Kitaplar | Yazarlar | İlmihal | Sohbetler | Hutbeler

İHTİLAF HALİNDE DİKKAT EDİLECEK ADAB-I MUAŞERET



1684 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Şerlerinden ve serkeşliklerinden yıldığınız (bıktığınız) kadınlara gelince: Onlara önce nasihat edin. (vazgeçmezlerse) Kendilerini yataklarında yalnız bırakın. (yine vazgeçmezlerse) dövün. Ancak size itaat ederlerse aleyhlerine bir yol aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür"(127) hükmü beyan buyurulmuştur. Müfessirler; "aile içerisinde başgösteren ihtilafta kocanın uyması gereken muâşeret, bu Âyet-i Kerîme'de beyan edilmiştir. Buradaki "Nüşûz" kelimesinin lûgat manası, tümsek, demektir. Kadının kocasına, buğz ve nefretle davranması ve isyan etmesi manasına kullanılmıştır. Nüşûz aynı zamanda fuhuş manasına da gelir. Ancak evli bir kadının zinasında verilecek ceza, dövmek değil, recmdir. Dolayısıyla burada; kadının kocasına itaatten vazgeçip, şer'i hududları tanımadan ve nefretle davranmasıdır. Bu gibi durumlarda kocanın; nasihatı öne alması ve kadının yanlışını münâsip lisanla anlatması emredilmiştir. Eğer nasihat fayda vermezse; üç günden fazla olmamak şartıyla darılması ve kadını yatağında yalnız bırakması gerekir. Bu sayede kadın durumun vahametini ve boşanmaya doğru adım atıldığını kavrar. Sohbet ve cinsî münasebetin kesilmesi; onun için bir ikazdır. Bütün bunlar netice vermezse; başına vurmamak ve yaralamamak şartıyla hafifçe dövülür"(128) hükmünde ittifak etmişlerdir.



1685 "Ancak size itaat ederlerse, aleyhlerinde bir yol aramayın" hükmü;; nasihat veya yataklarında yalnız bıraktıran (hicret) veya hafifçe dövdükten sonra, (isyandan vazgeçip) itaat ederlerse, intikam almaya kalkmayın" demektir. Çünkü nasihat ve diğer tedbirler; aile hayatının devamı için meşru kılınmıştır. Resûl-i Ekrem (sav)'in veda hutbesinde de beyan buyurduğu gibi kadın, Allahû Teâla (cc)'nın bir emaneti hükmündedir.(129) Kaldı ki; onlarla şer'i hududlar içerisinde iyi geçinme de, vacip kılınmıştır. İntikam alma duygusu ise; aile hayatının devamına engel teşkil eder.



1686 HAKEM TAYİNİ: Aile hayatının devamı; bütün tedbirlere rağmen tehlikeye düşerse, yakın akrabaların ve mü'minlerin üzerine önemli bir görev düşer. Şimdi bu husustaki hükmü izaha gayret edelim. Kur'ân-ı Kerîm'de: "(Eğer karı-kocanın) Aralarının açılmasından endişeye düşerseniz o zaman kendilerine erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse, Allah aralarında (ki dargınlık yerine geçinme) onları (sulha) muvaffak buyurur. Şüphesiz ki Allah hakkı ile bilicidir. (Herşeyin künhünden) haberdardır"(130) hükmü beyan buyurulmuştur. Müfessirler; "Karı-koca ihtilafı büyütüp, birbirine eziyet etmeye başladıkları zaman, mü'minlerin tamamına bu ihtilafı giderme görevi terettüp etmektedir. Âyet-i Kerîme'de özellikle yakın akrabaların zikredilmiş olması; ihtilafın sebeblerini (ve onların huylarını) daha yakinen bilecekleri içindir. Hakemlerin mutlaka adil, tecrübeli ve fıkıh bilgileri fazla olmalıdır. Eğer akrabalar arasında bu vasıflara haiz kimse yoksa, akrabaların dışında adil ve alim iki kişi gönderebilir."(131) hükmünü zikretmişlerdir. İmam-ı Şafii (rha) ayette geçen "gönderin" emrini esas alarak bu farzdır demiştir. Çünkü karı-koca arasındaki geçimsizliği gidermek için hakem göndermek, zulmü bertaraf etmek demektir. Bu da İslâm idarecilerinin (kadı, hakem, vali vs.) üzerine düşen umûmi farzlardan birisidir.(132)


Eserin yazarı: Yusuf Kerimoğlu Eser: EMANET VE EHLİYET

  • Yeni Ekle
Yorumlar (0)

EMANET VE EHLİYET

MollaCami.Com