Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

25.Kabir Herkese Daralır

îmam Ahmed, Hakim-i Tirmizi, Beyhaki, Huzeyfe aköı) 'den rivayetlerine göre şöyle demiştir:

Bir cenazede Resûlullah ile beraberdik, kabre vardığımızda Re­sûlullah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) kabrin kenarında oturdu, sık sık kabrin içine bakmaya başladı ve sonra şöyle buyurdu:

Burada mümin Öyle sıkıştırılır İd damarları ve kasları şiddetten

kopar. Kâfir ise üstü ateşle dolar.

imam Ahmed, Ibn-i Cerir, Beyhaki (Radıyallahû anhâ)'dan vâyet ettiklerine göre Resûlullah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) ;ŞöJr-le buyurdu:

Kabrin öyle bir sıkıştırılması vardır ki, eğer kimse ondan tulabilseydi Sa'd ibn-i Muâz da kurtulurdu.

îmam Ahmet, Hakim-i Tirmizi, Taberani, Beyhaki, Câbir binjj Ap-dullah1 dan rivayet ettiklerine göre:

Sa'd bin Muâz defnedildiği zaman peygamber teşbih getirdi. Millet de uzun uzun teşbih getirdiler. Sonra tekbir getirdi Millet de tekbir getirdi, «ya Resûlallah neden teşbih getirdin» dediler. Buyur­du ki:

Bu salih adama kabir çokça sıkıştı. Sonra Allah sıkıntısını gi­derdi.

Said bin Mansur, Hakim-i Tirmizi, Taberani, Beyhaki, ibn-i Ab-bas (Radıyallahû anhüma)'dan rivayet ettiklerine göre;

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Seilem) Sa'd bin Muâzı defnet­tiği zaman kabrinin başında durdu. «Eğer kabrin sıkıştırmasından bir kimse kurtulsaydı Sa'd kurtulurdu. O bir sefer sıkıştırıldı sonra gevşetildi» diye buyurdu.

Nesai ve Beyhaki Abdullah bin Ömer (Radıyallahû anhüma) ta­rikiyle Resûlullah (Sâllallâhû Aleyhi v& Seilem) 'den rivayet ettikle­rine göre:

Sai'd bin Muâz (Radıyallahû anh) 'in Ölümü için Arş sevincinden titredi, semânın kapıları ona açıldı. Ve yetmiş bin melek cenazesine hazır bulundu. Bunun beraber o da kabir sıkıntısını çekti. Sonra genişlenerek ona ferah verildi.

Hâkim-i Tirmizi, İbni Ömer (Radıyallahû anhüma)'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Seilem) Sad bin Muâz'ın kab­rine girdi ve içinde biraz durdu. Çikmca:

«Yâ Resûlullah niye kabirden geç çıktın?» dediler.

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Seilem) cevaben:

«Kabir^Jia'da daraldı. Genişlemesi için Allah'a dua ettim» diye buyurdu.

Hakim-i Tirmizi ve Beyhaki, ibn-i îshak yoluyla Ümeyye bin Ab-dullah'dan rivayet ettiklerine göre;

Sa'd'ın bâzı akrabalarmdan, Resûlullah'ın «Sa'd için kabir da­raldı» sözünden ne anladınız diye sorulmuş.

Onlar cevaben:

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Seilem)'e ne kastettiği sorul-

du, küçük taharetten kusurlu davrandığından dolayı kabir ona sı­kıştı diye buyurdu, demişler.

k Taberani, Enes (Radıyallahû anh) 'den şöyle rivayet etmişti»:

Resûlullah'ın kızı Zeynep vefat edince Resûlullah'a vardık. Mah­zun olduğunu gördük. Kabrin yanında oturdu ve göğe bakmaya baş­ladı. Sonra kabrin içine indi. Mahzunluğu devam ediyordu. Kabirden çıkınca sevinçli olduğunu gördük. Hemen sebebini sorduk. Cevaben, kabrin darlığını ve Zeyneb'in zayıf olduğunu düşünüyordum. Hafif-Ienmesi için dua ettim. Kabul oldu. Amma yine de ins ve cinnin hari­cinde her şeyin duyacağı bir bağırmaya sebeb olan kabir daralma­sından kurtulamadı» buyurdu.

Yine sahih bir senedle Ebû Eyyub'dan rivayet edildiğine şöyle demiştir:

Küçük bir çocuk defin edildi. Resûlullah (Sallallâhû Aley| Seilem) :

«Eğer kabir daralmasından kimse kurtulsaydı bu çocuk kurtula­caktı dedi.

Saîd bin Mansûr ve İbn-i Ebi Dünya Za'zan'dan rivayet ne göre, İbni Ömer (Radıyallahû anhüma) dedi ki:

Resûl-i Ekrem kızı Rûkiye'yi defin edince kabrin yanında otur­du. Yüzünden sevinçli olmadığı belirleniyordu. Sonra sevinmeye baş­ladı. Bunun üzerine Ashabı Kiram'dan bâzıları sebebini sordular. Cevaben «Kabrin sıkıntısı ve Rukiye'nin zayıflığını hatırladım. Ko­laylaşması için dua ettim, kabri genişledi. Allah'a yemin ederim ka­bir onu öyle sıkıştırdı ki yer ve göklerin arasındaki her şey ısıttı, diye buyurdu.

Hennad bin Sırrı Zühd'de İbn-i Ebi Melike'den rivayet e göre şöyle demiştir: ,

Kabrin sıkıştırmasından hiç kimse kurtulmaz. S a'd bin Muâz Cennette, bütün dünyadan daha hayırlı mendillere sahip olduğu hal­de yine kabrin ilk sıkışmasından kurtulamadı.[1]

Yine Hennâd'ın, Hasan (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiğine göre:

Resûlullah CSallailâhû Aleyhi ve Sellem) Sa'd bin Muâz defin edilince şöyle buyurdu:

Sa'd kabirde öyle sıkıştırıldı ki, bir kıl kadar înceldi. Allah'dan bu sıkıştırılmanın kolay geçmesi için dua ettim.

Ve bu sıkışmanın sebebi de bevl'den kendini korumadığındandır.

îbn-i Saicl, Saîd'el Makberi'den rivayet edip dedi ki:

«Eğer kabrin sıkıştırmasından bir kimse kurtulsa idi Sa'd, de kur­tulacaktı. O kabirde öyle sıkıştırıldı ki kaburgaları birbirinden geçti. Bunun sebebi ise küçük abdeste dikkat etmediğidir.

Abdürrezzak ...Mücahid'den rivayet edip dedi ki, peygamber­den duyduğumuz en şiddetli hadis, Sa'd ile ilgili hadis ve kabir du­rumunu bildiren hadistir.

Ali bin Mabed «Taat ve İsyan» kitabında îbrâhim el-Ganeyi ta­rikiyle bir adamdan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Ben Âişe (Radıyallahû anhâ) 'nın yanmda idim. O anda oradan bir çocuğun cenazesi geçiyordu. Âişe (Radıyallahû anhâ) ağladı, Ömer bin Şeybe, Enes (Radıyallahû anh)'den rivayet ettiğine gö­re;

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

Kabrin şiddetinden Esed'in kızı Fâtıma'dan başka hiç kimse kur­tulamadı, diye buyurdu. Oğlun Kasım da mı kurtulmadı? diye sor­dular :

Hayır oğlum İbrahim de kurtulmadı, diye buyurdu. İbrahim oğullarının en küçüğü idi. |

Başka bir rivayette Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Sa'd'ın kabri başında ayakta iken şöyle buyurdu:

«Sa'd öyle bir sıkıştırıldı ki, eğer ameliyle biri kurtulsa idi Sa'd kurtulacaktı.

îbn-i Asakir ve ibn-i Ebi Dünya, Abdulmecid bin Abdülaziz'den, o da babasından rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

İbn-i Ömer'in kölesi Nâfi sekerâta girince ağlamaya başladı, ni­ye ağlıyorsun? diye sorulunca s

«Sa'd bin Muâz'ı ve kabir şiddetini hatırladım» dedi.

Zübeyr bin Bekkâr «Münkıyat» adlı kitapda îbrâhim bin Muhammed bin İshak'dan rivayet ettiğine göre Abdullah bin şöyle dedi:

Sa'd bin Muâz vefat etti. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sel­lem) de cenazeye hazır bulundu. Cenazeyi kabre taşırlarken Re­sûlullah geride- gecikti. Bunun üzerine (sahabeler) durdular ve Re­sûlullah onlara kavuştu.

(Ashap) neden geride geciktiğini sordular

Resûlullah cevaben: «Sa'd'm kabirde sıkıştırıldığını işittîitt de onun için geciktim.»

Onlar:

«Yâ Resûlullah, Arş Sa'd için sallandı. Bu durumda olan bir kim­se kabir sıkıntısını çeker mi?» diye sordular.

Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

«Evet. Sa'd mi efdal, yoksa Zekeriya Peygamber mi efdaldır? Al­lah'a yemin ederim ki, Zekeriya arpa ekmeğinden bir defa doyun­caya kadar yediği için o da kabir daralmasını çekmişti,» dedi.

Ben diyorum ki bu hadis Münkerdir. Senedinde iki halka kopuk­luk var ve meşhur olan odur ki, peygamberler kabir cezasını çek­mezler.

Ebu'l-Kasim es-Sadi «Ruh» kitabında demiş ki:

Ne salih, ne de salih olmayan hiç kimse kabrin daralıp sıkıştır­masından kurtulmaz. Mümin ile kâfir arasındaki fark ise, kâfirin sıkıştırılması devam eder, müminin ise başta daralır, sonra ferah­lanır.

Hakim et-Tirmizi demiştir ki:

Kabir sıkıştırılmasının sebebi kulların mutlaka bir hatayı işle­meleridir. Kabrinde sıkıştırılması bu hatâya keffârettir. Sonra rah­met imdada gelir.

Sa'd küçük abdestten taksirat yaptığı için sıkıştırıldı.

Peygamberler hakkında ise kabrin sıkışmasını bilmiyoruz-ve ma­sum oldukları için onlara sual de yoktur.

îmam Sübki, «Bahr'ül-Kelâm»da dedi ki:

«Muti» kullara kabir azabı yoktur, ancak kabrin sıkışması vardır. Kul, bunun şiddet ve korkusunu hisseder. Çünkü gerektiği gibi ni­mete şükür etmemiştir,

tbn-i Ebi Dünya, Muhammed et-Teymi'den rivayet ettiğine göre şöyle denilmiştir:

Kabir azabının sebebi kabrin insanların anası olmasındandır. Ve insanlar ondan yaratılmışlar. Uzun zaman analarından uzakta

kaldıklarından kabir, ananm kucaklaması gibi, onları kucaklar. Tıp ki çocuğunu bulmuş ana gibi... İşte kim ki, Allah'a itaat etmişse, bir onu şefkat ve yumuşaklıkla kucaklar. Kim ki, isyan etmişse kg bir onu kızgınlık içinde kucaklar. Kabir bu işi Allah için yapar. [2]



Faidelî Bir Mesele


Bâzı âlimler demişler ki;

«Kim bir günahı işlese o günahın cezasından on şeyle muaf bilir.

Tevbe edip istiğfar ederse... o günaha bedel iyiliklerde bulunup günahin yok olmasına çalışırsa...

Ve dünyada musibete düçâr olup, günahına kefaret olursa... Ve­ya kabirde sıkıştırılıp günahına kefaret olursa... ,

Mümin kardeşleri onun için duada bulunsa... veya onun için istiğfarda bulunsalar... veya amellerinin sevabını ona hediye etse­ler... veya kıyamette şiddetlere düçâr kalıp günahına kefaret olur­sa;... veya peygamberin şefaati imdadına yetişirse... Bu on şekilde kurtulabilir.

Beyhakî, ibn-i Mende, Deylemi, ibn-i Necar, Saîd bin Müseyyib (Radıyallah'û anh)'dan rivayet ettiklerine göre, Hz. Âişe (Radıyal-lahû anhâ) Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'a şöyle demiş­tir:

.— Yâ Resûlullah; Bana Münker-Nekirin sesinden ve kabrin sı­kıştırmasından söz ettiğinden bu yana hiç bir şeyden yararlanamı­yorum.

— Ey Âişe! Münker-Nekir'in sesi, müminler kulağmda gözdeki sürme gibidir. Kabrin sıkıştırması ise şefkatle ananın kucaklaması gibidir. Çocuğu başının ağrıdığını ona anlatır. O da yumuşaklıkla ba­şını okşar. Fakat Ey Âişe, ne yazık o kimselere ki, Allah'dan şikâyet ederler. Taş, yumurtanın üstüne düşüp onu ezdiği gibi kabirlerinde ezilirler.

Ebû Nuaym'in «Hüye»de Abdullah bin eş-Şağir'den rivayet etti­ğine göre, Resûluliah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) dedi ki:

«Son hastalığında kim İhlâs sûresini okursa kabir fitnesinden emin kain- ve kabrin darahp sıkıştırılmasından da emin kalır. Kıyamet gününde melekler onu avucuna alarak Sırattan geçirip Cennete korlar.

îbn-i Ebi Dünya, «Kabirler» kitabında demiş ki:

Ölünün kabirde ilk olarak hissettiği şey, ayaklarının yanında bir kımıldanmanın varlığıdır. O zaman meyyit bağırıp o şeye «neci­sin diye sorar, cevaben:

«Ben senin amelinim» diye söyler.

îbn-i Ebi Dünya, Yezid, er-Rakkaş'dan rivayet ettiğine göre O demiş ki:

Ölü kabre konulunca amelleri onu sarar. Cenab-ı Hak (Celle Celâlühü) onun amellerini konuşturur. Onlar;

«Ey bu çukurda dostlarından ayrılıp yalnız kalan kul! Bugün bizden başka dost ve arkadaşın yoktur» derler.

Ata bin Yesar'dan rivayet edildiğine göre Meyyit kabre bırakılınca ilk olarak ona varan şey amelidir. Sol baldırına dokunup, «senin amelinim» der. Meyyit kendi amelinden sorar:

— Benim ehlim, çocuklarım, aşiretim ve nimetlerim nerde kal­dılar?

Ameli cevaben:

— Onlar seni unutup terkettiler. Benden başka seninle kabre giren olmadı, der.

Meyyit o zaman i

— Keşke dünyada seni ehlime, evladlarana ve aşiretime tercih

etseydim, der.

Başka bir rivayette de ölü kabre girince dünyada Allah'daiî baş­ka neden korkmuşsa o şeyle korkutulur. O şey ona temessül eder.

Tirmizi, Hasen gördüğü bir rivayetle Ebû Said (Radıyallahû anh)' dan nakline göre, Resûluliah {Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle bu­yurdu :

«Lezzetleri yıkan ölümü hatırlayınız. Zira kabir, her gün ko­nuşarak şöyle der * 'Ben gurbet ve yalnızlık eviyim. Ben topraktan bir evim. Ben böcekler eviyim.'

Mümin kul defin edilince' kabir ona «enlen merhaba» diyerek «üzerimde yürüyenlerin en sevimlisi sensin. Benimle başbaşa kaldı­ğında sana ne yapacağımı göreceksin,» der. Sonra, gözü kestiği ka­dar kabir ona genişleyip Cennete bir kapı açılır.

Zâlim veya kâfir ise, defin edilirken kabir «merhaba olmasın. Üzerimde yürüyenlerden en nefret ettiğim can sensin. Benimle baş­başa kaldığında sana ne yapacağımı göreceksin.» Kabir, onu öyle sıkıştırır ki kaburgaları birbirine geçer.

(Ravi dedi ki, Peygamber (Sallallâhû'Aleyhi ve Sellem) parmak­larını birbirine geçirerek böyle olur, buyurdu.)

Kabirde ona pis koku salan yetmiş ejderha eşlik edecekler, eğer birisinin üfürüğü yere isabet etseydi, yer yüzünde bitki bitmezdi.

Hesaba çekilinceye kadar onu rahatsız edip, kendisini parçalaya­caklardır.

Râvi dedi ki: Resûluliah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)

«Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe veya Cehennenjl çu­kurlarından bir çukurdur,» diye buyurdu.

Taberani, «Evsat»da Ebû Hüreyre CRadıyallahû anh)ıden rivâyetj ettiğine göre şöyle dedi:

«Bir cenaze ihtifalinde Resûlullah CSallallâhû Aleyhi ve .SeUem)| Ue beraber gittik. Kabrin yanma oturdu ve şöyle dedi:

«Her gün bu kabir anlaşılır bir lisanla şöyle çağırır: 'Ey Âdem oğlu! Nasıl beni unuttun, benim yalnızlık ve gurbet diyarı olduğumu bilmiyor muydun?. Ben, vahşet ve kurt diyarıyım, dar bir menzilim. Ancak Cenâb-ı Hak (Celle Celâlühü) benim geniş olmamı emrettiği zaman genişlenirim.'

Sonra Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) dedi ki: «Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe veya Cehennem çu­kurlarından bir çukurdur.»

(Resûlullah

Ebu Hacâc-es-Semâli'den rivayet edildiğine (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle ferman etti:

Ölü kabre konulunca, kabir ona der ki:

«Yazıklar olsun, benim fitne, zulmet, yalnızlık Ve kurtlar diyarı olduğumu bilmiyor muydun? Ey Âdem oğlu üzerimde neşeyle gez­diğin zaman beni nasıl unuttun.»

Eğer ölü salih birisi ise kabre karşı şöyle sorulup: «Bu adam em­ri marufu işlemişse, münkerden kaçmışsa yine liıi ona öfkelene­ceksin»

Kabir cevaben, «Öyle ise yeşilliğe dönüşürüm.! Cesedi nura dö­nüşerek ruhu öylece Allah'a doğru yükselir» der.

İbn-i Mendeh «Ruhlar» babında Mucâhid tarikiyle Berâ bin Azip (Radıyallahû anh)'den o da Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sel­lem) 'den naklettiklerine göre:

«Mümin sekerâta girince, güzel surette, güzel kokuyla ona bir melek gelir. Ruhunu kabz etmek için yanma oturur. Cennetten bir tabut ve kefenle iki melek daha gelir. Bunlar biraz uzakta oturur­lar. Ölüm meleği ruhunu çıkarınca uzakta duran o iki melek acele ile onu alırlar, onu ilaçlarlar. Ve iyice kefenlerler. Sonra semaya yük­seltirler. Semanın kapısı ona açılır. Melekler onun semaya çikmasiy-le birbirlerine müjde verirler:

«Bu güzel ruh kimindir ki semanm kapısı ona açıldı» derler. Ve dünyada iken en güzel ismiyle onu isimlendirirler.

Öylece semadan semaya yükselterek Cenâb-ı Hakk'm huzuruna eriştirirler. Ve ameli Âla'yı İlliyine bırakılır. Cenâb-ı Hak (Celle Ce­lâlühü) o meleklere:

«Siz şâhid olun ki ben bu amelin sahibini affettim.» der. Kitabı mühürlenir ve illiyuıe (en yüksek makama) konulur.

Sonra Cenâb-ı Hak «kulumun ruhunu yere götürün» der. «Zira onlara öyle söz vermiştim.» Kabre konulunca kabir der

«Üstümde iken en sevimli idin. Şimdi içime düştün. Sana yapa­cağımı göreceksin.» Gözünün kestiği kadar ona genişlenir. Ayakları tarafından Cennete bir kapı açılır. «Allah'ın sana hazırladığı mükafatı gör» denilir. Sonra baş ucunda bir pencere açılır. Cehennemi de gör. Allah seni nasıl kurtarmış, uykuya dal» denilir. Bundan sonra meyyit için en sevimli şey kıyametin kopmasıdır.

İbn-i Ebi Dünya, Abdullah bin Ebi Ubeyd (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiğine göre Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle ferman etti:

«Ölü kabirde oturur, kabri başındakilerin ayak sesini işitir, onun­la ilk önce kabri konuşur ve şöyle der:

'Yazıklar olsun sana ey Âdem oğlu! Acaba darlığımdan, şidde­timden, korkulu ve kurtlu oluşumdan dünyada iken hiç uyarılma-dın mı? Sen buraya hazırlandın. Bana ne hazırladın?

İbn-i Ebi Şeybe Musannaf adlı kitapta Abdullah bin Ömer dıyallahû anh) 'den rivayet edip dedi ki:

Kul kabre konulunca kabir onunla konuşur:

«Ey Âdem oğlu yalnızlık, karanlık ve hak diyarı olduğumu bil­miyor muydun? Seni kandıran neydi ki, sevinçli olarak etrafımda gezerdin.»

Eğer ölü mümin ise kabir ona genişlenir, yeşilliğe dönüşür ve ruhu Cennete yükselir.

Yine İbn-i Ebi Şeybe, Yezid bin Şecere'den rivayet ettiğine göre kabir kâfirlere der ki:

«Karanlıklı olduğumu, vahşetli, yalnızlık ve dar bir yer olduğu­mu düşünmüyor muydun? Gam ve kederli olacağımı hatırlamıyor muydun?»

Yine ibn-i Ebi Şeybe, Ubeyd bin Ömer'den rivayet ettiğine göre kabir insana şöyle der:

«Ey Âdem oğlu! Bana neyi hazırladın. Yalnızlık, gurbet ve kurt­ların menzili olduğumu bilmiyor muydun?»

îbn-i Ebi Dünya, Ubeyd bin Ümeyr'den rivayet ettiğine göre; içinde defin edilen çukur (kabir) kendisine varan herkesle mutlaka şöyle konuşur:

«Ben karanlık, yalnızlık menziliyim. Eğer dünyada Allah'a itaat edenlerdensen, sana rahmet mekânı olurum. Allah a isyan edenler-densen ben sana bir bela bir musibet olacağım. Ben mutîlerin sevi­neceği, âsilerin helak olacakları bir mekânım.»

Câbir'den merfûan rivayet edildiğine göre:

Kabir konuşacak bir lisana sahiptir. Ve şöyle der:

«Ey insan oğlu! Beni nasıl unuttun? Vahşetli, gurbetti, kurtlu bir mekân olduğumu bilmiyor muydun?

Ebû Bekir bin Abdülaziz bin Cafer el-Hambeli, «El-Mesâni» ki­tabında müttesil bir sened ile Berrâ ERadıyallahû anh) 'dan rivayet ettiğine göre;

Bir cenaze merasiminde Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sel­lem) ile beraber çıktık. Kabir henüz tamamlanmamış idi. Resûlullah

(Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) oturdu. Biz de onun etrafında oturduk. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) dedi ki:

«Meyyit kabre bırakılınca yer onunla konuşur: «Vahşet, gurbet, ve kurtlar diyarı olduğumu bilmiyor muydun? Bana ne hazırladın» diye sorar.

Beyhaki Şuab'de Bilal bin Sa'd'dan rivayet edip dedi ki: Hergün kabir şöyle sesleniyor:

«Ben gurbet, kurt ve vahşet diyarıyım. Ben Cehennem çukurla­rından bir çukur veya Cennet bahçelerinden bir bahçeyim.» Mümin kabre konulunca kabir onunla konuşur: «Vallahi üstümde gezerken bana en sevimli idin. Şimdi içime düştün. Sana ne yapacağımı bundan böyle göreceksin, der ve gö­zünün kestiği kadar ona genişlenir.

Kâfir kabre konulunca, kabir ona da şöyle seslenir: «Vallahi üstümde gezerken bana en fazla nefret veren kişi sen­din. Şimdi ise, içime düştün. Sana ne yapacağımı göreceksin» der ve onu öyle sıkıştırır ki, kaburgaları birbirine geçer.

Deylemî, ibn-i Abbâs (Radıyallahû anhüma) 'dan rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Kabirleriniz için hazırlanınız. Çünkü kabir hergün yedi sefer şöyle der ki

'Ey zayıf olan insanoğlu! Bana gelmeden önce, kendine acı ki, ben de sana acıyayım.»

İbn-i Ebi Dünya «Kabirler» kitabında ve ibn-i MendeZer'den rivayet ettiklerine göre demiş ki:

Mümin kabre konulunca kabir ona şöyle seslenir:,

«Allah'a itaat edenlerden misin, yoksa isyan edenlerden misin?» Eğer salih biri ise, kabir köşesinden biri kabre, «yeşilliğe dönüş,

ona rahmet ol» emrini verir, «Sana gelen en iyi bir kuldur. Çok se­vimli biridir» der. Toprak da «işte şimdi ikrama müstahak oldu» der.

İbn-i Ebi Dünya «Kabirler» kitabında Muhammed bin Subayh'den rivayet edip şöyle demiştir:

Ölü kabre konulup azaba (işkenceye) verilince, ondan daha ön­ce ölen komşuları ona:

«Ey bizden sonra dünyada yaşayan komşu! Bizim ölümümüzden sana ibret olabilecek bir şey olmadı mı? Senden önce ölümümüz sa­na bir fikir vermedi mi? İşimizin sona erdiğini görmedin mi? Tüm bunlara rağmen işini ciddiye almayıp erteliyordun ve yapman gere­kenleri ifâ etmeye özen göstermiyordun» derler.

Kabir dahi, ona şöyle der-.

«Ey üstümde mağrurcasına dolaşan insan! Daha Önce içime dü­şen akrabalarından ibret almadın mı? Onlarında gafil dolaşıp ergeç bana vardıklarını görmedin mi? Ecelleri onları kabre götürürken, dostları onları teşyi* ederken görmedin mi?»

Süfyân es-Sevri demiştir ki

«Kim dünyada, kabirden çok bahsederse, kabir ona Cennet bah­çelerinden bir bahçe olur. Kim kabirden habersiz ve gafil olursa ka­bir ona Cehennem çukurlarından bir çukur olur.»

Hatip el-Bağdad «Tarihi»nde Yezid er-Rekkaş'dan rivayet edip dedi ki:

Ölü kabre konulunca amelleri onu sararlar. Allah onları şöyle konuşturur:

«Ey bu çukurda yalnız kalan! Dostların ve ehlin seni yalnız bı­raktılar; bizden başka bugün herhangi bir dostun yoktur.»

Ravi dedi ki: Yezid bunu derken, ağlamaya başladı. Ve şöyle devam etti:

«Müjdeler olsun o kimseye ki, amelleri salih olup ona eşfBİeder. Meyi olsun o kimseye ki, amelleri kötü olup ona eşlik eder.

Beyhaki «Şuab-ı İman»da Enes bin Mâlik (Radıyallahû) 'dan rijvâyet ettiğine göre şöyle demiştir: .

«Size duymadığınız, bilmediğiniz çok önemli iki gün ve iki ge­ceden haber vereyim mi? Bu iki günden biri, Allah taraf indan elçinin ya beraat veya cezayı getirdiği gündür. İkinci gün ise Allah'ın hu­zurunda kişinin hesaba çekileceği gündür. O gün kitabı ya sağma veya soluna verilir. İki geceden ilki ise, kabre ilk misafirlik gecesidir. ikincisi de Haşır arefesi olan gecedir.» [3]





--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bu, Müslim ve Buhari'nin Sahih bir senedle rivayet ettikleri hadise İşaret­tir. Berra' (Radıyallahû anhl'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (Salla­llâhû Aleyhi ve Seli em)'e İpek bir kaftan hediye edildi. Sahabeler, giyip güzellik ve yumuşaklığından hayrette kaldılar. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) «Neden hayrette kalıyorsunuz. Allanın Cennet­teki mendiller) bundan daha güzel ve daha yumuşaktır» buyurdu.

den ağladığım sorunca, kabrin daralmaması için, çocuğa şefkatden ağladım» dedi

[2] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 193-199.

[3] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 199-207.


Eserin yazarı: Celaleddin Es-Suyuti Eser: KABİR ALEMİ

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

KABİR ALEMİ

MollaCami.Com