Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

MUDARABA'NIN MAHİYETİ



1473 Önce kelime üzerinde duralım. "Mudaraba"; darb kökünden türemiş bir kelimedir. Yeryüzünde dolaşmak, yola çıkmak veya yol tepmek gibi manalara gelir. Araplar; ticaret için sefere çıkmaya, "Darbu'n fi't Ticare" demişlerdir.(196) İslâmi ıstılahta: "Bir taraftan sermaye, diğer taraftan emek olmak üzere, kâr hususunda yapılan anlaşmaya mudaraba denir" tarifi esas alınmıştır. Nitekim Mecelle'de: "Mudaraba, bir taraftan sermaye ve diğer taraftan sa'y ve amel olmak üzere bir nevi şirkettir. Sermaye sahibine Rabbü'l Mal ve amile (emek sahibine) mudarib denilir."(197) hükmü yer almıştır. Esasen, taraflar kâr üzerinde anlaşma yaptıkları için buna "Kâr Ortaklığı" demek mümkündür. Hicaz fûkahası, mudaraba ortaklığını "El Kırad" olarak isimlendirmişlerdir.(198).



1474 Mudaraba ortaklığı; cahiliye döneminde, Araplar arasında yaygın olan bir muameledir. Nitekim Resûl-i Ekrem (sav), peygamberlikle görevlendirilmeden önce Hz. Hatice (r.anha) ile böyle bir anlaşma yapmıştır.(199).



1475 Kur'an-ı Kerim'de: "Yeryüzünde gezip, Allahû Teâla (cc)'nın lütfu ve keremini talep etmek" hassaten zikredilmiştir.(200) Müfessirler bu Ayet-i Kerimeler'in tefsirinde, "Mudaraba" üzerinde durmuşlardır.(201).



1476 Resûl-i Ekrem (sav), bir hutbesinde: "Dikkat ediniz!.. Yetim malını kim idaresinde bulundurursa, o malla yetim için mudaraba yapsın. Malı kendi haline bırakmasın, yoksa zekât onu bitirir"(202) hükmünü beyan buyurmuştur. Sahabe-i Kiram arasında mudaraba ortaklığı cereyan etmiş, bunu hiç kimse inkâr etmemiştir. Dolayısıyla mudaraba; kitap, sünnet ve Sahabe-i Kiram'ın icması ile sabittir.



1477 MUDARABA'NIN RÜKNÜ: Mudaraba'ya delâlet eden, bir söz ile icap ve kabulden ibarettir.(203) Mesela: Sermaye sahibi mudaribe hitaben: "- Şu paraları al, sermaye yap. Meydana gelen kârı aramızda yarı yarıya (veya ikili birli) taksim edelim. Mudaraba yoluyla çalış" derse, mudarib de: "- Aldım ve razı oldum" şeklinde cevaplandırırsa, mudaraba mün'akid olur. Anlaşmada dikkat edilecek husus; kat'iyyet belirtmesi ve mazi sığasının kullanılmasıdır.(204) İcap ve kabulde; sözlerin taşıdığı manaya itibar edilir, şekil önemli değildir.(205) Ancak, kat'i olması ve şüpheye yer bırakmaması esastır.



1478 MUDÂRABA'NIN ÇEŞİTLERİ: Mudaraba iki kısımdır. Biri mudaraba-ı mutlaka (mutlak mudaraba) ve diğeri mudaraba-ı mukayyededir.(206) Mutlak mudaraba: Zaman, yer, ticaret nev'ileri ve alışveriş yapılacak şahısları belirlemede sınırsız olan mudarabadır. Sermaye sahibi; fiyat hareketlerinden ve değişik ekonomik sebeblerden dolayı mudaribe, belli yer ve sınırlı ticareti şart koşabilir. Bu durumda karşımıza "Mudaraba-ı Mukayyede" (Sınırlı Mudaraba) ortaya çıkar.(207).



1479 Mudaraba hüküm bakımından da; iki kısma ayrılır. Birincisi: Gerekli olan rükün ve şartlara uygun olan sahih mudarabadır. Eğer rükün ve şartlardan biri veya akd-i ifsad eden başka bir şart ortaya çıkmışsa, buna da "gayr-i sahih mudaraba" denilir. İkincisi de budur.(208).



1480 MUDARÂBA'NIN ŞARTLARI: Sermaye sahibinin vekil tayin etmeye (tevkile), mudaribin (emek sahibinin) vekâlete ehliyetleri şarttır.(209) Dolayısıyla akli noksanlık, delilik, bunaklık ve temyiz gücünün olmaması mudarabaya engeldir. Bülûğa ermemiş; fakat temyiz gücü bulunan çocuğun mudaraba akdi yapması, velisinin izniyle sahih olur.



1481 Mudaraba sermayesinin ayni ve nakdi olması şarttır.(210) Hanefi fûkahası; kendisiyle şirketin sahih olduğu malı esas almıştır. Ticaret malı veya başkasında bulunan alacak, mudaraba sermayesi olarak gösterilemez.(211) Ancak herhangi bir ticaret malını mudaribe teslim eder ve: "Bu malı sat ve elde ettiğin para ile mudaraba et, kârda müşterek olalım" derse, bu sahih bir icap olur. Mudarib: "Aldım ve razı oldum" diyerek kabul ederse, mudaraba akdi meydana gelir.



1482 Mudaraba sermayesinin; miktar, cins ve nitelik bakımından bilinmesi şarttır. Zira, sermaye bilinmediği takdirde, kârın tesbiti mümkün olmaz, bu durumda ihtilaf zuhur eder.(212) Ayrıca akid yapıldığı zaman sermayenin müdaribe teslim edilmesi şarttır.(213).



1483 Sermaye sahibi ve mudarib arasında; kâr payının oranları belli olmalıdır.(214) Kâr oranı; yarı yarıya olabileceği gibi; üçte biri, üçte ikisi, gibi de olabilir. Ancak belli bir oran tayin edilmezse mudarebe akdi fasid olur.(215).



1484 Sermaye sahibi; anlaşma esnasında mudarible beraber çalışma şartını ileri sürerse, akid sahih olmaz. Ancak herhangi bir şart ileri sürmeksizin; mudaribin rızası ile yardımcı olursa bu sahihtir. Zira zorlama söz konusu değildir.



1485 SERMAYE SAHİBİNİN (RABBÜ'L-MALIN) HAKLARI: Mudaraba'da kazanç; emek ve sermayenin getirdiği bir gelirdir. Gerek sermaye sahibinin, gerek işleticinin (mudaribin) gayesi; kazanç elde etmektir. Sermaye kâr getirmezse, işleticinin (mudaribin) bir hakkı olamaz. Kazanç ortaya çıktığı zaman; anlaşmada kat'iyet kazanan oranda, her iki tarafda hakkını alır. Bu hususta herhangi bir ihtilaftan söz etmek mümkün değildir. Ancak sermaye sahibi, ihtiyaçlarını nasıl karşılayacaktır. Mudaraba'nın süresi sona ermeden; iki tarafın müşterek olduğu kârdan hisse almaları mümkün müdür? Hanefi fûkahası; "Sermaye, işleticinin elinde olduğu müddetçe mudarabanın hükmü devam eder. Şayet kârın daha önce taksimini doğru bulursak asl (sermaye) dan, fer'in (kârın) taksimi ortaya çıkmış olur ki, bu da caiz değildir"(216) hükmünde ittifak etmiştir. Ancak mudarib razı olursa; nakit olan sermayesinden ihtiyacını karşılayabilir veya karz (borç) alarak daha sonra ortaya çıkacak kârdan ödeyebilir.(217).



1486 Sermaye sahibi; mudaraba için alınmış olan ticaret eşyasını işleticiye (mudaribe) zarar vermemek şartıyla satabilir.(218) Ancak bu hususta mudaribin rızası gerekir. Rızası olmadığı müddetçe satamaz.



1487 Sermaye sahibinin; mudaraba malını, ücretini ödemeden kullanması caiz değildir. Kullanma ihtiyacı olursa; mutad olan ücreti ödeyerek satın alır.(219).



1488 MUDARİBİN (İŞLETİCİNİN) HAKLARI: Sermaye sahibinden almış olduğu "mudaraba sermayesi"; emanet hükmündedir. Nitekim Mecelle'de: "Mudarib emindir. Onun elindeki sermaye vedia (Emanet) hükmündedir. Sermayede tasarruf etmesi noktasında Rebbü'lmal'in (sermaye sahibinin) vekilidir."(220) Hükmü yer alır. Kâr ortaya çıktığı zaman, anlaştıkları oranda "Kâr Hakkı" vardır.(221).



1489 Sermaye sahibinin iznini almak şartıyla va'deli şatış yapabilir.(222) Ancak bu va'de; o beldedeki ticari örfle sınırlıdır. Ticaret ehli arasında ma'ruf olmayan uzun vade ile mal satamaz.



1490 Yapmaya güç yetiremiyeceği bazı işleri yaptırmak için vekil olarak birini tutma hakkı vardır.(223)



1491 Mudarib; ticaret için sefere çıktığı zaman (ister kâr sağlasın, ister sağlamasın) sermayeden harcama hakkına haizdir.(224) Ancak başka sebeblerle (mudarabanın konusu dışında) seyahat ederse sermayeden masrafları karşılama hakkı yoktur.(225).



1492 Ticaret için seyahat ederken hastalanırsa, tedavi masrafları sermayeden karşılanır.(226).



1493 Mudarib'in; sermayenin bir bölümünü borç olarak bir başkasına vermesi veya teberru etmesi caiz değildir. Zira bu hakka sahip değildir.(227) Ancak sermaye sahibinin sarih izni bulunursa; borç verebileceği gibi, teberru da yapabilir.(228).



1494 MUDARABANIN SONA ERMESİ: Mudaraba şu on sebebten birisiyle münfesih olur. Bunların bir kısmı iradi, diğer bir kısmı da irade dışında cereyan eder.



1) Sermaye sahibinin ölmesi.

2) Müdaribin (Emek sahibinin) ölmesi.

3) Sermaye sahibinin akli melekelerini yitirmesi.

4) Müdaribinin (işleticinin) cinneti.

5) Sermaye sahibin sefeh veya hacr sebebiyle mahcuriyeti. (Tasarruf hakkının elinden alınması.) Buna "kadı" karar verebilir.

6) Müdaribin mahcuriyeti, tasarruf hakkının elinden alınması.

7) Belli bir zamanla sınırlandırılmış mudaraba akdinde, sürenin dolması.

8) Sermaye sahibinin, müdaribi (emek sahibini) azletmesi.

9) Müdaribin (emek sahibinin) istifa ederek işi bırakması.

10) Daha tasarruf vukû bulmadan sermayenin telef olması.(229).



1495 İki taraftan birisinin kararı ile mudaraba feshedilebilir. Hem sermaye sahibi (Rabbü'lmal), hem müdarib (emek sahibi) bu hususta tam yetkilidir. Ancak feshin gerçekleşmesi için bunu iki tarafın da bilmesi gerekir.(230) Sermaye, ticari eşya durumunda iken mudarib azledilirse; bu eşyayı satması hakkıdır. Peşin veya vadeli satması arasında fark yoktur. Zira hakkı olan kârın ortaya çıkması, malın nakde çevrilmesiyle gerçekleşir.(231).



1496 Mudaraba'da; herhangi bir kasda dayanmayan ziyan, önce kârdan düşülür. Eğer helâk olan mal, kâr nisbetinden daha fazla ise, fazla kısmı sermayeden düşülür. Böyle bir durumda mudarib; ziyanı (helak olan malı) tazmin etmez. Çünkü o bir emanetçi hükmündedir.(232)


Eserin yazarı: Yusuf Kerimoğlu Eser: EMANET VE EHLİYET

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

EMANET VE EHLİYET

MollaCami.Com