ebu Gatafan. el-Meriden rivayet ettiğine göre; Hz. Ömer (Radıyallahû anh) :

«Yâ Resûlullah, bazen bizi korkutsan, iyi olur. Acaba kabrin karanlığı ve darlığı nasıldır?» deyince, Resûlullah (Sallallâhû Aley­hi ve Sellem) :

«Kişi içinde bulunduğu hâl üzere ölür» buyurdu.

Acûri, «Gureba» kitabında, Saîd bin Hâkim'den rivayet | ne göre, Ebû Yezid'e Bahreynli bir adam şöyle nakletmiştir:

«Bahreyn'de bir adamı yıkadım, etinin üstünde «Ne mutlu sa­na ya garip» yazılıydı. Eğilip baktım? o yazı, derisi ile eti arasında yazılmıştır.

İbn-i Asakir «Tarihlinde Abdurrahman bin Umâre bin Uk-be bin Ebû Muayt'dan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

«Ahnef bin Kays'ın cenazesinde bulundum. Onu kabrine indi­renlerden birisi idim. Kabrini düzelttiğim vakit, göz alacak kadar kabrinin genişlediğini gördüm. Bunu arkadaşlarıma haber verdim. Benim gördüğümü göremediler.

Ebu'l-Hasan bin Sırri, -Kerâmatü'l-Evliya» kitabında İbrahim el-Hanefi'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

Haccac-i Zalim, Mahan-el-Hanefi'yi kapısında astı.

—O kurrala-n, kapılanna asıyordu

— Biz O'nun asıldığı yerde geceleyin bir nur görüyorduk...

îbn-i Ebi Şeybe «Musannef'de, Ebû Dâvud «Sünen»inde Âige (Radıyallahû anhâ) 'dan rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

«Necaşî vefat ettiği zaman, «devamlı olarak kabrinden bir nur'un göründüğünü» bize naklediyordular.

Ebû Nuaym^ Muğire bin Habib'den rivayetine göre;

Abdullah bin Galib el-Mudani, bir çarpışmada, şehid düştü. Def­nedildiği zaman, kabrinden misk kokusu duyuldu.

Kardeşlerinden birisi onu rüyasında gördü, ona ne yaptın, dedi. O;

«îyiyim» dedi. O;

«Nereye götürüldün» deyince}

«Cennete» dedi. Kardeşi;

«Ne ile?» dedi. O;

«Güzel imanla, uzun teheccütle, haramlara karşı durmakla» dedi. Kardeşi, «kabrinde bulunan bu güzel koku nedir?» dedi. O: «Okumak ve orucun kokusudur» dedi.

Ahmecf «Zühd»de, Mâlik bin Dinar'dan, rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: i

«Abdullah bin Galib'in kabrine girdim. Toprağından aldım, bak­tım ki, misk kokuyor. Halk o topraktan almaya kapıldı. Sonra adam gönderilip kabri kapatıldı. [14]



Bîr Bâb


Deylemi'nin -Firdevs» kitabında, Hz. Ali (Radıyallahû merfuan rivayetine göre;

Âhirette, adaletin ilk tecelli ettiği yer kabirlerdir. Onda, ler, aşağılardan ayırt edilmez, demiştir.

Fakat Deyleminin oğlu bu hadisin senedini zikretmemi. [15]



Bîr Bâb


îbn-i Abbâs'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah tSallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

Allah'ın, kuluna en fazla rahmetli olduğu an, kabrine konulup, halk ve akrabalarının ondan ayrıldığı zamandır.

Deylemd, Enes (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiğine göre, Re­sûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Allah'ın kuluna en fazla rahmetli olduğu an, kabrine konul­duğu zamandır.» [16]



Bîr Bâb


îbn-i Ebi Dünya, Ebu Âsim el-Hanbeli'den, o da merfûan tiği rivayette, şöyle demiştir:

Mümine kabrinde ilk olarak verilen armağan:

«Saria müjde cenazene tabi olanların tümü, mağfiret müjdesidir.

İbn-i Ebi Dünya, ölüm konusunda, Ebû Bekir bin Meryem'den o da bir üstadtan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

Câbir bin Abdullah (Radıyallahû anh)'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'dan şöyle buyurmuş­tur:

«Müminin ilk armağanı cenazesiyle beraber gelenlerin mağfiret edilmesidir.» [17]



Bîr Bâb


Abd ve Bezzâr, «Müsned» terinde, ibn-i Abbâs (Radıyallahû an-hüma)'dan ettikleri rivayete göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Müminin ilk gördüğü karşılık, kendisini teşyi' edenlerin mağ­firet edilmesidir.

Bu konuda, Ebû Şeyh «Sevab» kitabında Selmân-ı Farisi (Ra­dıyallahû anh)'dan, bir hadis nakletmiştir.

Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh)'den de, Hakim, Beyhaki, Hatip ve İbn-i Abdulberr ve Deylemi hadis rivayet etmişlerdir.

Aynı konuda, Enes (Radıyallahû anh)'dan da, Hakim-i Tirnıizi rivayet etmiştir. [18]



Bîr Bâb


Seleme (Radıyallahû anhaVdan rivayet ettiğine göre; Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

Ebû Seleme Öldüğü zaman, «Ya Rabbi kabrini genişlet ve nur-1 and ir» diye dua etti.

Müslim, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiğine göre, Resûiullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

«Bu kabirler, sahipleri için karanlıklarla doludurlar. Allah, be­nim onlara yaptığım rahmet duasiyle onları nurlandırır.»

Deylemi, Enes (Radıyallahû anh) 'den, rivayetine" göre; Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

«Camide gülmek kabrin karanlığıdır» diye buyurdu.

îbn-i Ebi Dünya «Teheccüd» kitabında Sırri bin Muhalled'den rivayetine göre, Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Ebû Zer (Radıyallahû,anh) için şöyle demiştir:

«Bir sefere çıktığın zaman ona bir hazırlık yaparsın. Kıyamet yolunun seferine artık ne kadar hazırlık yapılacağını sen bilirsin. Sana yarayanı haber vereyim mi? Yâ Ebâ Zer» buyuranca, Ebâ Zer:

«Anam babam sana feda olsun, buyurun» dedi. «Öyle ise haşir için, sıcak günde oruç tut. Ve kabrin vahşeti için, gece karanlığında iki rekat namaz kıl.»

Deylemi, Hatip Rüyet'te Malik'den, Ebû Nuaym, Ibn-i Ab­dulberr —«Temhid»de— Ali bin Ebû Talip (Radıyallahû anh)'den rivayet ettiklerine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

Kim her gün yüz sefer

(Lailahe illalIah'ül-Malikü'l-Hakkü'l-Mübin) dese, fakirlikten, kabrin vahşetinden kurtulur ve kendisine cennet kapıları açılır.

Hatip bunu ibn-i Ömer'in hadisinde de rivayet etmiştir

Deylemi, İbn-i Abbâs (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiğine gö­re, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

Âlim öldüğü zaman, Allah onun ilmini tasvir eder, kıyamet gü­nüne kadar kabrinde ona ünsiyet verir ve yerin hayvanlarına kar­şı onu korur.

îmam Ahmed «Zühd»de, îbn-i Abdülberr «Kitabül - İlim»de, sene­diyle Ka'b'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

Allah (Azze ve Celle) Musa (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'ya şöyle vahyetti: Hayır ve iyiliği öğren ve insanlara öğret, çünkü ben ilmi öğrenen ile öğretenin kabirlerini aydınlatacağım ki, yerlerinden sı­kılmasınlar.

Lâlkâi «Sünnet»de, İbrahim bin Edhem'den rivayet ettiğine gö­re şöyle demiştir:

«Bir cenaze taşıyordum. Allah bana ölümü mübarek kılsın, de­dim. Tabuttan bir ses:

«Allah sana ölümden sonrasını da mübarek kılsın» dedi. O ses-den içime bir korku sindi. Cenaze defnedildikten sonra, kabrin ya­nında oturup düşünürken güzel gözlü, hoş kokulu, temiz elbiseli bir şahıs kabirden çıktı. «Ya İbrahim, dedi. Ben buyurun! Allah se­ni bağışlasın, kimsin sen? dedim. O, ben tabuttan sana seslenenim, dedi. Ben, «sen kimsin?» dedim. O «ben sünnetim, beni ihya edeni dünyada korurum, kabirde ona arkadaş ve nur olurum. Kıyamette, cennete doğru onunla beraber olurum» dedi.

Mufiammed bin Lal ve Ebû Şeyh «Serap» kitabında, ibn-i Ebi Dünya Cafer bin Muhammed'den o da babasından oda dedesinden rivayet ettiklerine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle demiştir:

Kişi, müminin kalbine sevinç bıraktığı zaman Allah o sevinçten bir melek yaratır. O melek Allah'a ibadet ve onun birliğini ilân eder. Kul kabre girdiği zaman, o melek gelip ona beni tanır mısın? diyor. O, sen kimsin? deyince, melek «ben o sevincim ki beni filanın kal­bine koymuştun. Bugün ben senin vahşetini ünsiyete çevireceğim.

Sana sorgu meleğine karşı delilini telkin edeceğim ve seni kelime-i şahadetle koruyacağım. Kıyamet manzaralarını sana göstereceğim. Sana şefaat edip senin Cennetteki yerini sana göstereceğim.

İbn-i Mende, Ebü Kâhil (Radıyallahû anh)'den rivayet ettiğine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

Bil ey Eba Kahil! Kim insanlardan bir eziyeti gi d erirse, Allah da ondan kabir eziyetini giderir.

Ebü'l Fadl et-Tusi, «Uyun'ul-Ahbar»da senediyle Hz. Ömer (Ra­dıyallahû anh) 'dan merfûan rivayet ettiğine göre;

«Kim Allah'ın camilerini aydınlatırsa, Allah da onun kabrini nurlandırır. Kim camilerde, güzel bir koku yayarsa, Allah da kab­rine cennet kokusundan yayar.»

Deylemi, Ebû Bekr es-Sıddık (Radıyallahû anh)'dan rivayet et­tiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyur­muştur :

Musa (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) Yâ Rabbi bir hastayı ziyaret edenin sevabı nedir,» diye sormuş. Allah ona «iki melek müekkel kılarım dirileceği güne kadar kabrinde onu ziyaret ederler,» diye ona vahy etmiş. [19]



Bîr Bâb


Hakim-i Tirmizi, Huzeyfe'den rivayet ettiğine göre, şöyle de­miştir :

«Kabirde de hesap var. Âhirette de hesap var. Kim kabirde he­saba çekilse, kurtulur. Kıyamette hesaba çekilse azap gorur.

Hakim-i Tirmizi demiştir ki Mü'min kabirde hesaba çekilir ki mahşerdeki hesap ona kolay olsun. Berzâh'da sıkıştırılır ki, cezası bitmiş olarak kabirden çıksın. [20]



Bîr Bâb


İmam Ahmed, Âişe (Radıyallahû anhâ)'dan rivayet ettiğine gö­re, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Kıyamet gününde hesaba çekilip de mağfiret edilen hiç kimse yoktur. Müslüman ise amelinin cezasını kabrinde görür. îbn-i As şöyle demiştii[21]



Bir Bâb


«Tarih-inde Huzeyfe'den rivayet ettiğine göre

«Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, kalbinde Osmanın öldürülmesine zerre miktar razı olan öldüğü gün mutlaka Deccala uyar, eğer Deccal'ı görse... Şayet ona yetişmezse, kabrinde ona iman eder.» [22]


Eserin yazarı: Celaleddin Es-Suyuti Eser: KABİR ALEMİ

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

KABİR ALEMİ

MollaCami.Com